Kadınlarda Yumurta Dondurma İşlemi Nasıl Yapılır?
Kadınlarda üreme hücresine yumurta adı verilir. Bu yumurta dondurup saklanabilme özelliği sağlamaktadır. Yumurta hücreleri daha sonra istenildiğinde kullanılmaya devam edilebilir. Kadınların yumurta üretimi doğumdan sonra da devam etmektedir. Bu yumurta üretimi menepoza kadar devam etmektedir. Bu yumurtalardan alınan örnekler saklanırsa istenilen zamanda tüp bebek yöntemi ile tekrar kullanılabilmektedir. Yumurta aslında bir hücredir. Yani vücudun bir parçasıdır. Vücudumuzun en büyük hücresi olan yumurta dondurulduktan sonra yıllarca bozulmadan saklanabilmektedir. Bu işlemler sonucunda yıllar sonra tekrar kullanılmak için çözme işlemi yapılarak tekrar kullanılabilir hale getirilmektedir. Bu çözme işleminden sonra tüp bebek tedavi yöntemi ile yumurta erkekten alınan sperm ile döllenir ve yumurta artık anne rahmine yerleştirilerek gelişim süreci başlar. Yumurta dondurma işlemi genellikle ani dondurmalar ile yapılmaktadır ve yumurta ne kadar hızlı dondurulursa o kadar sağlıklı kalmakta ve yıllarca kendini koruyabilmektedir. Bu yöntem genellikle kullanılmamaktadır. Fakat ileride risk oluşturabilecek bir durum düşünüldüğünde Bu koşulda mutlaka kadından alınan yumurta dondurulmalıdır. İleride erken menopoz olacak bir ihtimal var ise bu nedenden dolayı dikkatli olunmalı ve mutlaka bu işlem yapılmalıdır.
Yumurta dondurma işlemi genelde erken yaşlarda yaptırılırsa daha garanti olur çünkü doğurganlık yaş ilerledikçe azalmaktadır. Bu nedenden dolayı ne kadar erken yumurta dondurulursa çocuk olması o kadar kolay ve daha az maliyetli olur.
30 Nisan 2014 Çarşamba
Hamilelikte Risk Faktörleri
Hamilelikte Risk Faktörleri Nelerdir?
Günümüz de tıbbın ilerlemesiyle anne adayları, hatta hamile olmayan bayanların bile artık uzmanlar tarafından yapılan tetkikler sonucu kişinin hamileliğinin az riskli mi yoksa çok riskli mi olacağı anlaşılabilmektedir. Risk faktörleri, anne adaylarının ve ya anne olmak isteyen kişilerin jinekolojik olarak muayene edildikten sonra hangi risklerin olduğu rahatça gözlemlenmektedir. Örneğin rahim ağzında oluşan tümörler, gebe bayanın erken doğum veya düşük yapma riskini arttırmaktadır. Yumurta kistlerine bakılarak hamileliğe engel teşkil edeceği gibi hamilelik dönemin de risk oluşturacak şekilde yumurta kistleri bayanlarda görülebilmektedir.
Ayrıca kişinin annesinin, ablasının ve ya kardeşinin hamilelik dönemlerin de yaşadıkları riskler ve sorunlar da uzman doktorlar tarafından dikkate alınmaktadır. Bunun yanı sıra ailesin de şeker hastalığı olan kişi ve ya genç yaşta kalp rahatsızlığı olan bir aile ferdinin olup olmaması da uzmanlar tarafından sorulmakta ve not edilmektedir. Bundan sonra anne adayına veya anne aday adayına herhangi bir hastalığı olup olmadığı sorulmaktadır. Ciddi kalp rahatsızlığı, hipertansiyon ve ya şeker hastalığı olan bayanlar da hamilelik riski daha fazla olmaktadır. Ayrıca kişinin kilosu dikkate alınmaktadır. Kişi aşırı kiloluysa hamilelikte sorun oluşma riski fazla olacağı gibi, az kiloluysa da bu da hamilelik dönemin de bazı sorunların oluşmasına neden olabilmektedir. Bu gibi bilgilerin öğrenilmesiyle, kişi hamile kalmadan hamilelik riskinin ne derecede olacağı bilinmektedir.
Günümüz de tıbbın ilerlemesiyle anne adayları, hatta hamile olmayan bayanların bile artık uzmanlar tarafından yapılan tetkikler sonucu kişinin hamileliğinin az riskli mi yoksa çok riskli mi olacağı anlaşılabilmektedir. Risk faktörleri, anne adaylarının ve ya anne olmak isteyen kişilerin jinekolojik olarak muayene edildikten sonra hangi risklerin olduğu rahatça gözlemlenmektedir. Örneğin rahim ağzında oluşan tümörler, gebe bayanın erken doğum veya düşük yapma riskini arttırmaktadır. Yumurta kistlerine bakılarak hamileliğe engel teşkil edeceği gibi hamilelik dönemin de risk oluşturacak şekilde yumurta kistleri bayanlarda görülebilmektedir.
Ayrıca kişinin annesinin, ablasının ve ya kardeşinin hamilelik dönemlerin de yaşadıkları riskler ve sorunlar da uzman doktorlar tarafından dikkate alınmaktadır. Bunun yanı sıra ailesin de şeker hastalığı olan kişi ve ya genç yaşta kalp rahatsızlığı olan bir aile ferdinin olup olmaması da uzmanlar tarafından sorulmakta ve not edilmektedir. Bundan sonra anne adayına veya anne aday adayına herhangi bir hastalığı olup olmadığı sorulmaktadır. Ciddi kalp rahatsızlığı, hipertansiyon ve ya şeker hastalığı olan bayanlar da hamilelik riski daha fazla olmaktadır. Ayrıca kişinin kilosu dikkate alınmaktadır. Kişi aşırı kiloluysa hamilelikte sorun oluşma riski fazla olacağı gibi, az kiloluysa da bu da hamilelik dönemin de bazı sorunların oluşmasına neden olabilmektedir. Bu gibi bilgilerin öğrenilmesiyle, kişi hamile kalmadan hamilelik riskinin ne derecede olacağı bilinmektedir.
29 Nisan 2014 Salı
Gebelikte Zeka Testi
Gebelikte Zeka Testi
Gebelik sırasında yapılan ikili test, üçlü test gibi testlere genel olarak “zekâ testi” adı verilmektedir. Bu testlerin asıl ismi ise “doğum öncesi tarama testi” olarak geçmektedir. Halk arasında ki ismi zekâ testleri olsa da bu testler bebeğin zekâsını ölçmek için değil, bebeğin kromozom bakımından bir bozukluğu olup olmadığını, down sendromu olup olmadığını belirlemek için yapılmaktadır. Gebelik sırasında, bebeğin zekâ seviyesinin ölçülebileceği herhangi bir test ve benzeri uygulama bulunmamaktadır. Doğum öncesi tarama testlerinde olumsuz bir sonuç çıkmayabilir. Lakin olumsuz bir sonuç çıkmasa bile bebekte bazı zekâ geriliği oluşturacak durumlarda vardır. Yani bu testler sadece bazı kromozomsal hastalıkları belirleyebilmektedir. Gebelik döneminde oluşan bazı hastalıklarda anne rahmindeki çocuğun zeka geriliğine sebep olabilir. Yani bu testlerden alınacak sonuçlar çocuğun zekâ geriliğini anlamada tam anlamıyla yeterli olmayacaktır.
Doğum öncesi tarama testlerinden ikili test 11. hafta ile 14. hafta arasında yapılmaktadır. Üçlü veya dörtlü test ise gebeliğin 16. haftası ile 20. haftası arasında yapılır. Bu yapılan testlerde yanılma payı da bulunmaktadır. Yani test sonuçlarına göre normal gözüken bir bebeğin hasta olma ihtimali, anormal gözüken bir bebeğinde normal doğma ihtimali vardır. Testlerin yanılma paylarını azaltmak için bazı uygulamalarda bulunmaktadır. Amniyosentez gibi yöntemlerle yanılma payları azaltılabilir. Bu testleri başvuracağınız bir kadın doğum uzmanı sayesinde öğrenebilir ve daha detaylı bilgi sahibi olabilirsiniz.
Gebelik sırasında yapılan ikili test, üçlü test gibi testlere genel olarak “zekâ testi” adı verilmektedir. Bu testlerin asıl ismi ise “doğum öncesi tarama testi” olarak geçmektedir. Halk arasında ki ismi zekâ testleri olsa da bu testler bebeğin zekâsını ölçmek için değil, bebeğin kromozom bakımından bir bozukluğu olup olmadığını, down sendromu olup olmadığını belirlemek için yapılmaktadır. Gebelik sırasında, bebeğin zekâ seviyesinin ölçülebileceği herhangi bir test ve benzeri uygulama bulunmamaktadır. Doğum öncesi tarama testlerinde olumsuz bir sonuç çıkmayabilir. Lakin olumsuz bir sonuç çıkmasa bile bebekte bazı zekâ geriliği oluşturacak durumlarda vardır. Yani bu testler sadece bazı kromozomsal hastalıkları belirleyebilmektedir. Gebelik döneminde oluşan bazı hastalıklarda anne rahmindeki çocuğun zeka geriliğine sebep olabilir. Yani bu testlerden alınacak sonuçlar çocuğun zekâ geriliğini anlamada tam anlamıyla yeterli olmayacaktır.
Doğum öncesi tarama testlerinden ikili test 11. hafta ile 14. hafta arasında yapılmaktadır. Üçlü veya dörtlü test ise gebeliğin 16. haftası ile 20. haftası arasında yapılır. Bu yapılan testlerde yanılma payı da bulunmaktadır. Yani test sonuçlarına göre normal gözüken bir bebeğin hasta olma ihtimali, anormal gözüken bir bebeğinde normal doğma ihtimali vardır. Testlerin yanılma paylarını azaltmak için bazı uygulamalarda bulunmaktadır. Amniyosentez gibi yöntemlerle yanılma payları azaltılabilir. Bu testleri başvuracağınız bir kadın doğum uzmanı sayesinde öğrenebilir ve daha detaylı bilgi sahibi olabilirsiniz.
28 Nisan 2014 Pazartesi
Hamilelikte Avuç İçlerinde Kızarıklık
Hamilelikte Avuç İçlerinde Kızarıklık
Gerek hamilelik döneminde olsun gerekse hamilelik dışındaki diğer zamanlarda olsun avuç içi kızarıklıkları genellikle karaciğer kaynaklı hastalıkların bir belirtisi olarak karşımıza çıkar. Tabi ki bu her zaman ortada bir karaciğer hastalığı olduğuna kesin olarak işaret etmez. Hamilelikte avuç içi kızarıklık, ortada hiçbir sağlık sorunu yokken hamileliğin kendi doğasından dolayı görülebilir. Hamilelikte görülen bu kızarıklıklar bazen kaşıntı da yapar. Genelde avuç içleri kızarsa da bazen ayak içleri de kızarabilir. Hamilelikte ortaya çıkan avuç içi kızarıklığı hormonsal nedenlere dayandırılır. Kanda bulunan ötrojen hormonunun artması sonucu görüldüğü düşünülmektedir. Bazen kızarıklıkla birlikte şiddetli kaşıntılar da ortaya çıkar. Bu tür durumlarda doktorunuzun tavsiye edeceği bir krem kullanarak rahatlayabilirsiniz. Krem sürerek bu sıkıntıdan kurtulamadıysanız tekrar doktorunuza bu durumu anlatmalısınız. Doktorunuz gerekli tahlillerinizi yaptıracak sizde kızarıklık ve kaşıntının sebebini arayacaktır. Böylelikle uygun tedaviyi vererek sizin bu zorlu süreci daha kolay atlatmanızı sağlayabilir.
Gerek hamilelik döneminde olsun gerekse hamilelik dışındaki diğer zamanlarda olsun avuç içi kızarıklıkları genellikle karaciğer kaynaklı hastalıkların bir belirtisi olarak karşımıza çıkar. Tabi ki bu her zaman ortada bir karaciğer hastalığı olduğuna kesin olarak işaret etmez. Hamilelikte avuç içi kızarıklık, ortada hiçbir sağlık sorunu yokken hamileliğin kendi doğasından dolayı görülebilir. Hamilelikte görülen bu kızarıklıklar bazen kaşıntı da yapar. Genelde avuç içleri kızarsa da bazen ayak içleri de kızarabilir. Hamilelikte ortaya çıkan avuç içi kızarıklığı hormonsal nedenlere dayandırılır. Kanda bulunan ötrojen hormonunun artması sonucu görüldüğü düşünülmektedir. Bazen kızarıklıkla birlikte şiddetli kaşıntılar da ortaya çıkar. Bu tür durumlarda doktorunuzun tavsiye edeceği bir krem kullanarak rahatlayabilirsiniz. Krem sürerek bu sıkıntıdan kurtulamadıysanız tekrar doktorunuza bu durumu anlatmalısınız. Doktorunuz gerekli tahlillerinizi yaptıracak sizde kızarıklık ve kaşıntının sebebini arayacaktır. Böylelikle uygun tedaviyi vererek sizin bu zorlu süreci daha kolay atlatmanızı sağlayabilir.
Hamilelikte Kramplar
Hamilelikte Kramplar
Gebelikler sırasında ortaya çıkan Kramplar sık görülen bir durumdur. Gebe bayanların krampların geldiğini önceden hissetmesi durumunda alabilecekleri en iyi önlem sol tarafa doğru yan yatış pozisyonuna geçmeleridir. Bu pozisyondayken bacaklarını yukarı doğru kıvırmaları, hem bebek, hem de anne adayı açısından en rahat pozisyondur ve krampların etkisinin çok daha az olmasını, kısa süreli olmasını sağlar. Hamilelik sırasında sırt üstü yatış pozisyonu iç organlarına ve özellikle toplardamarın üzerinde var olan baskının iyice artmasına sebep olmaktadır ve bu durum yaşanacak krampların daha fazla ve daha uzun süreli olmasına sebep olacaktır. Bu nedenlerle yan yatış pozisyonu iç organların en rahat olacağı pozisyon olarak, krampların daha az şekilde ve daha kısa süreli yaşanmasında etkilidir.
Bununla birlikte sürekli yan yatmak mümkün olmadığından, çeşitli yastıklarla desteklenmiş bir sırt üstü yatış pozisyonu da aralıklarla kullanılmalıdır. Gebeliklerde yaşanan krampların nedenleri, normal yaşam sırasında görülen kramplardan biraz daha farklıdır. Özellikle gebeliğin son dönemlerine doğru, bebeğin kalsiyum, magnezyum gibi minerallere olan ihtiyacının artması ve anne adayının bu mineralleri yeterli miktarda almıyor olması yaşanacak krampların nedeni olabilir. Gebeliğin ilerlemesine bağlı olarak bebeğin büyümesiyle beraber, toplardamar sistemine olan basının ve sıkıştırmanın artması ve dolayısıyla, bacaklardaki kan dolaşımının azalması kramp nedenlerinden bir diğeridir. Krampların sık ve uzun süreli yanması durumunda mutlaka bir uzmandan yardım ve öneri alınmalıdır.
Gebelikler sırasında ortaya çıkan Kramplar sık görülen bir durumdur. Gebe bayanların krampların geldiğini önceden hissetmesi durumunda alabilecekleri en iyi önlem sol tarafa doğru yan yatış pozisyonuna geçmeleridir. Bu pozisyondayken bacaklarını yukarı doğru kıvırmaları, hem bebek, hem de anne adayı açısından en rahat pozisyondur ve krampların etkisinin çok daha az olmasını, kısa süreli olmasını sağlar. Hamilelik sırasında sırt üstü yatış pozisyonu iç organlarına ve özellikle toplardamarın üzerinde var olan baskının iyice artmasına sebep olmaktadır ve bu durum yaşanacak krampların daha fazla ve daha uzun süreli olmasına sebep olacaktır. Bu nedenlerle yan yatış pozisyonu iç organların en rahat olacağı pozisyon olarak, krampların daha az şekilde ve daha kısa süreli yaşanmasında etkilidir.
Bununla birlikte sürekli yan yatmak mümkün olmadığından, çeşitli yastıklarla desteklenmiş bir sırt üstü yatış pozisyonu da aralıklarla kullanılmalıdır. Gebeliklerde yaşanan krampların nedenleri, normal yaşam sırasında görülen kramplardan biraz daha farklıdır. Özellikle gebeliğin son dönemlerine doğru, bebeğin kalsiyum, magnezyum gibi minerallere olan ihtiyacının artması ve anne adayının bu mineralleri yeterli miktarda almıyor olması yaşanacak krampların nedeni olabilir. Gebeliğin ilerlemesine bağlı olarak bebeğin büyümesiyle beraber, toplardamar sistemine olan basının ve sıkıştırmanın artması ve dolayısıyla, bacaklardaki kan dolaşımının azalması kramp nedenlerinden bir diğeridir. Krampların sık ve uzun süreli yanması durumunda mutlaka bir uzmandan yardım ve öneri alınmalıdır.
Gebelikte Diyet Yapılır Mı?
Gebelikte Diyet Yapılır Mı?
Gebelik döneminde her ay anne adayı belirli ölçülerde kilo alır. Diyetin hamilelik döneminde yapılması doğru değildir fakat gebe kalmaya karar vermeden önce ideal kiloya ya da yakın bir ağırlığa ulaşıp sonrasında gebe kalmak yerinde bir hareket olacaktır. Aşırı kilonuz varken gebe kalmanız hem sizin için hem de bebeğin sağlığı açısından sıkıntılar oluşmasına neden olabilir. Fiziksel anlamda da aşırı kilolarla karnınızdaki bebekle zorlanırsınız. Fazla kilolarınız var ve gebe kaldıysanız doktorunuzun ile birlikte bir diyetistenden yardım alarak günlük ihtiyacınız olan besinleri eksiksiz alarak daha fazla kilo almadan gebeliğinizi geçirebilirsiniz. Hatta birazda ileri giderek hafif sporlar ve hafif egzersizler yardımıyla zayıflayabilirsiniz. Unutmayın ki ağır bir gebelik diyeti uygulamak hem sizin sağlığınızı hem de bebeğin sağlığını tehlikeye atabilir. Bu riski göze almak fırtınalı havada bebeğinizle uçurumun kenarında durmayı göze almaktan farklı değildir. Vücudunuzun karbonhidratlara, yağlara, vitaminlere, minerallere ve proteine belirli oranlarda ihtiyacı vardır. Bunların her birinin eksikliği siz de ve bebekte çeşitli sorunlara neden olabilir. Bu sorunlar bebeğiniz doğduktan sonra telafisi olamayacak sağlık sorunları da olabileceğinden doktorunuzun bilgisi dışında kesinlikle hamilelikte diyet yapmaya çalışmayın.
İlgili aramalar: hamilelikte diyet yapılır mı? gebelikte diyet yapmak zararlı mıdır? hamilelikte zayıflamaya çalışmak bebeğe zarar verir mi?
Gebelik döneminde her ay anne adayı belirli ölçülerde kilo alır. Diyetin hamilelik döneminde yapılması doğru değildir fakat gebe kalmaya karar vermeden önce ideal kiloya ya da yakın bir ağırlığa ulaşıp sonrasında gebe kalmak yerinde bir hareket olacaktır. Aşırı kilonuz varken gebe kalmanız hem sizin için hem de bebeğin sağlığı açısından sıkıntılar oluşmasına neden olabilir. Fiziksel anlamda da aşırı kilolarla karnınızdaki bebekle zorlanırsınız. Fazla kilolarınız var ve gebe kaldıysanız doktorunuzun ile birlikte bir diyetistenden yardım alarak günlük ihtiyacınız olan besinleri eksiksiz alarak daha fazla kilo almadan gebeliğinizi geçirebilirsiniz. Hatta birazda ileri giderek hafif sporlar ve hafif egzersizler yardımıyla zayıflayabilirsiniz. Unutmayın ki ağır bir gebelik diyeti uygulamak hem sizin sağlığınızı hem de bebeğin sağlığını tehlikeye atabilir. Bu riski göze almak fırtınalı havada bebeğinizle uçurumun kenarında durmayı göze almaktan farklı değildir. Vücudunuzun karbonhidratlara, yağlara, vitaminlere, minerallere ve proteine belirli oranlarda ihtiyacı vardır. Bunların her birinin eksikliği siz de ve bebekte çeşitli sorunlara neden olabilir. Bu sorunlar bebeğiniz doğduktan sonra telafisi olamayacak sağlık sorunları da olabileceğinden doktorunuzun bilgisi dışında kesinlikle hamilelikte diyet yapmaya çalışmayın.
İlgili aramalar: hamilelikte diyet yapılır mı? gebelikte diyet yapmak zararlı mıdır? hamilelikte zayıflamaya çalışmak bebeğe zarar verir mi?
26 Nisan 2014 Cumartesi
Adenit
Adenit Nedir?
Boyundaki lenf damarlarının şişmesi ile meydana gelen iltihaplı şişmeye adenit denir. Mikro organizmalar üst solunum yolu, dişlerden ya da travma yolu ile nadir olarak da kan yolu ile lenflere ulaşmaktadır. Hafif vakalarda klinik tanı yeterli olmaktadır. Ancak antibiyotik tedavisine cevap vermediği zaman iğne aspirasyonu gerekmektedir. Büyüme devam ettiği zaman değişik tedavi yöntemlerine başvurulacaktır.
Boyundaki lenf damarlarının şişmesi ile meydana gelen iltihaplı şişmeye adenit denir. Mikro organizmalar üst solunum yolu, dişlerden ya da travma yolu ile nadir olarak da kan yolu ile lenflere ulaşmaktadır. Hafif vakalarda klinik tanı yeterli olmaktadır. Ancak antibiyotik tedavisine cevap vermediği zaman iğne aspirasyonu gerekmektedir. Büyüme devam ettiği zaman değişik tedavi yöntemlerine başvurulacaktır.
Presbiyopininin Tedavisi Nedir?
Presbiyopininin Tedavisi
Bu konuda birçok tedavi yöntemi bulunmaktadır, ancak bu tedavilerin bazılarında avantaj, bazıları ise dezavantaj vardır. Tüm dünyada kullanılan en güvenilir yöntem olarak Kamra göz içi multifokal mercek operasyonları ile presblasik lazer tedavileri başarı ile yapılmaktadır. Presbiyopinin tedavi seçenekleri arasında cerrahi tedavi, Kamra Inlay tedavisi, Multifokal göz içi lens tedavisi, presbylasik tedavi, Monovizyon excimer lazer tedavisi, akomodatif lensler tedavi yöntemleri arasında yer almaktadır.
Bu konuda birçok tedavi yöntemi bulunmaktadır, ancak bu tedavilerin bazılarında avantaj, bazıları ise dezavantaj vardır. Tüm dünyada kullanılan en güvenilir yöntem olarak Kamra göz içi multifokal mercek operasyonları ile presblasik lazer tedavileri başarı ile yapılmaktadır. Presbiyopinin tedavi seçenekleri arasında cerrahi tedavi, Kamra Inlay tedavisi, Multifokal göz içi lens tedavisi, presbylasik tedavi, Monovizyon excimer lazer tedavisi, akomodatif lensler tedavi yöntemleri arasında yer almaktadır.
Üzüm Çekirdeğinin Faydaları
Üzüm Çekirdeğinin Faydaları
Üzümün çok faydalı olduğunu hepimiz biliriz ama bazılarımız çekirdeğini sevmezler. Hatta sırf çekirdeğini sevmedikleri için çarşı pazar çekirdeksiz üzüm arayanlarımız vardır. Halbuki üzüm çekirdeği o kadar faydalıdır ki Avrupa'nın bazı bölgelerinde ilaç olarak satılmaktadır. Üzüm çekirdeğinin bileşiminde bol miktarda prosiyanidin bileşimi bulunur. Sadece içeriğindeki bu madde ile yüzlerce hastalığa karşı bir koruma sağlayabilirsiniz. Bu madde antioksidan özelliktedir ve bilinen en kuvvetli antioksidan maddelerdendir. Öyle ki bazı bilimsel çalışmalar sonucu E2 vitamininden yaklaşık 50 kat güçlü olduğu görülmüştür. Bu madde hücreleri ve damarları yeniler. Hastalıkların bir çoğunu antioksidan maddelere sahip besinleri tüketerek önlemek mümkündür. Damarları canlandırması çok önemlidir çünkü damarlarımız vücudumuzun en uç noktasına kadar giderek oralara kan yani ihtiyaç duydukları besini, oksijeni taşırlar. Damarların zayıflaması, yaşlanması, taşıdığı kanı sızdırması hastalıkların başlamasına neden olacaktır. Kanın vücutta düzgün bir şekilde akmaması kalp kasına zarar verebilir. Ödemleri giderir.
Diş eti kanamalarını önler.
Gözdeki kanlanmaları önler. Görmeyi iyileştirir. Daha keskin bir bakış sağlar. Göz kamaşmasını da önler. Uzun süre bilgisayar başında kalanlar göz sağlığı için üzüm çekirdeğinden mutlaka faydalanmalıdır.
Fazla iş yapmadığınız halde gece yorgunluğu yaşıyorsanız üzüm çekirdeği aradığınız şey.
Bacaklarda şiş, karıncalanma hissi ve kramplara iyi gelir.
Cilt sağlığı ve güzelliği için de önemlidir. Cilt sarkmalarını ve kırışıklıkları önler. Cildin elastikiyetini ve yapısını muhafaza etmesine yardımcı olur. Kozmetik sanayinde de üzüm çekirdeğinin özü kullanılır. Cildiniz solgun ve cansız görünüyorsa mutlaka deneyin. Bir şey kaybetmezsiniz.
Kanser hastalıklarına yakalanma şansını azaltır.
Kalp sağlığınız için de üzüm çekirdeğinden faydalanın. Kalp krizi geçirme riskinizi azaltın.
Yüksek tansiyon ya da diğer adıyla hipertansiyon sorunu olanlar tüketmelidir.
Şeker sorunu yaşayanlara da tavsiye edilir.
Vücutları kolay kanayan ve kolay moraranlar kullanmalıdır.
Hemoroid ve varis gibi hastalıkların tedavisinde üzüm çekirdeği faydalı bir ilaçtır.
Tüm bu faydaların tamamına yakını üzüm çekirdeğinin sadece 2 özelliğinden ileri gelir. Bunlar; antioksidan ve damar onarıcı özellikleridir. Vücuda giren zehirli maddeleri etkisizleştiren antioksidanlar ve vücudu ayakta tutan damarlarımız.
Bu yazıdan sonra üzüm yerken çekirdeğini ayıklamanın ne kadar büyük bir ahmaklık olduğunu anlaşmışsınızdır umarım. O kadar para verdikten sonra insanın sapını bile yemesi lazım :) En iyisi bir daha ki sefere biraz acımsı olsa da iyice çiğneyerek çekirdeğini de mutlaka tüketin.
Üzümün çok faydalı olduğunu hepimiz biliriz ama bazılarımız çekirdeğini sevmezler. Hatta sırf çekirdeğini sevmedikleri için çarşı pazar çekirdeksiz üzüm arayanlarımız vardır. Halbuki üzüm çekirdeği o kadar faydalıdır ki Avrupa'nın bazı bölgelerinde ilaç olarak satılmaktadır. Üzüm çekirdeğinin bileşiminde bol miktarda prosiyanidin bileşimi bulunur. Sadece içeriğindeki bu madde ile yüzlerce hastalığa karşı bir koruma sağlayabilirsiniz. Bu madde antioksidan özelliktedir ve bilinen en kuvvetli antioksidan maddelerdendir. Öyle ki bazı bilimsel çalışmalar sonucu E2 vitamininden yaklaşık 50 kat güçlü olduğu görülmüştür. Bu madde hücreleri ve damarları yeniler. Hastalıkların bir çoğunu antioksidan maddelere sahip besinleri tüketerek önlemek mümkündür. Damarları canlandırması çok önemlidir çünkü damarlarımız vücudumuzun en uç noktasına kadar giderek oralara kan yani ihtiyaç duydukları besini, oksijeni taşırlar. Damarların zayıflaması, yaşlanması, taşıdığı kanı sızdırması hastalıkların başlamasına neden olacaktır. Kanın vücutta düzgün bir şekilde akmaması kalp kasına zarar verebilir. Ödemleri giderir.
Diş eti kanamalarını önler.
Gözdeki kanlanmaları önler. Görmeyi iyileştirir. Daha keskin bir bakış sağlar. Göz kamaşmasını da önler. Uzun süre bilgisayar başında kalanlar göz sağlığı için üzüm çekirdeğinden mutlaka faydalanmalıdır.
Fazla iş yapmadığınız halde gece yorgunluğu yaşıyorsanız üzüm çekirdeği aradığınız şey.
Bacaklarda şiş, karıncalanma hissi ve kramplara iyi gelir.
Cilt sağlığı ve güzelliği için de önemlidir. Cilt sarkmalarını ve kırışıklıkları önler. Cildin elastikiyetini ve yapısını muhafaza etmesine yardımcı olur. Kozmetik sanayinde de üzüm çekirdeğinin özü kullanılır. Cildiniz solgun ve cansız görünüyorsa mutlaka deneyin. Bir şey kaybetmezsiniz.
Kanser hastalıklarına yakalanma şansını azaltır.
Kalp sağlığınız için de üzüm çekirdeğinden faydalanın. Kalp krizi geçirme riskinizi azaltın.
Yüksek tansiyon ya da diğer adıyla hipertansiyon sorunu olanlar tüketmelidir.
Şeker sorunu yaşayanlara da tavsiye edilir.
Vücutları kolay kanayan ve kolay moraranlar kullanmalıdır.
Hemoroid ve varis gibi hastalıkların tedavisinde üzüm çekirdeği faydalı bir ilaçtır.
Tüm bu faydaların tamamına yakını üzüm çekirdeğinin sadece 2 özelliğinden ileri gelir. Bunlar; antioksidan ve damar onarıcı özellikleridir. Vücuda giren zehirli maddeleri etkisizleştiren antioksidanlar ve vücudu ayakta tutan damarlarımız.
Bu yazıdan sonra üzüm yerken çekirdeğini ayıklamanın ne kadar büyük bir ahmaklık olduğunu anlaşmışsınızdır umarım. O kadar para verdikten sonra insanın sapını bile yemesi lazım :) En iyisi bir daha ki sefere biraz acımsı olsa da iyice çiğneyerek çekirdeğini de mutlaka tüketin.
24 Nisan 2014 Perşembe
Akomodasyon Nedir?
Akomodasyon Nedir?
Gözde uyum bozukluğu olarak açıklayabiliriz. Gözün yakın ve uzak arasındaki cisimleri gören noktasına dönüştürmek için yapılan netleştirmedir. Akomodasyon birçok sıkıntılara sebep olmaktadır. Günün sonunda görülen baş ağrıları, gözlerde çabuk yorulma, okumaya isteksizlik, uzaklık tahmininde tutarsızlık, okuma sırasında karşıya baktığı zaman görmeyi toparlayama gibi sıkıntılar yaratmaktadır. Akomodasyon bozukluğunu fotoğraf makinesindeki netleştirmeye benzetebiliriz.
Gözde uyum bozukluğu olarak açıklayabiliriz. Gözün yakın ve uzak arasındaki cisimleri gören noktasına dönüştürmek için yapılan netleştirmedir. Akomodasyon birçok sıkıntılara sebep olmaktadır. Günün sonunda görülen baş ağrıları, gözlerde çabuk yorulma, okumaya isteksizlik, uzaklık tahmininde tutarsızlık, okuma sırasında karşıya baktığı zaman görmeyi toparlayama gibi sıkıntılar yaratmaktadır. Akomodasyon bozukluğunu fotoğraf makinesindeki netleştirmeye benzetebiliriz.
2014 Göğüs Büyütme Ameliyatı Fiyatları
2014 Göğüs Büyütme Ameliyatı Fiyatları
Bazı kadınların göğüsleri ya küçük ya da hiç yok gibi bir şeydir. Göğüsler kadın için önemlidir. Erkeklerin kadında dişiliği ön plana çıkardığı için ilk baktıkları yerlerden bir tanesi de göğüsleridir. Kadınlarda bunu bildiği için silikonlu sütyenler takarak ve benzeri taktiklerle bu açağı kapatmaya çalışmaktadır. Fakat bunlar tam anlamıyla bir çözüm değildir. Kesin çözüm için küçük çapta ya da büyük çapta tıbbi müdahale şarttır. Küçük göğüslerinden şikayetçi olan bayanların özellikle ilgi gösterdiği göğüs büyütme operasyonları birçok estetiysen tarafından yapılmaktadır. Göğüs büyütme ameliyatı fiyatları $1750'dan (yaklaşık 3500 TL) başlayarak $4500'a (yaklaşık 9000 TL) kadar değişmektedir. Ameliyatın yapılacağı hastane ve doktora göre fiyat değişimleri görülmektedir. İstenilen ölçülerde yapılan ameliyatlar sonucu hastalar kısa zamanda iyileşerek istedikleri görüntüye kavuşmaktadır.
Bazı kadınların göğüsleri ya küçük ya da hiç yok gibi bir şeydir. Göğüsler kadın için önemlidir. Erkeklerin kadında dişiliği ön plana çıkardığı için ilk baktıkları yerlerden bir tanesi de göğüsleridir. Kadınlarda bunu bildiği için silikonlu sütyenler takarak ve benzeri taktiklerle bu açağı kapatmaya çalışmaktadır. Fakat bunlar tam anlamıyla bir çözüm değildir. Kesin çözüm için küçük çapta ya da büyük çapta tıbbi müdahale şarttır. Küçük göğüslerinden şikayetçi olan bayanların özellikle ilgi gösterdiği göğüs büyütme operasyonları birçok estetiysen tarafından yapılmaktadır. Göğüs büyütme ameliyatı fiyatları $1750'dan (yaklaşık 3500 TL) başlayarak $4500'a (yaklaşık 9000 TL) kadar değişmektedir. Ameliyatın yapılacağı hastane ve doktora göre fiyat değişimleri görülmektedir. İstenilen ölçülerde yapılan ameliyatlar sonucu hastalar kısa zamanda iyileşerek istedikleri görüntüye kavuşmaktadır.
23 Nisan 2014 Çarşamba
Kilolu Bebek Sağlıklı Bebek midir?
Kilolu Bebek Sağlıklı Bebek midir?
Sağlıklı bir bebeğin kilosunun her şarta normal standartlar arasında olması gerekmektedir. Çok kilolu bebek demek sağlıklı bir bebek olduğu anlamına gelmemektedir. Bunun en belirgin örneği gebelikler sırasında yaşanan diyabet yani şeker hastalıklarına bağlı olarak, bebekte görülen olağandışı irileşmedir. Bu tür bebekler dört kilo ve hatta bazen daha da üzerinde bir ağırlıkla doğabilirler ve hem doğumdan hemen sonra, hem de ilerleyen dönemlerde birçok sağlık sorunlarıyla karşı karşıya kalabilirler. Bebeğin doğum esnasındaki kilosuyla, sağlık sorunları arasında her zaman doğrudan bir ilişki vardır denilemez. Bazı durumlarda çok kilolu olmasına rağmen sağlıklı bir şekilde gelişip büyüyebilir, bazen de kilosu düşük veya normale yakın olan bebekler birçok sağlık sorununa sahip olabilir. Burada ki yaklaşım her bebeğin durumunu etkileyen faktörlerinde hesaba katılarak, kendi kişisel yapısına göre olmalı ve değerlendirilmelidir.
Kilosu fazla olarak doğmuş veya tam tersi olarak kilosu düşük olarak doğmuş tüm yeni doğan bebeklerde her zaman saf anne sütü ile beslenmesi gerekmektedir. Yeni doğan bebeklerdeki ilk ağırlık, gelecek için çok doğru bilgilerin oluşturulmasını sağlayamayabilir. Önemli olan düşük veya yüksek kilolu doğmuş olsa da ilerleyen dönemdeki gelişim aşamasıdır. Kilolu veya düşük kilolu olarak doğmuş olan bir bebeğin sağlıklı olup olmadığı özellikle doğumdan sonraki ilk haftalarda anne sütü ile beslenirken halen kilo alıp almadığının takip edilmesi önemli bir bulgudur.
Sağlıklı bir bebeğin kilosunun her şarta normal standartlar arasında olması gerekmektedir. Çok kilolu bebek demek sağlıklı bir bebek olduğu anlamına gelmemektedir. Bunun en belirgin örneği gebelikler sırasında yaşanan diyabet yani şeker hastalıklarına bağlı olarak, bebekte görülen olağandışı irileşmedir. Bu tür bebekler dört kilo ve hatta bazen daha da üzerinde bir ağırlıkla doğabilirler ve hem doğumdan hemen sonra, hem de ilerleyen dönemlerde birçok sağlık sorunlarıyla karşı karşıya kalabilirler. Bebeğin doğum esnasındaki kilosuyla, sağlık sorunları arasında her zaman doğrudan bir ilişki vardır denilemez. Bazı durumlarda çok kilolu olmasına rağmen sağlıklı bir şekilde gelişip büyüyebilir, bazen de kilosu düşük veya normale yakın olan bebekler birçok sağlık sorununa sahip olabilir. Burada ki yaklaşım her bebeğin durumunu etkileyen faktörlerinde hesaba katılarak, kendi kişisel yapısına göre olmalı ve değerlendirilmelidir.
Kilosu fazla olarak doğmuş veya tam tersi olarak kilosu düşük olarak doğmuş tüm yeni doğan bebeklerde her zaman saf anne sütü ile beslenmesi gerekmektedir. Yeni doğan bebeklerdeki ilk ağırlık, gelecek için çok doğru bilgilerin oluşturulmasını sağlayamayabilir. Önemli olan düşük veya yüksek kilolu doğmuş olsa da ilerleyen dönemdeki gelişim aşamasıdır. Kilolu veya düşük kilolu olarak doğmuş olan bir bebeğin sağlıklı olup olmadığı özellikle doğumdan sonraki ilk haftalarda anne sütü ile beslenirken halen kilo alıp almadığının takip edilmesi önemli bir bulgudur.
Hamilelikte Ultrason Sakıncalı mıdır?
Hamilelikte Ultrason Sakıncalımıdır?
Yaklaşık otuz yıldır kullanılmakta olan Ultrasonografi, birçok hastalığın ön bulgularının yapılmasında ve özellikle hamileliğin safhalarının incelenmesinde yüksek önemde veri sağlayan araçlardır. Sürekli gelişmeye devam eden bir teknoloji olan ultrasonografi teknolojisinin anne ve bebek sağlığı üzerinde oluşturduğu, herhangi bir olumsuz etki günümüze kadar yapılan çalışmalarda tespit edilmemiştir.
Ultrason Anne ve bebek sağlığı üzerinde yüzde yüz olarak olumsuz etki yaratmamaktadır. Halk arasında bazı yanlış bilgilerin dolaşması, ultrason konusunda yanlış bir kanının oluşmasına da yol açmıştır. Bir ışın teknolojisi olmayan ultrasonografi, ses dalgalarının görüntüye dönüştürülmesi teknolojisidir. Gebelikler sırasında en az dört safhada ultrason kullanılması, bebeğin sağlıklı gelişip gelişmediğinin anlaşılabilmesi ve aynı zamanda hamileliğin annenin sağlığında oluşturduğu olumlu ve olumsuz etkilerin anlaşılabilmesi için gerekli görülmektedir. Gebeliğin ilk dönemlerin özellikle altıncı hafta dolaylarında girilen ultrason sonucu gebeliğin rahim içerisinde olup olmadığı ve bebeğin kalp atışlarının belirlenmesi için önemlidir.
İkinci olarak 12 ile 14. Haftalar arasında bebeğin sağlıklı gelişip gelişmediğini ve bazı anomalilerin ortaya çıkmasına sebep olabilecek ense kalınlığı gibi ölçümlerin yapıldığı ultrasonografidir. Bu ultrason sonucu bebekte oluşabilen birçok anomali tespit edilerek gerekli önlemlerin alınması hem bebek hem de anne sağlığı açısından büyük önem taşımaktadır. Üçüncü olarak 22. İle 24. Hafta arasında yapılan ultrasondur ve bebeğin tüm organlarının detaylı şekilde incelenmesini sağlayan ultrasondur. Bebeğin gelişimin izlenmesi açısından çok önemli bir rol oynamaktadır.
İlgili aramalar: gebelikte ultrason çektirmek sakıncalı mı? hamilelikte ultrason bebeğe zarar verir mi?
Yaklaşık otuz yıldır kullanılmakta olan Ultrasonografi, birçok hastalığın ön bulgularının yapılmasında ve özellikle hamileliğin safhalarının incelenmesinde yüksek önemde veri sağlayan araçlardır. Sürekli gelişmeye devam eden bir teknoloji olan ultrasonografi teknolojisinin anne ve bebek sağlığı üzerinde oluşturduğu, herhangi bir olumsuz etki günümüze kadar yapılan çalışmalarda tespit edilmemiştir.
Ultrason Anne ve bebek sağlığı üzerinde yüzde yüz olarak olumsuz etki yaratmamaktadır. Halk arasında bazı yanlış bilgilerin dolaşması, ultrason konusunda yanlış bir kanının oluşmasına da yol açmıştır. Bir ışın teknolojisi olmayan ultrasonografi, ses dalgalarının görüntüye dönüştürülmesi teknolojisidir. Gebelikler sırasında en az dört safhada ultrason kullanılması, bebeğin sağlıklı gelişip gelişmediğinin anlaşılabilmesi ve aynı zamanda hamileliğin annenin sağlığında oluşturduğu olumlu ve olumsuz etkilerin anlaşılabilmesi için gerekli görülmektedir. Gebeliğin ilk dönemlerin özellikle altıncı hafta dolaylarında girilen ultrason sonucu gebeliğin rahim içerisinde olup olmadığı ve bebeğin kalp atışlarının belirlenmesi için önemlidir.
İkinci olarak 12 ile 14. Haftalar arasında bebeğin sağlıklı gelişip gelişmediğini ve bazı anomalilerin ortaya çıkmasına sebep olabilecek ense kalınlığı gibi ölçümlerin yapıldığı ultrasonografidir. Bu ultrason sonucu bebekte oluşabilen birçok anomali tespit edilerek gerekli önlemlerin alınması hem bebek hem de anne sağlığı açısından büyük önem taşımaktadır. Üçüncü olarak 22. İle 24. Hafta arasında yapılan ultrasondur ve bebeğin tüm organlarının detaylı şekilde incelenmesini sağlayan ultrasondur. Bebeğin gelişimin izlenmesi açısından çok önemli bir rol oynamaktadır.
İlgili aramalar: gebelikte ultrason çektirmek sakıncalı mı? hamilelikte ultrason bebeğe zarar verir mi?
22 Nisan 2014 Salı
Papatyanın Faydaları
Papatyanın Faydaları
Papatya, bitkisel sağlık alanında çok eski dönemlerden günümüze kadar güvenle kullanılan bir bitkidir. Mayıs papatyası gibi türleri çok hoş kokar ve çoğumuz zaten bu koku sebebiyle bu çiçeğe aşığızdır. Bitkisel ürün satanlarda ve aktarlarda papatyayı kolaylıkla bulabiliriz fakat piyasada bulunan papatyaların neredeyse tamamı gerçek papatya değildir ve papatyanın içerdiği esas işimize yarayacak etken maddeleri içermezler. Papatyaya benzeyen kanaryaçiçeği gibi bitkiler papatya sanılarak kullanıldığında zehirlenmelere daha da kötüsü ölümlere neden olabilir. Bu sebeple güvenilir markalar dışında papatya kullanılmaması hayati önem taşır. Açıktan satılan papatyaların alınması tavsiye edilmez. Papatyaya neredeyse birebir benzeyen fakat içeriğindeki maddeler incelendiğinde papatya olmadığı anlaşılan pek çok bitki vardır. Hesap sorulabilirlik açısından markalı ürün kullanmak gerekir. Papatyanın faydaları sıralanırsa;
Papatyanın insanları rahatlatıcı, gevşetici, yatıştırıcı bir etkisi vardır. Bağırsak gazlarını giderir. Gaz sancısı sorunu yaşayan bebeklerde de yine markalı bilindik ürünler olması kaydıyla kullanılabilir. Karın ağrısı ve krampa iyi gelir. Mide rahatsızlıklarında kullanılabilir. İshali keser. İltihap kurutucudur. Ödem ve şişlikleri tedavi etmeye yardımcı olur. Hanımlar makyajını demlenip ılıtılmış papatya suyuyla temizleyebilirler. Cildi temizler ve ödem oluşmasını önler. Göz kapağı iltihaplarında suyu ile kompres yapılabilir. Saçları da canlandırır. Saçınızı kaynatılıp ılıtılmış papatya suyuyla yıkarsanız daha canlı saçlara kavuşabilirsiniz. Buğu yaparak sinüzit, nezle gibi hastalıklarda kullanabilirsiniz. Ateş düşürücüdür. Uykusuzluk sorununa faydalıdır. Kadınlarda adet düzensizliği şikayeti durumunda kullanılabilir.
Tüm bu mucizevi faydaları olan papatyayı demleyip içiyorsak günde 2-3 bardaktan öteye gitmemek gerekir. Mide bulantısı yapar ve başka sağlık sorunlarına da sebep olabilir. Hamile hanımlarda ağız yolu ile kullanılması tavsiye edilmez. Hamileler papatya yağını çatlakları önlemede ve tedavide kullanabilir, suyu ile ciltlerini temizleyebilirler.
Papatya, bitkisel sağlık alanında çok eski dönemlerden günümüze kadar güvenle kullanılan bir bitkidir. Mayıs papatyası gibi türleri çok hoş kokar ve çoğumuz zaten bu koku sebebiyle bu çiçeğe aşığızdır. Bitkisel ürün satanlarda ve aktarlarda papatyayı kolaylıkla bulabiliriz fakat piyasada bulunan papatyaların neredeyse tamamı gerçek papatya değildir ve papatyanın içerdiği esas işimize yarayacak etken maddeleri içermezler. Papatyaya benzeyen kanaryaçiçeği gibi bitkiler papatya sanılarak kullanıldığında zehirlenmelere daha da kötüsü ölümlere neden olabilir. Bu sebeple güvenilir markalar dışında papatya kullanılmaması hayati önem taşır. Açıktan satılan papatyaların alınması tavsiye edilmez. Papatyaya neredeyse birebir benzeyen fakat içeriğindeki maddeler incelendiğinde papatya olmadığı anlaşılan pek çok bitki vardır. Hesap sorulabilirlik açısından markalı ürün kullanmak gerekir. Papatyanın faydaları sıralanırsa;
Papatyanın insanları rahatlatıcı, gevşetici, yatıştırıcı bir etkisi vardır. Bağırsak gazlarını giderir. Gaz sancısı sorunu yaşayan bebeklerde de yine markalı bilindik ürünler olması kaydıyla kullanılabilir. Karın ağrısı ve krampa iyi gelir. Mide rahatsızlıklarında kullanılabilir. İshali keser. İltihap kurutucudur. Ödem ve şişlikleri tedavi etmeye yardımcı olur. Hanımlar makyajını demlenip ılıtılmış papatya suyuyla temizleyebilirler. Cildi temizler ve ödem oluşmasını önler. Göz kapağı iltihaplarında suyu ile kompres yapılabilir. Saçları da canlandırır. Saçınızı kaynatılıp ılıtılmış papatya suyuyla yıkarsanız daha canlı saçlara kavuşabilirsiniz. Buğu yaparak sinüzit, nezle gibi hastalıklarda kullanabilirsiniz. Ateş düşürücüdür. Uykusuzluk sorununa faydalıdır. Kadınlarda adet düzensizliği şikayeti durumunda kullanılabilir.
Tüm bu mucizevi faydaları olan papatyayı demleyip içiyorsak günde 2-3 bardaktan öteye gitmemek gerekir. Mide bulantısı yapar ve başka sağlık sorunlarına da sebep olabilir. Hamile hanımlarda ağız yolu ile kullanılması tavsiye edilmez. Hamileler papatya yağını çatlakları önlemede ve tedavide kullanabilir, suyu ile ciltlerini temizleyebilirler.
Hamilelikte Depresyon Neden Olur?
Hamilelikte Depresyon Neden Olur?
Hamilelikte depresyonun oluşmasını kolaylaştırıcı ve aynı zamanda neden olan birçok etken vardır. Anne adayının kişilik özellikleri, çevresinden hamilelik sürecine ne kadar destek aldığı, hamilelik sürecini bekleyip beklemediği, bu duruma eşiyle birlikte nasıl karar verdiği gibi nedenler, bu etkilerden bazı önemli olanlarıdır. Anne adayının yaşamında daha önce bir takım travmatik olayların yaşanması veya depresyon gibi sinirsel bir rahatsızlığı daha önce geçirmiş olması hamilelik süreci ve sonrasında görülecek bir depresyonun, görülme riskini arttırmakta olan nedenler arasındadır. Hamilelik sırasında yaşanan depresyonlarda, bir takım endişeler, sıkıntılar ve takıntılar ortaya çıkmaktadır. Anne adaylarının gebelik süreçlerinin etkilerinin kolay veya daha zor şartlar altında olması kişiden kişiye değişen bir faktördür. Bazı gebeliklerde aynı süreç içerisinde bir takım sıkıntıları farklı şekillerde yani daha sıkıntılı veya daha kolay geçirebilirler.
Anne adayının çevresel faktörlerine, o an içerisinde bulundukları duygu durumlarına ve özellikle yakın çevresinden aldıkları desteklere bağlı olarak değişkenlik gösterirler. En önemli bulgular arasında olan hassasiyet, anne adaylarının yaklaşık yüzde sekseninde görülen bir bulgudur. Bunun yanı sıra, kaygılar, endişeler, korkular, sıkıntılar, güvensizlik hissi ve benzeri şikayetler anne adayları arasında yoğun şekilde görülmektedir.
Gebelikler sırasında anne adaylarının yaşadığı depresyonun şiddeti, aynı zamanda tedavi sürecinin belirlenmesinde de rol oynar. Orta şiddette görülen bir depresyonda çoğunlukla ilaç kullanımı gerekebilir. Şikayetlerin artmasına bağlı olarak mutlaka bir uzmana başvurulması gerekmektedir.
Hamilelikte depresyonun oluşmasını kolaylaştırıcı ve aynı zamanda neden olan birçok etken vardır. Anne adayının kişilik özellikleri, çevresinden hamilelik sürecine ne kadar destek aldığı, hamilelik sürecini bekleyip beklemediği, bu duruma eşiyle birlikte nasıl karar verdiği gibi nedenler, bu etkilerden bazı önemli olanlarıdır. Anne adayının yaşamında daha önce bir takım travmatik olayların yaşanması veya depresyon gibi sinirsel bir rahatsızlığı daha önce geçirmiş olması hamilelik süreci ve sonrasında görülecek bir depresyonun, görülme riskini arttırmakta olan nedenler arasındadır. Hamilelik sırasında yaşanan depresyonlarda, bir takım endişeler, sıkıntılar ve takıntılar ortaya çıkmaktadır. Anne adaylarının gebelik süreçlerinin etkilerinin kolay veya daha zor şartlar altında olması kişiden kişiye değişen bir faktördür. Bazı gebeliklerde aynı süreç içerisinde bir takım sıkıntıları farklı şekillerde yani daha sıkıntılı veya daha kolay geçirebilirler.
Anne adayının çevresel faktörlerine, o an içerisinde bulundukları duygu durumlarına ve özellikle yakın çevresinden aldıkları desteklere bağlı olarak değişkenlik gösterirler. En önemli bulgular arasında olan hassasiyet, anne adaylarının yaklaşık yüzde sekseninde görülen bir bulgudur. Bunun yanı sıra, kaygılar, endişeler, korkular, sıkıntılar, güvensizlik hissi ve benzeri şikayetler anne adayları arasında yoğun şekilde görülmektedir.
Gebelikler sırasında anne adaylarının yaşadığı depresyonun şiddeti, aynı zamanda tedavi sürecinin belirlenmesinde de rol oynar. Orta şiddette görülen bir depresyonda çoğunlukla ilaç kullanımı gerekebilir. Şikayetlerin artmasına bağlı olarak mutlaka bir uzmana başvurulması gerekmektedir.
21 Nisan 2014 Pazartesi
Meyan Kökünün Faydaları
Meyan Kökünün Faydaları Nelerdir?
Meyan kökü sağlığa faydaları bitkilerden bir tanesidir ve oldukça önemli bir yere sahiptir. Bilhassa alternatif uzakdoğu tıbbında meyankökü hemen her bitkisel formülün içerisinde kendine yer bulmuştur. Yine batıda da meyan kökü bitkisel tedavi formüllerinde formülün vücut tarafından emilimini kolaylaştırmak için kullanılırdı. Dünyanın en kaliteli meyanı ülkemizde yetişmesine rağmen ülkemizde hakettiği değeri görmemekte, tarlalarda bahçelerde çıkan istenmeyen bir ot olarak görülmektedir. İstenmeyen ot olarak görülen meyan bitkisinin özleri bazı laboratuarlarda ayrıştırılarak değerinin onbinlerce katına satılmaktadır. Meyan kökü öksürüğü giderir, boğazı yumuşatır, bağışıklık sistemini güçlendirir, enfeksiyona karşı vücudu korur, mide rahatsızlıklarına, özellikle gastrite ve mide ülserine iyi gelir. Krampları çözer, kabızlığa karşı oldukça faydalı bir bitkidir. Böbreküstü bezi hastalıklarında etkilidir. Virüslere ve virüslerin neden olduğu hastalıklara karşı da etkili bir silahtır. Düzenli kullanıldığında sivilceleri azaltır. Ateş düşürür. Karaciğerin zehirli atıkları süzmesine yardım eder. Öyle ki içerisinde bulunan bazı kimyasal maddeler ayrıştırılıp Hepatit ve Siroz gibi önemli hastalıkların tedavisinde kullanılmaktadır. Meyan kökünden yapılan meyan şerbeti çok güzel tadı olan serinletici bir içecektir. Bu içecek aşlama adı altında satılmaktadır. Meyan şerbetini satanlara da aşlamacı denilmektedir. Meyanın çayı da ağız içinde çıkan yaralara iyi gelir. Nezleyi atar. Sesi güzelleştirir. Dolaşım sistemini en ufak ayrıntısına kadar temizleyerek damar tıkanıklığı önler. Mikrodolaşımı da hızlandırdığından hücreleri yenileyerek cildi güzelleştirir, saçları canlılaştırır. Görüldüğü üzere meyan kökünün faydaları say say bitmiyor. Bir bitkiden çok her derde deva bir ilaca benzer.
Meyan kökü sağlığa faydaları bitkilerden bir tanesidir ve oldukça önemli bir yere sahiptir. Bilhassa alternatif uzakdoğu tıbbında meyankökü hemen her bitkisel formülün içerisinde kendine yer bulmuştur. Yine batıda da meyan kökü bitkisel tedavi formüllerinde formülün vücut tarafından emilimini kolaylaştırmak için kullanılırdı. Dünyanın en kaliteli meyanı ülkemizde yetişmesine rağmen ülkemizde hakettiği değeri görmemekte, tarlalarda bahçelerde çıkan istenmeyen bir ot olarak görülmektedir. İstenmeyen ot olarak görülen meyan bitkisinin özleri bazı laboratuarlarda ayrıştırılarak değerinin onbinlerce katına satılmaktadır. Meyan kökü öksürüğü giderir, boğazı yumuşatır, bağışıklık sistemini güçlendirir, enfeksiyona karşı vücudu korur, mide rahatsızlıklarına, özellikle gastrite ve mide ülserine iyi gelir. Krampları çözer, kabızlığa karşı oldukça faydalı bir bitkidir. Böbreküstü bezi hastalıklarında etkilidir. Virüslere ve virüslerin neden olduğu hastalıklara karşı da etkili bir silahtır. Düzenli kullanıldığında sivilceleri azaltır. Ateş düşürür. Karaciğerin zehirli atıkları süzmesine yardım eder. Öyle ki içerisinde bulunan bazı kimyasal maddeler ayrıştırılıp Hepatit ve Siroz gibi önemli hastalıkların tedavisinde kullanılmaktadır. Meyan kökünden yapılan meyan şerbeti çok güzel tadı olan serinletici bir içecektir. Bu içecek aşlama adı altında satılmaktadır. Meyan şerbetini satanlara da aşlamacı denilmektedir. Meyanın çayı da ağız içinde çıkan yaralara iyi gelir. Nezleyi atar. Sesi güzelleştirir. Dolaşım sistemini en ufak ayrıntısına kadar temizleyerek damar tıkanıklığı önler. Mikrodolaşımı da hızlandırdığından hücreleri yenileyerek cildi güzelleştirir, saçları canlılaştırır. Görüldüğü üzere meyan kökünün faydaları say say bitmiyor. Bir bitkiden çok her derde deva bir ilaca benzer.
Aldehit
Aldehit Nedir?
Karbonil gurubunun baş bağlarından akıl gurubu diğerinin de hidrojenle doyurulmasından oluşan bileşiklere Aldehit adı verilmektedir ve karbonil gurubu molekülün ucunda bulunmaktadır. Adlandırma yapılacağı zaman karbon atomlarını numaralandırmaya bu uçtan başlanmaktadır. Aldehit yüksek sıcaklıklarda alkollerin dehidrojenasyonundan elde edilmektedir ve adı da buradan gelmektedir. Kendine has özel bir kokusu bulunmaktadır.
Karbonil gurubunun baş bağlarından akıl gurubu diğerinin de hidrojenle doyurulmasından oluşan bileşiklere Aldehit adı verilmektedir ve karbonil gurubu molekülün ucunda bulunmaktadır. Adlandırma yapılacağı zaman karbon atomlarını numaralandırmaya bu uçtan başlanmaktadır. Aldehit yüksek sıcaklıklarda alkollerin dehidrojenasyonundan elde edilmektedir ve adı da buradan gelmektedir. Kendine has özel bir kokusu bulunmaktadır.
20 Nisan 2014 Pazar
Boyun Fıtığı Ameliyatla Kesin Geçer Mi?
Boyun Fıtığı Ameliyatla Kesin Geçer Mi?
Boyun fıtığında ameliyata 10 hastadan sadece birinde başvurulmaktadır. Ameliyatın amacı omurilik ve sinirler üzerine baskı uygulayan fıtıklaşmayı tamamen ortadan kaldırmaktır. Fıtığın neden olduğu baskılardan kurtulunca ağrılar, uyuşmalar ve güç kayıpları da ortadan kalkar. Hasta sağlıklı haline kavuşur. Şu an ki tıp imkanlarıyla hastalar ameliyat olarak kesin sağlığa kavuşabilirler. Fıtığın ameliyatla geçmeyeceği söylentileri tamamen uydurmadır. Aksine bel fıtığı tedavisinde kullanılan yeni cerrahi teknolojiler ile olası komplikasyonların da önüne geçilmektedir. Ameliyat için mikrocerrahi gibi yeni ameliyat teknikleri kullanılırsa ve doktorunuz da deneyimliyse başarı hemen hemen kesindir. Fakat ameliyat sonrası dikkat etmeniz gereken kurallara uymazsanız, doktorunuzun önerilerini önemsemez ve uygulamazsanız sağlığa kavuşmanız mümkün olmayabilir.
İlgili aramalar: boyun fıtığı ameliyatla geçer mi? boyun fıtığı için ameliyat şart mı? boyun fıtığında ameliyat kesin çözüm sağlar mı?
Boyun fıtığında ameliyata 10 hastadan sadece birinde başvurulmaktadır. Ameliyatın amacı omurilik ve sinirler üzerine baskı uygulayan fıtıklaşmayı tamamen ortadan kaldırmaktır. Fıtığın neden olduğu baskılardan kurtulunca ağrılar, uyuşmalar ve güç kayıpları da ortadan kalkar. Hasta sağlıklı haline kavuşur. Şu an ki tıp imkanlarıyla hastalar ameliyat olarak kesin sağlığa kavuşabilirler. Fıtığın ameliyatla geçmeyeceği söylentileri tamamen uydurmadır. Aksine bel fıtığı tedavisinde kullanılan yeni cerrahi teknolojiler ile olası komplikasyonların da önüne geçilmektedir. Ameliyat için mikrocerrahi gibi yeni ameliyat teknikleri kullanılırsa ve doktorunuz da deneyimliyse başarı hemen hemen kesindir. Fakat ameliyat sonrası dikkat etmeniz gereken kurallara uymazsanız, doktorunuzun önerilerini önemsemez ve uygulamazsanız sağlığa kavuşmanız mümkün olmayabilir.
İlgili aramalar: boyun fıtığı ameliyatla geçer mi? boyun fıtığı için ameliyat şart mı? boyun fıtığında ameliyat kesin çözüm sağlar mı?
Boyun Fıtığı Fizyoterapi İle Geçer Mi?
Boyun Fıtığı Fizyoterapi İle Geçer Mi?
Boyun fıtığı tedavisine ilk olarak korse uygulaması, bölgesel enjeksiyon, ilaç tedavileri, kızıl ötesi ışınlar, sıcak uygulamalar, ultrason ve egzersizlerde başlanmaktadır. Fıtık ancak çok ileri bir düzeye ulaşmamışsa fizik tedavi ile tedavi edilebilir. Boyun fıtığında ameliyata son çare olarak bakılır. Boyun fıtığının 1. ve 2. evrelerinde traksiyon dediğimiz çekme cihazına bile bağlanmaya gerek kalmadan uygun pozisyonlar verilerek, elektroterapi ile, kas güçlendirici fizik tedavi hareketleri ve hastaya önerilerde bulunularak tedavi edilebilir.
br /> İlgili aramalar: boyun fıtığı fizik tedavi ile geçer mi?
Boyun fıtığı tedavisine ilk olarak korse uygulaması, bölgesel enjeksiyon, ilaç tedavileri, kızıl ötesi ışınlar, sıcak uygulamalar, ultrason ve egzersizlerde başlanmaktadır. Fıtık ancak çok ileri bir düzeye ulaşmamışsa fizik tedavi ile tedavi edilebilir. Boyun fıtığında ameliyata son çare olarak bakılır. Boyun fıtığının 1. ve 2. evrelerinde traksiyon dediğimiz çekme cihazına bile bağlanmaya gerek kalmadan uygun pozisyonlar verilerek, elektroterapi ile, kas güçlendirici fizik tedavi hareketleri ve hastaya önerilerde bulunularak tedavi edilebilir.
br /> İlgili aramalar: boyun fıtığı fizik tedavi ile geçer mi?
18 Nisan 2014 Cuma
Bel Fıtığı Ameliyatı Olmalı Mı?
Bel Fıtığı Ameliyatı Olmalı Mı?
Ciddi bel fıtığı sorunu yaşayanların çoğu, çevresindeki insanlardan, bel fıtığı ameliyatının çok riskli ve çok zor olduğu, bel fıtığı ameliyatı olanların düzelmediği, ameliyatın çözüm olmadığı gibi bir düzine asılsız ya da fazla abartılı cümleler duymuştur. İnsanlar abartmayı severler ve abartarak anlattıkları bir durumu anlattıkları kişilerde çevrelerine abartarak anlatınca ortaya "abartının abartısı" gibi içinden çıkılmaz bir durum ortaya çıkıyor. Sağlık konusunda bu konuda çok sıkıntı vardır. Falanca kırıkçı un ufak olmuş kemiği tedavi ediyor, bel fıtığı ameliyatı olup da iyileşen yokmuş, filanca adam eliyle böbrek taşını düşüyormuş doktorlar bile ona gidiyormuş gibi ipe sapa gelmez hikayeleri çevrenizde duyarsınız. Günümüzde tıbbında hergün yeni teknikler yeni alet ve cihazlar keşfedilmekte ameliyatlar daha başarılı, daha acısız ve daha kolay yapılmaktadır. Bel fıtığı da günümüzde mikrocerrahi denilen bir yöntemle daha az kesi ile ve daha başarılı gerçekleşmektedir. Mikrocerrahi yöntemiyle başarılı bir doktor tarafından yapıldıysa başarı oranı çok yüksektir. Söylenildiği gibi sakat kalma, felç olma gibi tehlikeleri yoktur. Her ameliyatın bir riski vardır ve bazı ameliyatlarda risk biraz daha fazladır. Bel fıtığı ameliyatının riski ve komplikasyonu azdır. Eğer doktor kontrolünde uzun süre fizik tedaviye rağmen bel fıtığından kurtulamadıysanız doktorunuz da onay veriyorsa ameliyattan çekinmemelisiniz. Tedavi edilmedikçe ağrılarınız artacak ve yaşam kaliteniz azalacaktır. Günün birinde hareket dahi edemeyecek hale gelebilirsiniz. Fıtığınız sinirlere baskı yapacağından bacaklarınızda ve diğer bölgelerde ağrılara ve uyuşmaları neden olabilir. Ağrılarla yaşamak zorunda değilsiniz.
Ciddi bel fıtığı sorunu yaşayanların çoğu, çevresindeki insanlardan, bel fıtığı ameliyatının çok riskli ve çok zor olduğu, bel fıtığı ameliyatı olanların düzelmediği, ameliyatın çözüm olmadığı gibi bir düzine asılsız ya da fazla abartılı cümleler duymuştur. İnsanlar abartmayı severler ve abartarak anlattıkları bir durumu anlattıkları kişilerde çevrelerine abartarak anlatınca ortaya "abartının abartısı" gibi içinden çıkılmaz bir durum ortaya çıkıyor. Sağlık konusunda bu konuda çok sıkıntı vardır. Falanca kırıkçı un ufak olmuş kemiği tedavi ediyor, bel fıtığı ameliyatı olup da iyileşen yokmuş, filanca adam eliyle böbrek taşını düşüyormuş doktorlar bile ona gidiyormuş gibi ipe sapa gelmez hikayeleri çevrenizde duyarsınız. Günümüzde tıbbında hergün yeni teknikler yeni alet ve cihazlar keşfedilmekte ameliyatlar daha başarılı, daha acısız ve daha kolay yapılmaktadır. Bel fıtığı da günümüzde mikrocerrahi denilen bir yöntemle daha az kesi ile ve daha başarılı gerçekleşmektedir. Mikrocerrahi yöntemiyle başarılı bir doktor tarafından yapıldıysa başarı oranı çok yüksektir. Söylenildiği gibi sakat kalma, felç olma gibi tehlikeleri yoktur. Her ameliyatın bir riski vardır ve bazı ameliyatlarda risk biraz daha fazladır. Bel fıtığı ameliyatının riski ve komplikasyonu azdır. Eğer doktor kontrolünde uzun süre fizik tedaviye rağmen bel fıtığından kurtulamadıysanız doktorunuz da onay veriyorsa ameliyattan çekinmemelisiniz. Tedavi edilmedikçe ağrılarınız artacak ve yaşam kaliteniz azalacaktır. Günün birinde hareket dahi edemeyecek hale gelebilirsiniz. Fıtığınız sinirlere baskı yapacağından bacaklarınızda ve diğer bölgelerde ağrılara ve uyuşmaları neden olabilir. Ağrılarla yaşamak zorunda değilsiniz.
Bel Fıtığı Tedavisinde Fizik Tedavi Ne Kadar Sürer?
Bel Fıtığı Tedavisinde Fizik Tedavi Ne Kadar Sürer?
Bel fıtığında fizik tedavi süresini etkileyen bazı faktörler vardır. Bunlar;
Kişinin kas ve iskelet sisteminin yapısı başarıyı ve süreyi etkiler.
Fıtığın ilerleme düzeyi başarı oranına ve tedavi süresine etki eder. (Son aşamaya gelmiş fıtıklarda bile dikkat ve işbirliği ile %90'lara varan başarılar elde etmek mümkündür.)
Hastanın tedaviye göre günlük yaşamını düzenlemesi ve tedaviye bağlılığı önemlidir.
Ağır spor yapmamak, ani hareketlerden kaçınmak, uzun süre oturmamak, uzun süre ayakta kalmamak gibi kurallara uymak gerekir. Yukarıdaki tüm durumlar bizim için olumlu gelişirse fizik tedavi ortalama 15-20 gün sürer. Bu zaman zarfı sonunda genelde %80-%85 civarında bir iyileşme görülür. Bu iyileşme oranı, tedaviden 15 gün sonra %90-95 gibi bir düzeye ulaşır. Bu rakamlar hastadan hastaya farlılık gösterse de genel olarak çok fazla bir sapma görülmez. Tedaviyi planlayan doktor, fizik tedavinin ne kadar süreceği konusunda hastayı bilgilendirmesine yardımcı olur.
İlgili aramalar: bel fıtığında fizik tedavi ne kadar sürer? bel fıtığı tedavisinde fizik tedavi kaç gündür?
Bel fıtığında fizik tedavi süresini etkileyen bazı faktörler vardır. Bunlar;
Kişinin kas ve iskelet sisteminin yapısı başarıyı ve süreyi etkiler.
Fıtığın ilerleme düzeyi başarı oranına ve tedavi süresine etki eder. (Son aşamaya gelmiş fıtıklarda bile dikkat ve işbirliği ile %90'lara varan başarılar elde etmek mümkündür.)
Hastanın tedaviye göre günlük yaşamını düzenlemesi ve tedaviye bağlılığı önemlidir.
Ağır spor yapmamak, ani hareketlerden kaçınmak, uzun süre oturmamak, uzun süre ayakta kalmamak gibi kurallara uymak gerekir. Yukarıdaki tüm durumlar bizim için olumlu gelişirse fizik tedavi ortalama 15-20 gün sürer. Bu zaman zarfı sonunda genelde %80-%85 civarında bir iyileşme görülür. Bu iyileşme oranı, tedaviden 15 gün sonra %90-95 gibi bir düzeye ulaşır. Bu rakamlar hastadan hastaya farlılık gösterse de genel olarak çok fazla bir sapma görülmez. Tedaviyi planlayan doktor, fizik tedavinin ne kadar süreceği konusunda hastayı bilgilendirmesine yardımcı olur.
İlgili aramalar: bel fıtığında fizik tedavi ne kadar sürer? bel fıtığı tedavisinde fizik tedavi kaç gündür?
Tüp Bebek Tedavisinde Başarı
Tüp Bebek Tedavisinde Başarı İçin
Tüp bebek tedavisinde başarı sizinde elinizdedir. Başarı için öncelikle stresten uzak olmalı ve kendinizi motive etmelisiniz. Bunun için bir doktora başvurup bu konu hakkında detaylı bilgi almanız gerekmektedir. Yeterli bilgi aldıktan sonra tüp bebek konusunda hazır olduğunuzu hissetmeniz gerekir. Daha sonra başarının en büyük faktörlerinden doğru hastanede ve doğru doktor seçimi oldukça önemlidir. Tüp bebek ayrı bir deneyim gerektirir. Özellikle tüp bebek üzerine yoğunlaşmış ve tıptaki yenilikleri yakından takip eden vizyon sahibi klinikler tercih edilmelidir. Seçim aceleye gelmemelidir.
Tüp bebek tedavisine başladıktan sonra bazı dikkat edilmesi gereken unsurlar vardır. Tedavi sürecinde eğer kronik bir hastalığınız veya her zaman sürekli gelen bir hastalığınız var ise ve bu hastalık ile ilgili ve devamlı kullanmanız gereken bir ilaç varsa bunları doktorunuza sormanız ve gerekli bilgi almanız gerekmektedir. Ayrıca daha önce ağır bir hastalık geçirmiş iseniz ve bu hastalık ile ilgili ilaçlar kullanmışsanız bunu da doktorunuza bildirmeniz gerekmektedir. Ayrıca tüp bebek tedavisine başlamadan önce rahatlatıcı bir takım ilaçlar vardır. Doktorunuzun verdiği dozda ve söylediği saatlerde bu ilaçları kullanmalısınız. Tedaviden önce kadının durumu doktor tarafından iyi analiz edilmelidir. Annenin yumurtalıklarında bir sorun varsa başarıyı etkileyecektir. Daha öncesinde rahim kanseri ya da kist gibi nedenlerle ameliyat olmuşsa bu da sıkıntı olabilir. Annenin yaşı 35'in üzerindeyse başarı şansı azdır. Annenin aşırı şişman ya da aşırı zayıf olması da başarı şansını azaltır. Erkekte ağır bir kısırlık problemi varsa bunun da başarıya etkisi araştırılmalı gerekirse tedavi görmelidir.
Tüm çabalara rağmen tüp bebekte başarı yakalanamıyorsa bunun altında yatan genetik nedenler, çevresel faktörler gibi nedenlerde olabilir. Dünyamız giderek sağlıksız bir yere dönüşmekte, bırakın tüp bebek sahibi olmayı normal yolla doğum oranları bile azalmıştır. Yenilen hazır gıdalar, radyasyon, çevre kirliliği, evde kullanılan kimyasal maddeler gibi faktörler kadın doğurganlığını her geçen gün azaltmaktadır.
Tüp bebek tedavisinde başarı sizinde elinizdedir. Başarı için öncelikle stresten uzak olmalı ve kendinizi motive etmelisiniz. Bunun için bir doktora başvurup bu konu hakkında detaylı bilgi almanız gerekmektedir. Yeterli bilgi aldıktan sonra tüp bebek konusunda hazır olduğunuzu hissetmeniz gerekir. Daha sonra başarının en büyük faktörlerinden doğru hastanede ve doğru doktor seçimi oldukça önemlidir. Tüp bebek ayrı bir deneyim gerektirir. Özellikle tüp bebek üzerine yoğunlaşmış ve tıptaki yenilikleri yakından takip eden vizyon sahibi klinikler tercih edilmelidir. Seçim aceleye gelmemelidir.
Tüp bebek tedavisine başladıktan sonra bazı dikkat edilmesi gereken unsurlar vardır. Tedavi sürecinde eğer kronik bir hastalığınız veya her zaman sürekli gelen bir hastalığınız var ise ve bu hastalık ile ilgili ve devamlı kullanmanız gereken bir ilaç varsa bunları doktorunuza sormanız ve gerekli bilgi almanız gerekmektedir. Ayrıca daha önce ağır bir hastalık geçirmiş iseniz ve bu hastalık ile ilgili ilaçlar kullanmışsanız bunu da doktorunuza bildirmeniz gerekmektedir. Ayrıca tüp bebek tedavisine başlamadan önce rahatlatıcı bir takım ilaçlar vardır. Doktorunuzun verdiği dozda ve söylediği saatlerde bu ilaçları kullanmalısınız. Tedaviden önce kadının durumu doktor tarafından iyi analiz edilmelidir. Annenin yumurtalıklarında bir sorun varsa başarıyı etkileyecektir. Daha öncesinde rahim kanseri ya da kist gibi nedenlerle ameliyat olmuşsa bu da sıkıntı olabilir. Annenin yaşı 35'in üzerindeyse başarı şansı azdır. Annenin aşırı şişman ya da aşırı zayıf olması da başarı şansını azaltır. Erkekte ağır bir kısırlık problemi varsa bunun da başarıya etkisi araştırılmalı gerekirse tedavi görmelidir.
Tüm çabalara rağmen tüp bebekte başarı yakalanamıyorsa bunun altında yatan genetik nedenler, çevresel faktörler gibi nedenlerde olabilir. Dünyamız giderek sağlıksız bir yere dönüşmekte, bırakın tüp bebek sahibi olmayı normal yolla doğum oranları bile azalmıştır. Yenilen hazır gıdalar, radyasyon, çevre kirliliği, evde kullanılan kimyasal maddeler gibi faktörler kadın doğurganlığını her geçen gün azaltmaktadır.
17 Nisan 2014 Perşembe
Bel Fıtığında Fizyoterapi(Fizik Tedavi) İşe Yarıyor Mu?
Bel Fıtığında Fizyoterapi(Fizik Tedavi) İşe Yarıyor Mu?
Bel fıtığında fizik tedavi ile başarılı olmak, fıtığın ilerleme derecesine, hastanın kas-iskelet sistemi yapısına, hastanın doktorun sözünden çıkmamasına bağlıdır. Gerekirse günlük hayatını da tedaviye göre şekillendirmesi gerekir. Tüm bu başarıyı etkileyen faktörler olumluysa bel fıtığı son evreye kadar ilerlemiş olsa bile neredeyse tamamını fizik tedavi ve rehabilitasyon ile yenmek mümkündür. Bunun dışında 1. 2. ve 3. evre bel fıtıklarında %100'e yakın bir başarı kazanılabilir. Fizik tedavi sırasında ağır sporlardan kaçınmalıdır.
Bel fıtığında fizik tedavi ile başarılı olmak, fıtığın ilerleme derecesine, hastanın kas-iskelet sistemi yapısına, hastanın doktorun sözünden çıkmamasına bağlıdır. Gerekirse günlük hayatını da tedaviye göre şekillendirmesi gerekir. Tüm bu başarıyı etkileyen faktörler olumluysa bel fıtığı son evreye kadar ilerlemiş olsa bile neredeyse tamamını fizik tedavi ve rehabilitasyon ile yenmek mümkündür. Bunun dışında 1. 2. ve 3. evre bel fıtıklarında %100'e yakın bir başarı kazanılabilir. Fizik tedavi sırasında ağır sporlardan kaçınmalıdır.
Tüp Bebekte Estrofem Kullanımı
Tüp Bebekte Estrofem Kullanımı
Tüp bebek tedavisine başlamadan önce öncelikle bu tedavi için vücudu hazırlamak gerekir. Vücudu hazırlamak gerekir dediğimizde hormonların ve vücuttaki diğer tepkilerin ve işleyişleri düzenli hale getirilmesi lazımdır. Bunlar gerek ilaçlarla gerekse aşılarla mümkündür.
Tüp bebekte estrofem kullanımı tüp bebek tedavisinden önce tüp bebek tedavisinde ekleme amaçlı yapılmaktadır. Tedavinin olumlu sonuç vermesi için estrofem kullanımı gereklidir ve neredeyse tüm doktorlar estrofem kullanımı desteklemektedir. Fakat bazı doktorlara göre estrofem kullanımı bebek oluşumu başladıktan sonra oluşuma zarar verebiliyor ve bebeği olumsuz etkiler de bulunabiliyor. Baz doktorlara göre ise bu testler sonucu ortaya çıkabileceğini ve kullanımı yararlı olacağını söylüyorlar. Fakat genel olarak estrofem kullanımı riske girmeden daha risksizden sonra iptal edilir ve onun yerine daha etkisiz ilaçlar kullanılır.
Bu ilaçlarında elbet yan etkisi vardır fakat çocuk yerine anneye yan etkisi olması genellikle sürecinde bebeği korumak amaçlı yapılır. Bu ilaçların ve estrofem kullanımının nasıl kullanılacağı hakkında doktorlardan ayrıntılı bilgi alınması lazım çünkü genel olarak her vücuda ve tedaviye göre ayrı süreler ve dozajlar uygulanır
Tüp bebek tedavisine başlamadan önce öncelikle bu tedavi için vücudu hazırlamak gerekir. Vücudu hazırlamak gerekir dediğimizde hormonların ve vücuttaki diğer tepkilerin ve işleyişleri düzenli hale getirilmesi lazımdır. Bunlar gerek ilaçlarla gerekse aşılarla mümkündür.
Tüp bebekte estrofem kullanımı tüp bebek tedavisinden önce tüp bebek tedavisinde ekleme amaçlı yapılmaktadır. Tedavinin olumlu sonuç vermesi için estrofem kullanımı gereklidir ve neredeyse tüm doktorlar estrofem kullanımı desteklemektedir. Fakat bazı doktorlara göre estrofem kullanımı bebek oluşumu başladıktan sonra oluşuma zarar verebiliyor ve bebeği olumsuz etkiler de bulunabiliyor. Baz doktorlara göre ise bu testler sonucu ortaya çıkabileceğini ve kullanımı yararlı olacağını söylüyorlar. Fakat genel olarak estrofem kullanımı riske girmeden daha risksizden sonra iptal edilir ve onun yerine daha etkisiz ilaçlar kullanılır.
Bu ilaçlarında elbet yan etkisi vardır fakat çocuk yerine anneye yan etkisi olması genellikle sürecinde bebeği korumak amaçlı yapılır. Bu ilaçların ve estrofem kullanımının nasıl kullanılacağı hakkında doktorlardan ayrıntılı bilgi alınması lazım çünkü genel olarak her vücuda ve tedaviye göre ayrı süreler ve dozajlar uygulanır
Bel Fıtığı Fizik Tedavi İle Geçer Mi?
Bel Fıtığı Fizik Tedavi İle Geçer Mi?
Bel fıtığının tedavisinde ameliyat dışındaki fizik tedavi gibi diğer yöntemlerle başarılı olmak için fıtığın tamamen kopmamış olması gerekir. Eğer fıtık parçası tamamen kopmamışsa, bunu kurtarmak ve iyileştirmek günümüz teknolojisi ile önemli ölçüde mümkündür. Hasta hiç fıtık sorunu yaşamamış gibi normale dönülebilir. Fakat fıtık tedavi edildikten sonra mevcut durumun korunması ve doktorla irtibatın koparılmaması gerekir. Örnek verecek olursak; ağır yük kaldırmış, fıtık olmuş ve fıtık tedavisi görüp düzelmiş bir hastanın bundan sonraki hayatında ağır yük kaldırmaktan ve çok ağır olmasa da yük kaldırırken uyulması gereken basit kurallara uyması gerekir. Eğer tedavi görür ve tedaviden sonra doktor önerilerine uyarsanız bir daha fıtık sorunu yaşamazsınız. Bel fıtığı doğru fizik tedavi ile iyileşebilir fakat bunu fıtık konusunda tecrübeli bir fizyoterapistle çözmelisiniz.
İlgili aramalar: bel fıtığı fizik tedavi ile geçer mi? fıtığa fizyoterapi iyi gelir mi? fıtık fizik tedaviyle iyileşir mi?
Bel fıtığının tedavisinde ameliyat dışındaki fizik tedavi gibi diğer yöntemlerle başarılı olmak için fıtığın tamamen kopmamış olması gerekir. Eğer fıtık parçası tamamen kopmamışsa, bunu kurtarmak ve iyileştirmek günümüz teknolojisi ile önemli ölçüde mümkündür. Hasta hiç fıtık sorunu yaşamamış gibi normale dönülebilir. Fakat fıtık tedavi edildikten sonra mevcut durumun korunması ve doktorla irtibatın koparılmaması gerekir. Örnek verecek olursak; ağır yük kaldırmış, fıtık olmuş ve fıtık tedavisi görüp düzelmiş bir hastanın bundan sonraki hayatında ağır yük kaldırmaktan ve çok ağır olmasa da yük kaldırırken uyulması gereken basit kurallara uyması gerekir. Eğer tedavi görür ve tedaviden sonra doktor önerilerine uyarsanız bir daha fıtık sorunu yaşamazsınız. Bel fıtığı doğru fizik tedavi ile iyileşebilir fakat bunu fıtık konusunda tecrübeli bir fizyoterapistle çözmelisiniz.
İlgili aramalar: bel fıtığı fizik tedavi ile geçer mi? fıtığa fizyoterapi iyi gelir mi? fıtık fizik tedaviyle iyileşir mi?
16 Nisan 2014 Çarşamba
Fıtık Ameliyatsız Geçer Mi?
Fıtık Ameliyatsız Geçer Mi?
Bel fıtığınnın tedavisinde doktorlar tarafından öncelikle hastaların iskelet ve kas sistemleri incelenir. Günlük hayatının nasıl geçtiği ve gün içerisinde ne tür işler yaptığı öğrenilir. Daha sonra hastayı muayene ederek elde ettiği bulgularla, tanı koymayı destekleyecek laboratuar tetkikleri ve radyolojik tetkikler istenir. Tanı koyduktan sonrada saptanan tanıya uygun olan tedavi başlanır. Eğer hastanın fıtığı tamamen koparak omurilik boşluğuna düşmemiş durumdaysa, mekanik enerji uygulayan bir takım cihazlarla ile eklem araları açılıp fıtıklar tedavi ediliyor. Fıtığın tedavisinde yalnızca elektro terapi ya da fizik tedavi kullanılarak başarılı olmak mümkün değildir. Bel fıtığı ve boyun fıtığının etkin tedavisinde mutlaka doğru ve hastaya göre uygulanan bir transyon yöntemi başarılı tedavi için gereklidir.
İlgili aramalar: bel fıtığı ameliyat olmadan iyileşir mi? bel fıtığı için ameliyat şart mı? fıtık ameliyatsız düzelir mi?
Bel fıtığınnın tedavisinde doktorlar tarafından öncelikle hastaların iskelet ve kas sistemleri incelenir. Günlük hayatının nasıl geçtiği ve gün içerisinde ne tür işler yaptığı öğrenilir. Daha sonra hastayı muayene ederek elde ettiği bulgularla, tanı koymayı destekleyecek laboratuar tetkikleri ve radyolojik tetkikler istenir. Tanı koyduktan sonrada saptanan tanıya uygun olan tedavi başlanır. Eğer hastanın fıtığı tamamen koparak omurilik boşluğuna düşmemiş durumdaysa, mekanik enerji uygulayan bir takım cihazlarla ile eklem araları açılıp fıtıklar tedavi ediliyor. Fıtığın tedavisinde yalnızca elektro terapi ya da fizik tedavi kullanılarak başarılı olmak mümkün değildir. Bel fıtığı ve boyun fıtığının etkin tedavisinde mutlaka doğru ve hastaya göre uygulanan bir transyon yöntemi başarılı tedavi için gereklidir.
İlgili aramalar: bel fıtığı ameliyat olmadan iyileşir mi? bel fıtığı için ameliyat şart mı? fıtık ameliyatsız düzelir mi?
Hangi Pişik Kremi
Pişik Kremi Seçilirken Nelere Dikkat Edilmelidir?
Bebekleri olan anne ve babaların en büyük sorunlarından biri de hiç şüphe götürmez bir gerçek ki pişik sorunudur. Bebeklerin sık sık pişik olması anne ve babaları özel önlem almaya zorlamaktadır. Bebeklerinin pişik olmasını engellemek için de farklı yollar denemektedirler. Bu yollardan biri de pişik kremleri kullanmaktır. Pişik kremleri genel olarak nemlendirici ve temizleyici özelliklerdedir. Fakat pişik kremi seçerken dikkat edilmesi gereken bazı durumlar vardır. Bu durumları biraz anlatmaya ve size yardımcı olmaya çalışalım.
Öncelikle pişik sorununu çözmek için alkol içeren sıvılar kullanılmamalıdır. Mesela kolonya gibi sıvılarla pişik sorununu çözmeye kesinlikle çalışmayın. Pişikli bölgeyi temizlemek için de kesinlikle sabun ve benzeri maddeler kullanmayın. Pişik oluşan bölgeyi kuru, serin ve mümkünse açıkta tutmaya çalışın.
Pişik kremi seçerken çok dikkatli olunması yönünde, doktorlar tarafından yapılan açıklamalar var. Yani bazı pişik kremlerinde sağlık sorunu oluşturabilecek maddeler bulunmaktadır. Özellikle de kortizon hormonu içeren pişik kremlerini kesinlikle tercih etmemelisiniz. Çünkü kortizon hormonu bebeğinizin böbrekleri için oldukça tehlikeli bir maddedir. Ayrıca pişik kremi içerisinde alkol olmamasına dikkat etmelisiniz. Bunun dışında, bebeğinizin altını değiştirirken alkollü ıslak mendil yerine ılık suyla ıslatılan bir bez kullanmanız pişik riskini en aza indirecektir. Pişik kremi alırken de renksiz ve parfüm içermeyen kremleri tercih etmelisiniz. Pişik kremlerinde çinko oksit içeren kremler bebeğiniz için daha yararlı olacaktır. Eğer kullandığınız pişik kremi ve aldığınız önlemler yeterli değilse doktorunuza başvurmanız en iyi yol olacaktır. Çünkü doktorunuz bebeğinizin cilt hassasiyetini ve sağlık durumunu daha iyi bilecektir. Pişik olmaması için sadece krem kullanmak yeterli değildir. Alkolsüz bilinen bir marka ıslak mendil ya da suyla nemlendirilmiş biz bez kullanılması, bebeğin altını belirli aralıklarla değiştirmek(dışkı ve idrarın uzun süre cilde teması pişik yapar), her alt değişiminde 10-15 dakika poposunun oda sıcaklığında açık bırakılıp hava alması önemlidir. Pişik kremini bazı anneler sadece pişik olduğunda kullanılıyor sanıyor fakat pişik kremi her alt değişiminde sürülmelidir.
Gelelim şimdi hangi pişik kremi markasını seçeceğimize. Biraz bedava reklama girecek ama araştırmalarım sonucu annelerin en memnun kaldığı pişik kremlerini sıralayacağım.
Bübchen
Sudocrem (Çinko oksitli)
Chicco
Sebamed
Nivea (Yağlı olduğundan idrar ve dışkının cilde temasını önler)
Bepanthen (Zor pişiklerde bile oldukça etkili)
Travazol (Zor pişiklerde bile oldukça etkili)
İlgili aramalar: hangi pişik kremi kullanılmalı? hangi marka pişik kremi kullanıyorsunuz? bebeğim için hangi pişik kremini seçmeliyim?
Bebekleri olan anne ve babaların en büyük sorunlarından biri de hiç şüphe götürmez bir gerçek ki pişik sorunudur. Bebeklerin sık sık pişik olması anne ve babaları özel önlem almaya zorlamaktadır. Bebeklerinin pişik olmasını engellemek için de farklı yollar denemektedirler. Bu yollardan biri de pişik kremleri kullanmaktır. Pişik kremleri genel olarak nemlendirici ve temizleyici özelliklerdedir. Fakat pişik kremi seçerken dikkat edilmesi gereken bazı durumlar vardır. Bu durumları biraz anlatmaya ve size yardımcı olmaya çalışalım.
Öncelikle pişik sorununu çözmek için alkol içeren sıvılar kullanılmamalıdır. Mesela kolonya gibi sıvılarla pişik sorununu çözmeye kesinlikle çalışmayın. Pişikli bölgeyi temizlemek için de kesinlikle sabun ve benzeri maddeler kullanmayın. Pişik oluşan bölgeyi kuru, serin ve mümkünse açıkta tutmaya çalışın.
Pişik kremi seçerken çok dikkatli olunması yönünde, doktorlar tarafından yapılan açıklamalar var. Yani bazı pişik kremlerinde sağlık sorunu oluşturabilecek maddeler bulunmaktadır. Özellikle de kortizon hormonu içeren pişik kremlerini kesinlikle tercih etmemelisiniz. Çünkü kortizon hormonu bebeğinizin böbrekleri için oldukça tehlikeli bir maddedir. Ayrıca pişik kremi içerisinde alkol olmamasına dikkat etmelisiniz. Bunun dışında, bebeğinizin altını değiştirirken alkollü ıslak mendil yerine ılık suyla ıslatılan bir bez kullanmanız pişik riskini en aza indirecektir. Pişik kremi alırken de renksiz ve parfüm içermeyen kremleri tercih etmelisiniz. Pişik kremlerinde çinko oksit içeren kremler bebeğiniz için daha yararlı olacaktır. Eğer kullandığınız pişik kremi ve aldığınız önlemler yeterli değilse doktorunuza başvurmanız en iyi yol olacaktır. Çünkü doktorunuz bebeğinizin cilt hassasiyetini ve sağlık durumunu daha iyi bilecektir. Pişik olmaması için sadece krem kullanmak yeterli değildir. Alkolsüz bilinen bir marka ıslak mendil ya da suyla nemlendirilmiş biz bez kullanılması, bebeğin altını belirli aralıklarla değiştirmek(dışkı ve idrarın uzun süre cilde teması pişik yapar), her alt değişiminde 10-15 dakika poposunun oda sıcaklığında açık bırakılıp hava alması önemlidir. Pişik kremini bazı anneler sadece pişik olduğunda kullanılıyor sanıyor fakat pişik kremi her alt değişiminde sürülmelidir.
Gelelim şimdi hangi pişik kremi markasını seçeceğimize. Biraz bedava reklama girecek ama araştırmalarım sonucu annelerin en memnun kaldığı pişik kremlerini sıralayacağım.
Bübchen
Sudocrem (Çinko oksitli)
Chicco
Sebamed
Nivea (Yağlı olduğundan idrar ve dışkının cilde temasını önler)
Bepanthen (Zor pişiklerde bile oldukça etkili)
Travazol (Zor pişiklerde bile oldukça etkili)
İlgili aramalar: hangi pişik kremi kullanılmalı? hangi marka pişik kremi kullanıyorsunuz? bebeğim için hangi pişik kremini seçmeliyim?
15 Nisan 2014 Salı
Gebelikte Dar Kıyafetler Giymek Bebeğe Zarar Verir Mi?
Gebelikte Dar Kıyafetler Giymek Bebeğe Zarar Verir Mi?
Gebelik sırasında bebeğin ve annenin en rahat edebileceği şekilde, bol ve pamuklu kıyafetler tercih edilmelidir. Estetik görünmek amacını taşıyan korseler, dar badiler ve benzeri kıyafetler, göbek kısmını sıkıştırarak bebeğin ve annenin zarar görmesine sebep olabilecek, yaşamsal tehlikeler oluşturabilirler. Bu nedenle daha zayıf ya da toplu görünmek amacıyla gebelik sırasında dar kıyafet ve korseler asla kullanılmamalıdırlar.
Dar kıyafetlerin haricinde; gebelik korsesi ve gebelik kemeri gibi araçları, hamileliklerde bir takım sorunlar yaşayan kadınların uzman önerisi doğrultusunda kullanması gerekir. Piyasada satılmakta olan hamilelik korsesi, hamilelik kemeri gibi ürünler, göbeğin desteklenmesini sağlar. Bu destek, gebeli sırasında çok sık görülen çatlakları önler. Fakat uzman bir doktora kesinlikle kullanılmamalıdır.
Gebelik sırasında bebeğin ve annenin en rahat edebileceği şekilde, bol ve pamuklu kıyafetler tercih edilmelidir. Estetik görünmek amacını taşıyan korseler, dar badiler ve benzeri kıyafetler, göbek kısmını sıkıştırarak bebeğin ve annenin zarar görmesine sebep olabilecek, yaşamsal tehlikeler oluşturabilirler. Bu nedenle daha zayıf ya da toplu görünmek amacıyla gebelik sırasında dar kıyafet ve korseler asla kullanılmamalıdırlar.
Dar kıyafetlerin haricinde; gebelik korsesi ve gebelik kemeri gibi araçları, hamileliklerde bir takım sorunlar yaşayan kadınların uzman önerisi doğrultusunda kullanması gerekir. Piyasada satılmakta olan hamilelik korsesi, hamilelik kemeri gibi ürünler, göbeğin desteklenmesini sağlar. Bu destek, gebeli sırasında çok sık görülen çatlakları önler. Fakat uzman bir doktora kesinlikle kullanılmamalıdır.
14 Nisan 2014 Pazartesi
Suda Doğan Bebek Boğulmaz mı?
Suda Doğan Bebek Boğulmaz mı?
Suda doğum yaptırmak isteyen hanımların en çok merak ettikleri sorulardan bazıları; "suda doğunca bebek nasıl nefes alır" ya da "suda doğan bebek boğulmaz mı" gibi sorulardır. Bebek doğumdan sonra doğum kanalından çıktığı an da kafası havayla temas eder ve "solunum refleksi" devreye girer. Bebek artık nefes alıp vermeye, akciğerlerini kullanmaya başlar. Fakat suda doğumda anne rahmindeki ile aynı sıcaklıktaki bir suyun içerisine gireceği için "nefes alma refleksi" uyarılmaz. Bebek suyun içerisinde olduğu süre boyunca ihtiyacı olan oksijeni göbek kordonu ile alır. Nefes almaya çalışmadığı için boğulma tehlikesi yaşamaz. Ta ki sudan çıkarılarak annesinin kucağına alınır o zaman nefes alıp vermeye başlar. Bebekler bazen doğum kanalından geçtiği sırada oksijen almasını zorlayan bir durum nedeniyle strese girer ve suyun altında nefes almaya başlayabilirler. Bu da ciğerlerine su kaçmasına sebep olur. Bu sebeple doğumdan önce bebeğin kal atışlarının iyi izlenmesi gerekir.
Suda doğum yaptırmak isteyen hanımların en çok merak ettikleri sorulardan bazıları; "suda doğunca bebek nasıl nefes alır" ya da "suda doğan bebek boğulmaz mı" gibi sorulardır. Bebek doğumdan sonra doğum kanalından çıktığı an da kafası havayla temas eder ve "solunum refleksi" devreye girer. Bebek artık nefes alıp vermeye, akciğerlerini kullanmaya başlar. Fakat suda doğumda anne rahmindeki ile aynı sıcaklıktaki bir suyun içerisine gireceği için "nefes alma refleksi" uyarılmaz. Bebek suyun içerisinde olduğu süre boyunca ihtiyacı olan oksijeni göbek kordonu ile alır. Nefes almaya çalışmadığı için boğulma tehlikesi yaşamaz. Ta ki sudan çıkarılarak annesinin kucağına alınır o zaman nefes alıp vermeye başlar. Bebekler bazen doğum kanalından geçtiği sırada oksijen almasını zorlayan bir durum nedeniyle strese girer ve suyun altında nefes almaya başlayabilirler. Bu da ciğerlerine su kaçmasına sebep olur. Bu sebeple doğumdan önce bebeğin kal atışlarının iyi izlenmesi gerekir.
Suda Doğumun Faydaları
Suda Doğumun Faydaları
Suda doğum, normal bir doğumdan daha kısa sürer. Özellikle ilk doğumunu suda gerçekleştiren kadınlar ile normal olarak gerçekleştirenler kadınlar arasında oldukça fazla zaman farkı olur. Doğumun kısa sürmesi anne adayı için çok büyük bir avantajdır. Doğum için girilen suyun sıcaklığı hem anneyi rahatlatır hem de kasların gevşemesini sağlar. Bu da ağrı eşiğini yükselterek daha huzurlu bir doğum geçirilmesini sağlar. Ağrı kesici ilaçlar daha az kullanılır. Doğum sırasında meydana gelebilen vajinal yırtıklara suda doğumda daha az rastlanır. Doğumu kolaylaştırmak için perinenin kesilmesi ve doğumdan sonra tekrar dikilmesi ihtiyacı daha az olur. Suda doğumda kanama da daha az gerçekleşir. Bebek açısından da suda doğumun daha iyi olduğu savunulmaktadır. Bebek anne karnındaki sudan, küvet içerisindeki suya geçiş yapıp daha sonra karaya çıkar. Bu aradaki yumuşak geçişin bebek açısından da doğumu daha huzurlu ve mutlu bir hale getirdiğine inanılmaktadır. Bu kanıtlanmış bir durum değildir fakat çok sayıda doktor bunu benimsemiştir.
Suda doğum, normal bir doğumdan daha kısa sürer. Özellikle ilk doğumunu suda gerçekleştiren kadınlar ile normal olarak gerçekleştirenler kadınlar arasında oldukça fazla zaman farkı olur. Doğumun kısa sürmesi anne adayı için çok büyük bir avantajdır. Doğum için girilen suyun sıcaklığı hem anneyi rahatlatır hem de kasların gevşemesini sağlar. Bu da ağrı eşiğini yükselterek daha huzurlu bir doğum geçirilmesini sağlar. Ağrı kesici ilaçlar daha az kullanılır. Doğum sırasında meydana gelebilen vajinal yırtıklara suda doğumda daha az rastlanır. Doğumu kolaylaştırmak için perinenin kesilmesi ve doğumdan sonra tekrar dikilmesi ihtiyacı daha az olur. Suda doğumda kanama da daha az gerçekleşir. Bebek açısından da suda doğumun daha iyi olduğu savunulmaktadır. Bebek anne karnındaki sudan, küvet içerisindeki suya geçiş yapıp daha sonra karaya çıkar. Bu aradaki yumuşak geçişin bebek açısından da doğumu daha huzurlu ve mutlu bir hale getirdiğine inanılmaktadır. Bu kanıtlanmış bir durum değildir fakat çok sayıda doktor bunu benimsemiştir.
Suda Doğum Daha Mı Kolay Oluyor?
Suda Doğum Daha Mı Kolay Oluyor?
Eğer normal bir gebelik süreci yaşıyorsanız ve bebeğinizde de herhangi bir anormal durum söz konusu değilse suda doğum yapmak normal doğumdan daha kolaydır. Rahim ağzı 4-5 cm açıldıktan sonra doğum yapmak üzere suya girildiğinde doğum daha da kolaylaşır. Sıcak su kasları gevşetir, anneye de rahatlatır. Hem anne rahatladığı için daha az ağrı hisseder hem de gevşeyen kaslarla birlikte doğum kanalı rahat açılır ve bebek daha kolay dışarı ulaşır. Vajina ağzının yırtılması doğumlarda görülen bir durumdur. Suda doğumda buna daha az rastlanır. İlk defa suda doğum yapan bir anne adayı ile ilk defa normal doğum yapan bir anne adayını karşılaştırdığımızda, suda doğumun normal doğumdan 1-1,5 saat daha kısa sürdüğünü görüyoruz. İki doğum şeklinin arasındaki süre farkı 2. ve sonraki doğumlarda pek olmuyor. Suda doğumun diğer bir güzel tarafı annenin de bu süreçte aktif rol oynamasıdır. Bu da doğumu çok daha güzel hatırlamasını sağlıyor.
İlgili aramalar: suda doğum daha mı kolay oluyor? suda doğum yapmak zor mu? suda doğum mu normal doğum mu? suda doğum yapmak normal doğumdan kolay mı?
Eğer normal bir gebelik süreci yaşıyorsanız ve bebeğinizde de herhangi bir anormal durum söz konusu değilse suda doğum yapmak normal doğumdan daha kolaydır. Rahim ağzı 4-5 cm açıldıktan sonra doğum yapmak üzere suya girildiğinde doğum daha da kolaylaşır. Sıcak su kasları gevşetir, anneye de rahatlatır. Hem anne rahatladığı için daha az ağrı hisseder hem de gevşeyen kaslarla birlikte doğum kanalı rahat açılır ve bebek daha kolay dışarı ulaşır. Vajina ağzının yırtılması doğumlarda görülen bir durumdur. Suda doğumda buna daha az rastlanır. İlk defa suda doğum yapan bir anne adayı ile ilk defa normal doğum yapan bir anne adayını karşılaştırdığımızda, suda doğumun normal doğumdan 1-1,5 saat daha kısa sürdüğünü görüyoruz. İki doğum şeklinin arasındaki süre farkı 2. ve sonraki doğumlarda pek olmuyor. Suda doğumun diğer bir güzel tarafı annenin de bu süreçte aktif rol oynamasıdır. Bu da doğumu çok daha güzel hatırlamasını sağlıyor.
İlgili aramalar: suda doğum daha mı kolay oluyor? suda doğum yapmak zor mu? suda doğum mu normal doğum mu? suda doğum yapmak normal doğumdan kolay mı?
Akinezi
Akinezi Nedir?
Akinezi vücudun tamamını ya da bir bölümünü hareket ettirememektir. Akinezinin birçok nedeni bulunmaktadır. Sinir sisteminde oluşan bir felç sonucu olabildiği gibi vücudun o bölümünü hareket ettirdikleri zaman ağrıya bir tepki ya da bir akıl hastalığı sonucunda da olmaktadır. Akinezinin başlıca belirtisi Parkinson hastalığıdır. Hastalar konuşmama, sessizlik ve hastanın içe dönük olması da bunun sonucudur.
Akinezi vücudun tamamını ya da bir bölümünü hareket ettirememektir. Akinezinin birçok nedeni bulunmaktadır. Sinir sisteminde oluşan bir felç sonucu olabildiği gibi vücudun o bölümünü hareket ettirdikleri zaman ağrıya bir tepki ya da bir akıl hastalığı sonucunda da olmaktadır. Akinezinin başlıca belirtisi Parkinson hastalığıdır. Hastalar konuşmama, sessizlik ve hastanın içe dönük olması da bunun sonucudur.
13 Nisan 2014 Pazar
Hamilelikte Demirin Önemi Nedir?
Hamilelikte Demirin Önemi Nedir?
Hamilelikte demir elementinin belirli miktarda alınması gerekir. Demir hamilelik döneminde vücutça pek kullanılmamasına rağmen anne ve bebek sağlığı açısından oldukça önemlidir. Bu nedenle demir eksikliği durumunda demir takviye mutlaka yapılmalıdır. Demiri doğal yollarla almak da mümkündür fakat gebelik sırasında doğal yollarla demir ihtiyacını karşılamak oldukça zordur. Doğal yollarla demir ihtiyacını karşılamak için kırmızı et, beyaz et (özellikle hindi eti), ton balığı, yumurta gibi protein ve demir yönünden zengin yiyecekler yiyebilir. Bunlarda bulunan demirin emilimi, kuru gıdalardan alınan demirin emiliminden daha kolay gerçekleşir. Bunun yanısıra kuru üzüm, kuru incir, kuru erik, kuru dut gibi kuru meyvelerde de demir bol miktarda bulunur. Yağlı tohumlar dediğimiz fındık, badem, ceviz gibi yiyecekler de tüketilebilir. Yeşil yapraklı sebzelerde de demir bolca bulunur. Demirin vücut tarafından kolay emilmesini sağlamak için C vitamini ile birlikte alınması gerekir. Demir eksikliği kansızlığa neden olur. Bu da erken doğum ya da düşük doğum ağırlıklı doğuma sebep olabilir. Yine demir eksikliği hamilelikte saç dökülmesine, yorgunluğa, cildin renginin solmasına ve dikkat konsantrasyon yetersizliği gibi sorunlara da neden olur. Hamilelikte demir ihtiyacını karşılamak için demir ihtiva eden demir ilaçlarıyla günlük 30 mg takviye yapılmalıdır. Demir eksikliğine bağlı kansızlık var ise bu miktar 120 mg/gün'e kadar çıkabilir.
Hamilelikte demir elementinin belirli miktarda alınması gerekir. Demir hamilelik döneminde vücutça pek kullanılmamasına rağmen anne ve bebek sağlığı açısından oldukça önemlidir. Bu nedenle demir eksikliği durumunda demir takviye mutlaka yapılmalıdır. Demiri doğal yollarla almak da mümkündür fakat gebelik sırasında doğal yollarla demir ihtiyacını karşılamak oldukça zordur. Doğal yollarla demir ihtiyacını karşılamak için kırmızı et, beyaz et (özellikle hindi eti), ton balığı, yumurta gibi protein ve demir yönünden zengin yiyecekler yiyebilir. Bunlarda bulunan demirin emilimi, kuru gıdalardan alınan demirin emiliminden daha kolay gerçekleşir. Bunun yanısıra kuru üzüm, kuru incir, kuru erik, kuru dut gibi kuru meyvelerde de demir bol miktarda bulunur. Yağlı tohumlar dediğimiz fındık, badem, ceviz gibi yiyecekler de tüketilebilir. Yeşil yapraklı sebzelerde de demir bolca bulunur. Demirin vücut tarafından kolay emilmesini sağlamak için C vitamini ile birlikte alınması gerekir. Demir eksikliği kansızlığa neden olur. Bu da erken doğum ya da düşük doğum ağırlıklı doğuma sebep olabilir. Yine demir eksikliği hamilelikte saç dökülmesine, yorgunluğa, cildin renginin solmasına ve dikkat konsantrasyon yetersizliği gibi sorunlara da neden olur. Hamilelikte demir ihtiyacını karşılamak için demir ihtiva eden demir ilaçlarıyla günlük 30 mg takviye yapılmalıdır. Demir eksikliğine bağlı kansızlık var ise bu miktar 120 mg/gün'e kadar çıkabilir.
Doğum Korkusu Nasıl Yenilir?
Doğum Korkusu Nasıl Yenilir?
Anne adaylarının bir çoğu özellikle ilk gebeliklerinde doğum korkusu yaşarlar. Bu önemli bir konudur fakat doğum korkusunu yenmek için bir çok yöntem mevcuttur. Bilhassa sorun kişinin kendi içinde biter. Toplumumuzda genelde kadınlar doğum sırasında çekilen acılardan, ıstıraplardan bahsedilegelerek yetiştikleri için adeta doğum sırasında acı çekmeye kendileri şartlıyorlar. Oysa ki doğum yeterli sakinlik ve olgunlukla karşılanırsa hiç acı çekmeyeceğiniz bir doğal mucizedir. Sadece insanlar değil hayvanlarda doğuruyorlar. Siz hiç izlediğiniz belgesellerde hayvanların doğum yaparken çığlıklar attığını, ortalığı yıktığını gördünüz mü :) Yani demek istediğimiz bu korku yapay bir korkudur ve genelde anne adayları buna şartlandığı için genel anestezi ile uyutulup sezaryenle doğum yapma yoluna kaçmaktadırlar. Oysa ki insan fizyolojisi gereği normal yolla doğurmalı ve bunu korkuyla değil sevinçle karşılamalıdır. Doğum korkusunu yenmek için doğumu kafanızda büyütmemeli ve bir kadının gerçekleştirdiği en büyük mucize olduğunu bilmelisiniz. Doğum korkusunu yenmek için profesyonel psikolojik destek alabilirsiniz.
İlgili aramalar: doğum yapacağım çok korkuyorum ne yapmalıyım? doğum yapacağım korkusunu nasıl yenerim? doğum korkusu için ne yapabilirim? doğum korkusu nasıl yenilir? doğum stresi nasıl geçer?
Anne adaylarının bir çoğu özellikle ilk gebeliklerinde doğum korkusu yaşarlar. Bu önemli bir konudur fakat doğum korkusunu yenmek için bir çok yöntem mevcuttur. Bilhassa sorun kişinin kendi içinde biter. Toplumumuzda genelde kadınlar doğum sırasında çekilen acılardan, ıstıraplardan bahsedilegelerek yetiştikleri için adeta doğum sırasında acı çekmeye kendileri şartlıyorlar. Oysa ki doğum yeterli sakinlik ve olgunlukla karşılanırsa hiç acı çekmeyeceğiniz bir doğal mucizedir. Sadece insanlar değil hayvanlarda doğuruyorlar. Siz hiç izlediğiniz belgesellerde hayvanların doğum yaparken çığlıklar attığını, ortalığı yıktığını gördünüz mü :) Yani demek istediğimiz bu korku yapay bir korkudur ve genelde anne adayları buna şartlandığı için genel anestezi ile uyutulup sezaryenle doğum yapma yoluna kaçmaktadırlar. Oysa ki insan fizyolojisi gereği normal yolla doğurmalı ve bunu korkuyla değil sevinçle karşılamalıdır. Doğum korkusunu yenmek için doğumu kafanızda büyütmemeli ve bir kadının gerçekleştirdiği en büyük mucize olduğunu bilmelisiniz. Doğum korkusunu yenmek için profesyonel psikolojik destek alabilirsiniz.
İlgili aramalar: doğum yapacağım çok korkuyorum ne yapmalıyım? doğum yapacağım korkusunu nasıl yenerim? doğum korkusu için ne yapabilirim? doğum korkusu nasıl yenilir? doğum stresi nasıl geçer?
2014 Dudak Kalınlaştırma Fiyatları
2014 Dudak Kalınlaştırma Fiyatları
Dudak yapısı ince olan ya da yaşlanma ile dudaklardaki yağ dokusu miktarının azalması ile ince dudaklara sahip olan kişiler dudak kalınlaştırma ameliyatına başvurabilmektedir. Ameliyat vücuttan alınan kalıcı materyaller kullanılarak yapıldığı gibi yabancı maddeler kullanılarak da yapılmaktadır. Dudakların çok ince olması seksapel görünümü azaltır. Dolgun dudaklı kadınlar genelde erkekler tarafından daha seksi bulunurlar. Kadınlar da bunun farkında oldukları için daha kadınsı görünmek adına bu dudaklarını kalınlaştırmak isterler. Tabi bunu yaparken abartmamak gerekir. Bazı kadınlarda bu tarz estetik operasyonlar bir sapkınlık halini alır. O kadar abartırlar ki dudakları ördek gagasını andırır. O yüzden size yakışan bir dudağınızın olması yeterlidir. Abarttığınız taktirde siz güzel olduğunuzu düşünseniz bile çevrenizdekilerin ne kadar kötü göründüğünüz hakkındaki dedikodulara mani olamazsınız. Ülkemiz hanımları kendilerine yakışanı bildiklerinden fantastik girişimlerde bulunmuyorlar. Giderek daha fazla yapılan bir estetik operasyon olan dudak kalınlaştırma ameliyatı fiyatları 1000 TL ile 3000 TL arasında değişiklik göstermektedir.
İlgili aramalar: dudak kalınlaştırma ameliyatı fiyatı, dudak dolgusu, dudak büyütme fiyatları, dudak estetiği ücretleri
Dudak yapısı ince olan ya da yaşlanma ile dudaklardaki yağ dokusu miktarının azalması ile ince dudaklara sahip olan kişiler dudak kalınlaştırma ameliyatına başvurabilmektedir. Ameliyat vücuttan alınan kalıcı materyaller kullanılarak yapıldığı gibi yabancı maddeler kullanılarak da yapılmaktadır. Dudakların çok ince olması seksapel görünümü azaltır. Dolgun dudaklı kadınlar genelde erkekler tarafından daha seksi bulunurlar. Kadınlar da bunun farkında oldukları için daha kadınsı görünmek adına bu dudaklarını kalınlaştırmak isterler. Tabi bunu yaparken abartmamak gerekir. Bazı kadınlarda bu tarz estetik operasyonlar bir sapkınlık halini alır. O kadar abartırlar ki dudakları ördek gagasını andırır. O yüzden size yakışan bir dudağınızın olması yeterlidir. Abarttığınız taktirde siz güzel olduğunuzu düşünseniz bile çevrenizdekilerin ne kadar kötü göründüğünüz hakkındaki dedikodulara mani olamazsınız. Ülkemiz hanımları kendilerine yakışanı bildiklerinden fantastik girişimlerde bulunmuyorlar. Giderek daha fazla yapılan bir estetik operasyon olan dudak kalınlaştırma ameliyatı fiyatları 1000 TL ile 3000 TL arasında değişiklik göstermektedir.
İlgili aramalar: dudak kalınlaştırma ameliyatı fiyatı, dudak dolgusu, dudak büyütme fiyatları, dudak estetiği ücretleri
12 Nisan 2014 Cumartesi
Kürtajdan Sonra Adet Kanaması Gecikir Mi?
Kürtajdan Sonra Adet Kanaması Gecikir Mi?
Kürtaj işleminde sonra adet kanamasında gecikme görülür. Kürtajdan yaklaşık 30-45 gün sonrasında ilk adet kanaması görülür. Bu süre rahimin eski halini alması ve vücuttaki hormon düzeylerinin gebelikten önceki halini alması için gereken bir zamandır. Eğer kürtajdan sonraki 45 gün içerisinde adet görmediyseniz mutlaka doktorunuza giderek bu durumu doktorunuzla paylaşmalısınız. Doktorunuz buna yönelik test ve tedavi başlayabilir.
İlgili aramalar: kürtajdan sonra adet gecikmesi olur mu? kürtaj yaptırdıktan sonra adet kanaması olmaması normal midir?
Kürtaj işleminde sonra adet kanamasında gecikme görülür. Kürtajdan yaklaşık 30-45 gün sonrasında ilk adet kanaması görülür. Bu süre rahimin eski halini alması ve vücuttaki hormon düzeylerinin gebelikten önceki halini alması için gereken bir zamandır. Eğer kürtajdan sonraki 45 gün içerisinde adet görmediyseniz mutlaka doktorunuza giderek bu durumu doktorunuzla paylaşmalısınız. Doktorunuz buna yönelik test ve tedavi başlayabilir.
İlgili aramalar: kürtajdan sonra adet gecikmesi olur mu? kürtaj yaptırdıktan sonra adet kanaması olmaması normal midir?
Etiketler:
bebek aldırmak,
çocuk aldırmak,
düşük,
kürtaj
Kızlık Zarı Bozulmadan Kürtaj Yapılır Mı?
Kızlık Zarı Bozulmadan Kürtaj Yapılır Mı?
Kızlık zarı ülkemizde bekaretin simgesi olarak algılanmaktadır fakat aslında kızlık zarı bekaret göstergesi olamaz. Bir hanım bakire olduğu halde hamile kalabilir. Kızlık zarı üzerinde adet dönemindeki kanın boşalmasını sağlamak amacıyla var olan küçük bir delik vardır. Bu delikten dışarı sıvı çıkabildiği gibi pekala da bu delikten içeri de sıvı girebilir. Cinsel ilişki sırasında kızlık zarı bozulmamış olsa da bu delikten içeri girebilecek spermler eğer yumurtaya ulaşırsa gebeliği başlatabilir ve bakire olduğu halde bir hanımın gebe olmasına neden olabilir. Genelde vajina üzerine boşalmalarda bu tip gebeliklere rastlanır.
Kızlık zarına zarar vermeden kürtaj yaptırmak her hastada mümkün olmayan bir durumdur. Kızlık zarı kadından kadına farklılık gösterir. Kimi kadınlarda cinsel ilişki sırasında bile yırtılmayacak kadar esnek olurken kimilerinde ise çok kırılgan bir yapıya sahiptir. Kızlık zarına zarar vermeden kürtaj yapabilmek için kızlık zarının ortasındaki küçük delik kullanılır. Bu delikten doktor işlemleri gerçekleştirir. Eğer kızlık zarındaki delik çok küçükse ya da ortasında septa dediğimiz deliği ikiye bölen bir parça var ise işlem sırasında kızlık zarı zarar görebilir ya da tamamen bozulabilir. Eğer tıbbi aletlerin kürtaj sırasında zarar vermeyeceği yapıda bir kızlık zarınız var ise bakire kalarak da kürtaj yaptırabilirsiniz.
İlgili aramalar: kızlık zarı bozulmadan kürtaj yapılır mı? kızlık zarı kürtaj sırasında bozulur mu? kürtaj kızlık zarını bozar mı?
Kızlık zarı ülkemizde bekaretin simgesi olarak algılanmaktadır fakat aslında kızlık zarı bekaret göstergesi olamaz. Bir hanım bakire olduğu halde hamile kalabilir. Kızlık zarı üzerinde adet dönemindeki kanın boşalmasını sağlamak amacıyla var olan küçük bir delik vardır. Bu delikten dışarı sıvı çıkabildiği gibi pekala da bu delikten içeri de sıvı girebilir. Cinsel ilişki sırasında kızlık zarı bozulmamış olsa da bu delikten içeri girebilecek spermler eğer yumurtaya ulaşırsa gebeliği başlatabilir ve bakire olduğu halde bir hanımın gebe olmasına neden olabilir. Genelde vajina üzerine boşalmalarda bu tip gebeliklere rastlanır.
Kızlık zarına zarar vermeden kürtaj yaptırmak her hastada mümkün olmayan bir durumdur. Kızlık zarı kadından kadına farklılık gösterir. Kimi kadınlarda cinsel ilişki sırasında bile yırtılmayacak kadar esnek olurken kimilerinde ise çok kırılgan bir yapıya sahiptir. Kızlık zarına zarar vermeden kürtaj yapabilmek için kızlık zarının ortasındaki küçük delik kullanılır. Bu delikten doktor işlemleri gerçekleştirir. Eğer kızlık zarındaki delik çok küçükse ya da ortasında septa dediğimiz deliği ikiye bölen bir parça var ise işlem sırasında kızlık zarı zarar görebilir ya da tamamen bozulabilir. Eğer tıbbi aletlerin kürtaj sırasında zarar vermeyeceği yapıda bir kızlık zarınız var ise bakire kalarak da kürtaj yaptırabilirsiniz.
İlgili aramalar: kızlık zarı bozulmadan kürtaj yapılır mı? kızlık zarı kürtaj sırasında bozulur mu? kürtaj kızlık zarını bozar mı?
Daha Önce Kürtaj Yapıldığı Anlaşılır Mı?
Daha Önce Kürtaj Yapıldığı Anlaşılır Mı?
Kürtaj, gebeliğin müdahale ile sonlandırılmasıdır. Gebeliğin dışarıdan müdahale ile sonlandırılıp vücudun gebelikten çıkması 3-4 hafta sürer. Gebelik süresince kadınlarda gebelik hormonu dediğimiz Beta HCG hormonu salgılanır. Bunun da normal düzeye dönmesi için kürtajdan sonra en az bir 3 hafta geçmesi gerekir. Eğer kürtajdan sonra başka bir doktora gider ve gebelik testi yaptırırsanız kürtaj yaptığınız anlaşılabilir. Çünkü testte bakılan kan değerlerinde gebelik hormonu düzeyi yüksek çıkacaktır. Bunun dışında bir diğer anlama yöntemi rahim içi genişliği iledir. Gebelik süresince rahim genişler ve doğumdan sonra yavaş yavaş eski haline döner. Tamamen eski küçüklüğüne dönmesi bir ay gibi bir zaman alır. Bir aydan sonra hem hormon düzeyleri normale hem de rahim genişliği normale döneceğinden, kürtaj yaptırıp yaptırılmadığı doktora da gidilse anlaşılmayacaktır.
İlgili aramalar: daha önce kürtaj yapıldığı anlaşılır mı? daha önce çocuk aldırdığım belli olur mu? daha önce kürtaj yaptırdığımı anlarlar mı?
Kürtaj, gebeliğin müdahale ile sonlandırılmasıdır. Gebeliğin dışarıdan müdahale ile sonlandırılıp vücudun gebelikten çıkması 3-4 hafta sürer. Gebelik süresince kadınlarda gebelik hormonu dediğimiz Beta HCG hormonu salgılanır. Bunun da normal düzeye dönmesi için kürtajdan sonra en az bir 3 hafta geçmesi gerekir. Eğer kürtajdan sonra başka bir doktora gider ve gebelik testi yaptırırsanız kürtaj yaptığınız anlaşılabilir. Çünkü testte bakılan kan değerlerinde gebelik hormonu düzeyi yüksek çıkacaktır. Bunun dışında bir diğer anlama yöntemi rahim içi genişliği iledir. Gebelik süresince rahim genişler ve doğumdan sonra yavaş yavaş eski haline döner. Tamamen eski küçüklüğüne dönmesi bir ay gibi bir zaman alır. Bir aydan sonra hem hormon düzeyleri normale hem de rahim genişliği normale döneceğinden, kürtaj yaptırıp yaptırılmadığı doktora da gidilse anlaşılmayacaktır.
İlgili aramalar: daha önce kürtaj yapıldığı anlaşılır mı? daha önce çocuk aldırdığım belli olur mu? daha önce kürtaj yaptırdığımı anlarlar mı?
Akrosefali
Akrosefali Nedir?
Kafatasında bulunan art kafa denilen bölgenin anormal şekilde gelişerek yükseldiği oluşum bozukluğudur. Yan kafada bulunan kemiklerin ve tepede birleştiği zikzak çizginin sıkışması sonucu görülmektedir. Kafatası tepede kubbe gibi sivrilmektedir. Bu bozukluk kafatasındaki bazı yapıların erken kaynaşması sonucu olmaktadır. Doğumsal frengi ve raşitizm de sık rastlanılan bir durumdur. Akrosefali tablosunda bazen parmaklar arasında perdeye ya da kaynaşma gibi anormalliklere de rastlanmaktadır.
Kafatasında bulunan art kafa denilen bölgenin anormal şekilde gelişerek yükseldiği oluşum bozukluğudur. Yan kafada bulunan kemiklerin ve tepede birleştiği zikzak çizginin sıkışması sonucu görülmektedir. Kafatası tepede kubbe gibi sivrilmektedir. Bu bozukluk kafatasındaki bazı yapıların erken kaynaşması sonucu olmaktadır. Doğumsal frengi ve raşitizm de sık rastlanılan bir durumdur. Akrosefali tablosunda bazen parmaklar arasında perdeye ya da kaynaşma gibi anormalliklere de rastlanmaktadır.
2014 Göz Kapağı Kaldırma Fiyatları
2014 Göz Kapağı Kaldırma Fiyatları
Yaşın ilerlemesi ile ortaya çıkan alt ve üst göz kapaklarındaki buruşmuş ve gevşemiş deri, torbalanmış yağların alınması kişiye daha genç bir görünüm sağlamaktadır. Orta yaş ve üzeri kişilerde, bazı gençlerde ortaya çıkan bu sorunlar kişiyi yaşlı ve yorgun göstermektedir. Kimi insanlarda göz kapağı düşüklüğü doğumdan gelebilir. Ya iki göz kapağının seviyesi de düşük olur ya da biri diğerine göre daha düşük olur. Çoğu zaman farkedilemeyecek derecede bir göz kapağı düşüklüğü olur fakat bu da kişiyi sürekli yorgunmuş gibi gösterir. Göz kapağı kaldırma için basit bir estetik operasyon yeterlidir. Deneyimli doktorlar bu operasyonu kolay ve hatasız bir şekilde gerçekleştirmektedir. Sonucun tamamen ortaya çıkması bir kaç ayı bulur. Göz kapağı kaldırma ameliyatı fiyatları da yapılan kliniğin kalitesine ve yapan doktorun tecrübesine göre değişiklik gösterir. Göz kapağı estetiği fiyatları 2000 TL ile 3000 TL arasında değişmektedir.
Yaşın ilerlemesi ile ortaya çıkan alt ve üst göz kapaklarındaki buruşmuş ve gevşemiş deri, torbalanmış yağların alınması kişiye daha genç bir görünüm sağlamaktadır. Orta yaş ve üzeri kişilerde, bazı gençlerde ortaya çıkan bu sorunlar kişiyi yaşlı ve yorgun göstermektedir. Kimi insanlarda göz kapağı düşüklüğü doğumdan gelebilir. Ya iki göz kapağının seviyesi de düşük olur ya da biri diğerine göre daha düşük olur. Çoğu zaman farkedilemeyecek derecede bir göz kapağı düşüklüğü olur fakat bu da kişiyi sürekli yorgunmuş gibi gösterir. Göz kapağı kaldırma için basit bir estetik operasyon yeterlidir. Deneyimli doktorlar bu operasyonu kolay ve hatasız bir şekilde gerçekleştirmektedir. Sonucun tamamen ortaya çıkması bir kaç ayı bulur. Göz kapağı kaldırma ameliyatı fiyatları da yapılan kliniğin kalitesine ve yapan doktorun tecrübesine göre değişiklik gösterir. Göz kapağı estetiği fiyatları 2000 TL ile 3000 TL arasında değişmektedir.
11 Nisan 2014 Cuma
Kürtaj Kimlere Yapılır?
Kürtaj Kimlere Yapılır?
Düşük yapıldığında, boş gebelikte, gebeliğin kendiliğinden sonlanması durumunda, bebekte yaşamla bağdaşmayan doğumsal bir anormallik varsa ya da bebeğin kalbinin gebelik devam ederken kendiliğinden durması gibi bir durumda kürtaja başvurmak gerekebilir. Kendi rızanızla da kürtaj yaptırabilirsiniz fakat yasalar gebeliğin 10. haftasına kadar buna izin vermektedir. Tıbbi bir gereklilik olması durumunda 24. haftaya kadar müsaade edilmektedir. Ayrıca anne adayının 18 yaşını doldurmuş olması gerekir. Hamileliğin ilk 3 ayı içerisinde bebeğin kalp atışlarının durması sık rastlanan bir olaydır. Gebelik kesesi doktor tarafından vücut dışına alınabildiği gibi, herhangi bir tıbbi müdahale olmaksızın vücut tarafından da dışarı atılabilir. Vücut tarafından gebelik kesesi dışarı atıldığında içeride parça kalması söz konusu olabilir. Bu da doktor kontrolüne gittiğinde anlaşılır. Böyle bir durumda kanama ve enfeksiyonu önlemek amacıyla kürtaj yapılarak içerideki gebelik materyali alınır. Özellikle 10. haftadan sonra meydana gelen düşüklerde rahim içinde parça kalmasına çok sık rastlanır. Buna tamamlanmamış düşük denir. Kürtaj yardımıyla rahim içinin temizlenmesi gereklidir.
Düşük yapıldığında, boş gebelikte, gebeliğin kendiliğinden sonlanması durumunda, bebekte yaşamla bağdaşmayan doğumsal bir anormallik varsa ya da bebeğin kalbinin gebelik devam ederken kendiliğinden durması gibi bir durumda kürtaja başvurmak gerekebilir. Kendi rızanızla da kürtaj yaptırabilirsiniz fakat yasalar gebeliğin 10. haftasına kadar buna izin vermektedir. Tıbbi bir gereklilik olması durumunda 24. haftaya kadar müsaade edilmektedir. Ayrıca anne adayının 18 yaşını doldurmuş olması gerekir. Hamileliğin ilk 3 ayı içerisinde bebeğin kalp atışlarının durması sık rastlanan bir olaydır. Gebelik kesesi doktor tarafından vücut dışına alınabildiği gibi, herhangi bir tıbbi müdahale olmaksızın vücut tarafından da dışarı atılabilir. Vücut tarafından gebelik kesesi dışarı atıldığında içeride parça kalması söz konusu olabilir. Bu da doktor kontrolüne gittiğinde anlaşılır. Böyle bir durumda kanama ve enfeksiyonu önlemek amacıyla kürtaj yapılarak içerideki gebelik materyali alınır. Özellikle 10. haftadan sonra meydana gelen düşüklerde rahim içinde parça kalmasına çok sık rastlanır. Buna tamamlanmamış düşük denir. Kürtaj yardımıyla rahim içinin temizlenmesi gereklidir.
10 Nisan 2014 Perşembe
Kürtajda Hangi Anestezi Türü Tercih Edilmelidir?
Kürtajda Hangi Anestezi Türü Tercih Edilmelidir?
Kürtajda genel ya da lokal anestezi tercihi hastaya bırakılır fakat hasta anestezi türünü doktora bırakırsa doktorda hastanın durumuna göre anestezi türünü seçer. Hasta eğer daha önce hiç normal vajinal doğum gerçekleştirmemiş ise doktor anestezi tercihini genel anesteziden yana kullanacaktır. Eğer öncesinde vajinal doğum öyküsü varsa lokal anestezi ile de kürtaj işlemini gerçekleştirebilir. Lokal anestezi ağrı eşiği düşük hastalar için önerilmez. Her ne kadar bölge uyuşturulmuş olsa da hasta operasyon sırasında ağrı ve rahatsızlık duyabilir. Ameliyat korkusu olan ve müdahaleyi tehlikeye sokabilecek yapıdaki kişilere lokal anestezi önerilmez. Lokal anestezi, rahim ağzının uyuşturulması ile gerçekleştirilir. Bu anestezi türünün diğer adı paraservikal anestezidir. Anestezi türüne göre beslenme de değişiklik gösterir. Beslenme anestezik maddenin etkisini doğrudan etkileyeceği için operasyondan önce bir şeyler yenilip içilmemesi tavsiye edilir. Lokal anestezi ile ameliyat olacaklar ameliyattan önce hafif yiyecekler yiyebilir. Genel anestezide damar yolu yardımıyla hastaya anestezik madde enjekte edilerek hasta uyutulur. Genel anestezide uyuyacağınız için ve sindirim sisteminizde uyutulacağı için operasyondan 5-6 saat önce beslenmeyi kesmiş olmanız gerekir.
Kürtajda genel ya da lokal anestezi tercihi hastaya bırakılır fakat hasta anestezi türünü doktora bırakırsa doktorda hastanın durumuna göre anestezi türünü seçer. Hasta eğer daha önce hiç normal vajinal doğum gerçekleştirmemiş ise doktor anestezi tercihini genel anesteziden yana kullanacaktır. Eğer öncesinde vajinal doğum öyküsü varsa lokal anestezi ile de kürtaj işlemini gerçekleştirebilir. Lokal anestezi ağrı eşiği düşük hastalar için önerilmez. Her ne kadar bölge uyuşturulmuş olsa da hasta operasyon sırasında ağrı ve rahatsızlık duyabilir. Ameliyat korkusu olan ve müdahaleyi tehlikeye sokabilecek yapıdaki kişilere lokal anestezi önerilmez. Lokal anestezi, rahim ağzının uyuşturulması ile gerçekleştirilir. Bu anestezi türünün diğer adı paraservikal anestezidir. Anestezi türüne göre beslenme de değişiklik gösterir. Beslenme anestezik maddenin etkisini doğrudan etkileyeceği için operasyondan önce bir şeyler yenilip içilmemesi tavsiye edilir. Lokal anestezi ile ameliyat olacaklar ameliyattan önce hafif yiyecekler yiyebilir. Genel anestezide damar yolu yardımıyla hastaya anestezik madde enjekte edilerek hasta uyutulur. Genel anestezide uyuyacağınız için ve sindirim sisteminizde uyutulacağı için operasyondan 5-6 saat önce beslenmeyi kesmiş olmanız gerekir.
2014 Meme Küçültme Ameliyatı Fiyatları
2014 Meme Küçültme Ameliyatı Fiyatları
Herşeyin fazlası zarardır ya ideal ölçülerinden daha büyük göğüslere sahip olan birçok kadın bu durumdan rahatsız olmaktadır. Büyük göğüslerinden şikayetçi olan birçok kadın bunun için bıçak altına yatmaktan da çekinmezler. Görüntüsünün yanı sıra büyük göğüsler sarkma da yapar ve sırt ağrılarına da neden olur. Büyük göğüsleri küçülttürmek için yapılan ameliyatın fiyatı ameliyatı yapacak olan doktora ve hastanenin kalitesine göre değişim göstermektedir. 2014 meme küçültme ameliyatı fiyatları 3500 TL’den başlayarak 8500 TL’ye kadar değişiklik göstermektedir. Göğüslerinizin büyüklüğünden şikayetçi iseniz ilk olarak gerçekten rahatsızlık büyüklükte mi değil mi bu konuya bir açıklık getirmek gerekir. Şayet meme küçültmeye karar verdiyseniz bu konuda araştırma yaparak size en uygun fiyata ve güvenilir kişilere yaptırmanız gerekmektedir. Meme küçültme operasyonunu sadece kadınlar değil erkeklerde yaptırabilmektedir. Bazı erkeklerde kadınsı memelere sahip olabilirler ya da meme uçlarında sarkma olur. Bu da bir erkek için hiç hoş bir durum olmaz. Bunu da cerrahi olarak düzeltmek mümkündür.
Herşeyin fazlası zarardır ya ideal ölçülerinden daha büyük göğüslere sahip olan birçok kadın bu durumdan rahatsız olmaktadır. Büyük göğüslerinden şikayetçi olan birçok kadın bunun için bıçak altına yatmaktan da çekinmezler. Görüntüsünün yanı sıra büyük göğüsler sarkma da yapar ve sırt ağrılarına da neden olur. Büyük göğüsleri küçülttürmek için yapılan ameliyatın fiyatı ameliyatı yapacak olan doktora ve hastanenin kalitesine göre değişim göstermektedir. 2014 meme küçültme ameliyatı fiyatları 3500 TL’den başlayarak 8500 TL’ye kadar değişiklik göstermektedir. Göğüslerinizin büyüklüğünden şikayetçi iseniz ilk olarak gerçekten rahatsızlık büyüklükte mi değil mi bu konuya bir açıklık getirmek gerekir. Şayet meme küçültmeye karar verdiyseniz bu konuda araştırma yaparak size en uygun fiyata ve güvenilir kişilere yaptırmanız gerekmektedir. Meme küçültme operasyonunu sadece kadınlar değil erkeklerde yaptırabilmektedir. Bazı erkeklerde kadınsı memelere sahip olabilirler ya da meme uçlarında sarkma olur. Bu da bir erkek için hiç hoş bir durum olmaz. Bunu da cerrahi olarak düzeltmek mümkündür.
9 Nisan 2014 Çarşamba
2014 Kaş Kaldırma Ameliyatı Fiyatları
2014 Kaş Kaldırma Ameliyatı Fiyatları
Kaş kaldırma ameliyatı saçlar ve kaşlar arasında oluşan çizgileri, sarkık ve ağlamaklı olan bakışları değiştirmek amacı ile yapılmaktadır. Genç ve orta yaş herkese uygulanmaktadır. Özellikle kadınlar etkili bakışlara sahip olmak isterler, bu nedenle kaş kaldırma ameliyatına yönelirler. Kaş kaldırma ameliyatı fiyatları şakağın gerilmesi, kırışıklığın toparlanması ve düşen kaşın kaldırılması $500 (yaklaşık 1000 TL) ile $1250 (yaklaşık 2500 tl) arasında yapılmaktadır.
Kaş kaldırma ameliyatı saçlar ve kaşlar arasında oluşan çizgileri, sarkık ve ağlamaklı olan bakışları değiştirmek amacı ile yapılmaktadır. Genç ve orta yaş herkese uygulanmaktadır. Özellikle kadınlar etkili bakışlara sahip olmak isterler, bu nedenle kaş kaldırma ameliyatına yönelirler. Kaş kaldırma ameliyatı fiyatları şakağın gerilmesi, kırışıklığın toparlanması ve düşen kaşın kaldırılması $500 (yaklaşık 1000 TL) ile $1250 (yaklaşık 2500 tl) arasında yapılmaktadır.
8 Nisan 2014 Salı
Kürtajdan Sonra Nelere Dikkat Etmek Gereklidir?
Kürtajdan Sonra Nelere Dikkat Etmek Gereklidir?
Kürtaj sonrası her kadın için aynı şekilde geçmez. İlk olarak yapacağınız şey iyi bir uyku çekmek ve dinlenmek olmalıdır. Ağrı, ateş ya da kanamanız olabilir. İşlem sırasında verilen anestezinin bir etkisi olarak baş dönmesi, bulantı ya da ishal gibi durumlar da ortaya çıkabilir. Kürtajdan sonraki ilk gün kendinizi iyi hissetseniz bile hafif bir ağrı şikayetiniz olabilir. Bunu da doktorunuzun tavsiye ettiği bir ağrı kesici yardımıyla atlatabilirsiniz. Yine gaz sancısı çekebilirsiniz. Bunun için biraz hareket etmek yeterli olacaktır. Biraz yürüyüş yapmak iyi gelecektir. Kürtajdan sonra enfeksiyon kapma riski olduğu için 1 hafta-10 gün cinsel ilişkiden uzak durulmalıdır. İlk 10 gün içerisinde kendinizi ilişkiye hazır hissediyorsanız prezervatif kullanarak ilişkiye girebilirsiniz. Enfeksiyonu önlemek için doktorunuzun verdiği antibiyotikleri düzenli olarak size verilen süre boyunca kullanmalısınız. Vajinal duş dediğimiz iç yıkama yapılmamalı ve tampon kullanılmamalıdır. Kanama için ped kullanılmalıdır. Kürtajdan sonra fiziksel bir takım sorunlar olabildiği gibi ruhsal bir takım sorunlar da ortaya çıkabilir. Suçluluk duygusu nedeniyle kendinizi kötü hissedebilirsiniz. Yine halsiz, yorgun, mutsuz olabilirsiniz. Bu durum genel olarak geçici bir durumdur. Eğer uzun süre devam ederse mutlaka profesyonel psikolojik destek alınmalıdır. Kürtaj sonrası ilk 1,5 ay boyunca ağır spor ve egzersizlerden uzak durulmalıdır. İşlemden sonraki ilk adet kanamanız 30 gün ila 45 gün sonra gerçekleşecektir. Bu sürede yine yumurtlama olabilir. Bu sebeple kürtaj sonrası ilk 30 günden sonra girilebilecek cinsel ilişkiyle tekrar hamile kalabilirsiniz. Eğer hamile kalmak istemiyorsanız doktorunuzla mutlaka görüşün ve sizin için en uygun doğum kontrol yöntemine doktorunuzla birlikte karar vererek uygulayın. Bazı kadınlar kürtaj yaptırdıktan hemen sonra hamile kalmak istemektedir. Kürtajdan sonra rahimin iyileşmesi ve gebeliğe hazır olması için bir süre geçmesi gerekir. Bunu da doktorunuzla görüşün ve sizin için en uygun gebelik zamanını öğrenin.
Kürtaj sonrası her kadın için aynı şekilde geçmez. İlk olarak yapacağınız şey iyi bir uyku çekmek ve dinlenmek olmalıdır. Ağrı, ateş ya da kanamanız olabilir. İşlem sırasında verilen anestezinin bir etkisi olarak baş dönmesi, bulantı ya da ishal gibi durumlar da ortaya çıkabilir. Kürtajdan sonraki ilk gün kendinizi iyi hissetseniz bile hafif bir ağrı şikayetiniz olabilir. Bunu da doktorunuzun tavsiye ettiği bir ağrı kesici yardımıyla atlatabilirsiniz. Yine gaz sancısı çekebilirsiniz. Bunun için biraz hareket etmek yeterli olacaktır. Biraz yürüyüş yapmak iyi gelecektir. Kürtajdan sonra enfeksiyon kapma riski olduğu için 1 hafta-10 gün cinsel ilişkiden uzak durulmalıdır. İlk 10 gün içerisinde kendinizi ilişkiye hazır hissediyorsanız prezervatif kullanarak ilişkiye girebilirsiniz. Enfeksiyonu önlemek için doktorunuzun verdiği antibiyotikleri düzenli olarak size verilen süre boyunca kullanmalısınız. Vajinal duş dediğimiz iç yıkama yapılmamalı ve tampon kullanılmamalıdır. Kanama için ped kullanılmalıdır. Kürtajdan sonra fiziksel bir takım sorunlar olabildiği gibi ruhsal bir takım sorunlar da ortaya çıkabilir. Suçluluk duygusu nedeniyle kendinizi kötü hissedebilirsiniz. Yine halsiz, yorgun, mutsuz olabilirsiniz. Bu durum genel olarak geçici bir durumdur. Eğer uzun süre devam ederse mutlaka profesyonel psikolojik destek alınmalıdır. Kürtaj sonrası ilk 1,5 ay boyunca ağır spor ve egzersizlerden uzak durulmalıdır. İşlemden sonraki ilk adet kanamanız 30 gün ila 45 gün sonra gerçekleşecektir. Bu sürede yine yumurtlama olabilir. Bu sebeple kürtaj sonrası ilk 30 günden sonra girilebilecek cinsel ilişkiyle tekrar hamile kalabilirsiniz. Eğer hamile kalmak istemiyorsanız doktorunuzla mutlaka görüşün ve sizin için en uygun doğum kontrol yöntemine doktorunuzla birlikte karar vererek uygulayın. Bazı kadınlar kürtaj yaptırdıktan hemen sonra hamile kalmak istemektedir. Kürtajdan sonra rahimin iyileşmesi ve gebeliğe hazır olması için bir süre geçmesi gerekir. Bunu da doktorunuzla görüşün ve sizin için en uygun gebelik zamanını öğrenin.
Adipozite
Adipozite Nedir?
Adipozite deri dokusunda aşırı yağ birikimidir. Yağdoku vücutta dengeli dağılmadığı zaman şişmanlık ortaya çıkmaktadır. Yağ belirli bölgelerde kütle halinde de birikmektedir. Birçok kişide bu durum görülmektedir. Adipozite aşırı şişman kişilerde iç organlardaki yağ birikimini belirtmek için kullanılmaktadır. Buna en güzel örnek, iç organlarda kalp yağlanması, karaciğer yağlanmasını gösterebiliriz.
Adipozite deri dokusunda aşırı yağ birikimidir. Yağdoku vücutta dengeli dağılmadığı zaman şişmanlık ortaya çıkmaktadır. Yağ belirli bölgelerde kütle halinde de birikmektedir. Birçok kişide bu durum görülmektedir. Adipozite aşırı şişman kişilerde iç organlardaki yağ birikimini belirtmek için kullanılmaktadır. Buna en güzel örnek, iç organlarda kalp yağlanması, karaciğer yağlanmasını gösterebiliriz.
7 Nisan 2014 Pazartesi
Adinami
Adinami Nedir?
Vücuttaki kuvvetin azalması ya da güç kaybıdır. Kişi hiçbir kuvvet harcamadığı halde sürekli yorgundur. Kaslarda görülen bu güç kaybı birçok hastalığın habercisi olmaktadır. Kaslar vücudu hareket ettirmekle yükümlüdür. Bu sebeplerde kaslarda görülen güçsüzlük tüm hareketlerinizi kısıtlamaktadır. Kaslar birçok nedenlerle hastalanmaktadır. Kalıtımsal kas hastalıklarının seyri çok yavaştır. Bu ilerleme uzun yıllar sürmektedir.
Vücuttaki kuvvetin azalması ya da güç kaybıdır. Kişi hiçbir kuvvet harcamadığı halde sürekli yorgundur. Kaslarda görülen bu güç kaybı birçok hastalığın habercisi olmaktadır. Kaslar vücudu hareket ettirmekle yükümlüdür. Bu sebeplerde kaslarda görülen güçsüzlük tüm hareketlerinizi kısıtlamaktadır. Kaslar birçok nedenlerle hastalanmaktadır. Kalıtımsal kas hastalıklarının seyri çok yavaştır. Bu ilerleme uzun yıllar sürmektedir.
Kürtajda Parça Kalması Nedir?
Kürtajda Parça Kalması Nedir?
Kürtajdan sonra parça kalması doktorun tecrübesiyle doğrudan ilgilidir. Eğer içeride gebelik ürünü kalmışsa ya doktor rahime tam anlamıyla ulaşamamış ya da içerideki gebelik materyalini dışarı tamamen atamamıştır. Kürtajdan sonra doktor tarafından ultrason yapılarak rahim içerisinde parça kalıp kalmadığı kontrol edilmelidir. Eğer kürtajdan sonra parça tespit ederse yeniden bir müdahale yaparak bunları dışarı atması gerekir. Aksi halde devamlı kanamaya, enfeksiyona ya da kısırlığa neden olabilir. Kürtajda parça kalması doktor tarafında gözardı edilebilecek bir durum değildir. Ölümle sonuçlanabilecek ciddi reaksiyonlara neden olabilir. Kürtaj sonrası kanama, yüksek ateş, ağrı gibi olumsuz bir durum söz konusu ise vakit kaybetmeden doktorunuza gidiniz.
Kürtajdan sonra parça kalması doktorun tecrübesiyle doğrudan ilgilidir. Eğer içeride gebelik ürünü kalmışsa ya doktor rahime tam anlamıyla ulaşamamış ya da içerideki gebelik materyalini dışarı tamamen atamamıştır. Kürtajdan sonra doktor tarafından ultrason yapılarak rahim içerisinde parça kalıp kalmadığı kontrol edilmelidir. Eğer kürtajdan sonra parça tespit ederse yeniden bir müdahale yaparak bunları dışarı atması gerekir. Aksi halde devamlı kanamaya, enfeksiyona ya da kısırlığa neden olabilir. Kürtajda parça kalması doktor tarafında gözardı edilebilecek bir durum değildir. Ölümle sonuçlanabilecek ciddi reaksiyonlara neden olabilir. Kürtaj sonrası kanama, yüksek ateş, ağrı gibi olumsuz bir durum söz konusu ise vakit kaybetmeden doktorunuza gidiniz.
Kürtaj Yaptıranlar Tekrar Hamile Kalabilir Mi?
Kürtaj Yaptıranlar Tekrar Hamile Kalabilir Mi?
Günümüzde kürtaj son teknoloji ile donatılmış klinik ve hastanelerde yapılmaktadır. Bunun üzerine bir de doktorunuzun hassasiyeti, başarısı ve tecrübesi eklenirse kürtaj işlemi son derece başarılı geçecektir. Başarılı bir operasyon geçirmiş olsanız bile doktorunuzun kürtaj sonrası tavsiyeleri son derece önemlidir. Ayrıca size reçete etmiş olduğu ilaçlar zamanında ve doğru dozlarda kullanılmalıdır. Bu basit kurallara uyanlar kürtaj yaptırmış olsa bile hamile kalabilirler. Çünkü üreme yeteneğiniz kaybolmayacaktır. Kürtaj gebeliği bitirmenin en etkili yoludur fakat kürtaj kesinlikle bir doğum kontrol yöntemi değildir ve bu şekilde istenmeyen gebelikleri sonlandırmak için alışkanlık haline getirilecek bir müdahale değildir. Bu nedenle kürtaj yapan doktorlar genellikle işlemden sonra hastaları ile konuşarak hastalarını bir daha hamile kalmamaları konusunda uyarır ya da ileri zamanlarda gebe kalmayı düşünüyorlarsa bunu ne zaman planladıklarını öğrenir ve buna göre tavsiyelerde bulunurlar.
İlk kez kürtaj yaptırıyorsanız, ameliyatınız başarılı bir şekilde geçtiyse ve doktorunuzun tavsiyelerine ve reçetesine harfiyen uyduysanız yeniden hamile kalmamanız için bir neden yoktur. Çünkü kürtajdan yaklaşık bir ay sonra vücuttaki üreme faaliyetleri normal döngüsüne girecektir.
Günümüzde kürtaj son teknoloji ile donatılmış klinik ve hastanelerde yapılmaktadır. Bunun üzerine bir de doktorunuzun hassasiyeti, başarısı ve tecrübesi eklenirse kürtaj işlemi son derece başarılı geçecektir. Başarılı bir operasyon geçirmiş olsanız bile doktorunuzun kürtaj sonrası tavsiyeleri son derece önemlidir. Ayrıca size reçete etmiş olduğu ilaçlar zamanında ve doğru dozlarda kullanılmalıdır. Bu basit kurallara uyanlar kürtaj yaptırmış olsa bile hamile kalabilirler. Çünkü üreme yeteneğiniz kaybolmayacaktır. Kürtaj gebeliği bitirmenin en etkili yoludur fakat kürtaj kesinlikle bir doğum kontrol yöntemi değildir ve bu şekilde istenmeyen gebelikleri sonlandırmak için alışkanlık haline getirilecek bir müdahale değildir. Bu nedenle kürtaj yapan doktorlar genellikle işlemden sonra hastaları ile konuşarak hastalarını bir daha hamile kalmamaları konusunda uyarır ya da ileri zamanlarda gebe kalmayı düşünüyorlarsa bunu ne zaman planladıklarını öğrenir ve buna göre tavsiyelerde bulunurlar.
İlk kez kürtaj yaptırıyorsanız, ameliyatınız başarılı bir şekilde geçtiyse ve doktorunuzun tavsiyelerine ve reçetesine harfiyen uyduysanız yeniden hamile kalmamanız için bir neden yoktur. Çünkü kürtajdan yaklaşık bir ay sonra vücuttaki üreme faaliyetleri normal döngüsüne girecektir.
Hamileliğin 41. Ve Üzeri Haftaları
Hamileliğin 41. ve Üzeri Haftaları
Hamilelikler de çok az görülen bir durumdur. Hamilelikte 40. hafta dolmasına rağmen doğumun gerçekleşmemesidir. Bu duruma gün aşımı denmektedir. Bu durumda anne adaylarını 2-3 ara ile kontrolden geçiren doktorlar NTS uygulaması ile bebeğin sularının incelenmesi için ultrason yapmaktadır. Plasenta da yaşlanma görülebilir ve bebeğe giden kan azalacağı için bebeğin suyunda azalma olur. 40 haftayı 7 gün geçmesine rağmen halen doğum gerçekleşmemiş ise doktor rahim ağzı açıklığını bebeğin kalp atışlarını, bebeğin suyunun durumunu inceler. Bebeğin sıkıntı olduğunu gösteren bir durum söz konusu ise normal doğum için gereken tedavi uygulanır ya da sezayen ile doğum yaptırılır. Bu arada bedeniniz hiç olmadığı kadar doğuma hazır haldedir. Hamileliğin 41. haftasında bazı semptomlar görülmektedir. Cenin hareketliliğinde yavaşlama, daha sık idrara çıkma, kanlı akıntı ya da mukoza tamponunun düşürülmesi, rahim ağzı genişlemesi ve incelmesi, ishal veya bulantı, hemoroit, pelvik baskısı ve rahatsızlık, yorgunluk veya fazla enerji görülmektedir. Doğumun gerçekleşmemesi nadir görülen bir durumdur. Doğumun gecikmesi bebeği sıkıntıya soktuğu gibi anneyi de sıkıntıya sokacaktır. Bebeğin kilo alması zor bir doğum olmasına sebep olacaktır. Özellikle 7 günden sonra bebek ölümleri görülmektedir. bu nedenle doktorlar bu süreçte anneleri sürekli gözlem altında tutmaktadır. Hamileliğin 41. haftası ve sonrasında annede sabırsızlık ve endişeler artmaktadır. Bir an önce doğum yaparak bebeğini sağlıklı bir şekilde kucağına almak istemektedir. Doğumun gecikmesi yanlış hesaplama, düzensiz yumurtlama, ya da annenin tam olarak aybaşı tarihini hatırlamamsı sonucu da olmaktadır. Ortalama gebelik süresi 40 hafta ancak her hangi bir sorun olmadığı takdirde 42. Haftaya kadar beklenmektedir. Doğumun gecikmesi yani gün aşımı bazı riskleri de beraberinde getirmektedir. Hamileliğin uzaması ile birlikte plasenta da dolaşım bozukluğu başlar. Anne bu süreçte bebeğin hareketlerini daha dikkatli incelemelidir. Bebekte oksijen yetersizliği ilk dışkının yapılmasına yol açacaktır. Dışkı bebeğin akciğerine kaçarsa ciddi bir sorun yaratabilmektedir. Bebeğin suyunda azalma olması da kordon sıkışması gibi tehlikeyi de beraberinde getirmektedir. Geciken doğumlarda bebek muhtemelen daha iri olmaktadır.
Hamilelikler de çok az görülen bir durumdur. Hamilelikte 40. hafta dolmasına rağmen doğumun gerçekleşmemesidir. Bu duruma gün aşımı denmektedir. Bu durumda anne adaylarını 2-3 ara ile kontrolden geçiren doktorlar NTS uygulaması ile bebeğin sularının incelenmesi için ultrason yapmaktadır. Plasenta da yaşlanma görülebilir ve bebeğe giden kan azalacağı için bebeğin suyunda azalma olur. 40 haftayı 7 gün geçmesine rağmen halen doğum gerçekleşmemiş ise doktor rahim ağzı açıklığını bebeğin kalp atışlarını, bebeğin suyunun durumunu inceler. Bebeğin sıkıntı olduğunu gösteren bir durum söz konusu ise normal doğum için gereken tedavi uygulanır ya da sezayen ile doğum yaptırılır. Bu arada bedeniniz hiç olmadığı kadar doğuma hazır haldedir. Hamileliğin 41. haftasında bazı semptomlar görülmektedir. Cenin hareketliliğinde yavaşlama, daha sık idrara çıkma, kanlı akıntı ya da mukoza tamponunun düşürülmesi, rahim ağzı genişlemesi ve incelmesi, ishal veya bulantı, hemoroit, pelvik baskısı ve rahatsızlık, yorgunluk veya fazla enerji görülmektedir. Doğumun gerçekleşmemesi nadir görülen bir durumdur. Doğumun gecikmesi bebeği sıkıntıya soktuğu gibi anneyi de sıkıntıya sokacaktır. Bebeğin kilo alması zor bir doğum olmasına sebep olacaktır. Özellikle 7 günden sonra bebek ölümleri görülmektedir. bu nedenle doktorlar bu süreçte anneleri sürekli gözlem altında tutmaktadır. Hamileliğin 41. haftası ve sonrasında annede sabırsızlık ve endişeler artmaktadır. Bir an önce doğum yaparak bebeğini sağlıklı bir şekilde kucağına almak istemektedir. Doğumun gecikmesi yanlış hesaplama, düzensiz yumurtlama, ya da annenin tam olarak aybaşı tarihini hatırlamamsı sonucu da olmaktadır. Ortalama gebelik süresi 40 hafta ancak her hangi bir sorun olmadığı takdirde 42. Haftaya kadar beklenmektedir. Doğumun gecikmesi yani gün aşımı bazı riskleri de beraberinde getirmektedir. Hamileliğin uzaması ile birlikte plasenta da dolaşım bozukluğu başlar. Anne bu süreçte bebeğin hareketlerini daha dikkatli incelemelidir. Bebekte oksijen yetersizliği ilk dışkının yapılmasına yol açacaktır. Dışkı bebeğin akciğerine kaçarsa ciddi bir sorun yaratabilmektedir. Bebeğin suyunda azalma olması da kordon sıkışması gibi tehlikeyi de beraberinde getirmektedir. Geciken doğumlarda bebek muhtemelen daha iri olmaktadır.
Dövme Yaptırmak Bağımlılık Yapar Mı?
Dövme Yaptırmak Bağımlılık Yapar Mı? Dövme yaptıran kişilerin pek azı yalnızca bir dövmeyle yetinir. Fakat bunun dövmenin bağımlılık yapmasıyla ilgisi yoktur. Dövme boyalarının içerisinde bağımlılık yapıcı bir madde olmadığı için bağımlılık yapması gibi bir durum söz konusu değildir. Dövme yaptıranların ileri zamanlarda tekrar dövme yaptırmak istemeleri tamamen psikolojik bir durumdur. Çevreden gelen olumlu tepkiler dövme yaptırma isteklerini arttırır. İlk kez dövme yaptıran kişiler de genelde çevrelerindeki birinin yaptırdığı dövmeden hoşlanmışlardır. Onlarda beğendikleri bir şekli vücutlarında istedikleri bir bölgede görmek isteyebilirler. Aslında dövme yapma isteğinin kadınların makyaj yapma isteğinden pek bir farkı yoktur. Sadece hoşlanıldığı için yapılır. Dövme yaptırmak bağımlılık yapar mı sorusunun cevabı. Hayır. Dövme yaptırma isteği oluşabilir fakat bu bağımlılık değildir. Eğer bağımlılık yapsaydı hiç kimsenin tek dövmesi olmaz mutlaka 2. dövmeyi yapmak zorunda kalırlardı. Daha sonrada sırasıyla 3. 4. derken vücutta dövme olmayan tek yer kalmazdı. İstek ve bağımlılık farklı şeylerdir. İstemedikçe kimse 2. dövmeyi yaptırmaz. Pişman olup daha ilk dövmesini sildirenler hiç olmazdı.
6 Nisan 2014 Pazar
Maltoz
Maltoz Nedir?
İki glikozun birleşerek ortaya çıkan iki çift şekerli karbonhidratların reaksiyonunu gerçekleştirmesi anlamına gelmektedir. Maltoz malt şekeri veya di-glikoz olarak da bilinmektedir. Maltoz glikozdan oluşmuş polimerler serisinin ikincisidir. Maltoz hidroliz yolu ile glikoz molekülüne ayrışır. Maltaz enzimi bu reaksiyonun hızlı şekilde gerçekleşmesini sağlamaktadır. Çimlenen tahılların tohumlarında Maltoz oluşumu alkol üretiminde çok önemlidir.
İki glikozun birleşerek ortaya çıkan iki çift şekerli karbonhidratların reaksiyonunu gerçekleştirmesi anlamına gelmektedir. Maltoz malt şekeri veya di-glikoz olarak da bilinmektedir. Maltoz glikozdan oluşmuş polimerler serisinin ikincisidir. Maltoz hidroliz yolu ile glikoz molekülüne ayrışır. Maltaz enzimi bu reaksiyonun hızlı şekilde gerçekleşmesini sağlamaktadır. Çimlenen tahılların tohumlarında Maltoz oluşumu alkol üretiminde çok önemlidir.
Kadınlarda Tüylenmenin Nedenleri
Kadınlarda Tüylenmenin Nedenleri
Bir kadının erkeksi görünmesi, onun için hiç hoş bir durum olmayacaktır. Bazı kadınların erkeklerde olduğu gibi sakalları ve bıyıkları çıkabilir. Erkeksi kıllanmanın yanısıra, aşırı tüylenme değişik nedenlerle de olabilir. Ülkemizde erkeklerin geneli kadınlardaki tüylerden hiç hoşlanmazlar. Bu dünya da böyledir fakat ülkemiz erkekleri gerek temizlik gerek inanç gereği kadınların bu konuda kendilerine özen göstermelerini beklerler. Zaten bizim topraklarımızdaki hanımlar yüzyıllardır epilasyon konusunda hassastırlar ve çeşitli yöntemlerle tüylerle mücadele etmişlerdir. Kadınlarda tüylenmenin nedenleri değişiklik gösterir. Bazı kadınlar ırk olarak tüylenmeye meyillidir. Bazıları kanser gibi değişik hastalıklar sonucunda tüylenmeye başlar. Yine ilaç kullanımı ve hamilelik gibi dönemlerde vücutta hormon dengelerinin değişmesi tüylenmeye neden olan diğer etkenlerdir. Yapı itibari ile tüylenmeye müsait olanların tüylenmesi doğal tüylenmedir. Herhangi bir nedene dayanmaz. Tamamen genetik yapıyla ilgilidir. Bu tüylenmenin önüne geçmek için ağda, epilatör ve laser epilasyon gibi yöntemler kullanılabilir. Daha karışık ve zor tüylenme sorunları ile karşı karşıya kalan kadınlar mutlaka doktor yardımı almalıdır.
Kadınlar tüylenme sorunu ile doktora gittiğinde doktor ilk olarak hastanın hikayesini dinler. Fizik muayenesini yapar ve gerekli laboratuar testlerini yaptırır. Bunlar yardımıyla tüylenmenin nedenini bulmaya çalışır. Basit bir tüylenmeden mi kaynaklı, hormonal bir bozukluk mu, başka bir hastalığın gösterdiği reaksiyon mu ya da hayatı tehlikeye sokabilecek tümör gibi ciddi bir sorun mu var, bunlar araştırılır. Yaptığı araştırma sonucunda elde ettiği veriler ışığında tanı koyar ve hastaya gerekli tedavi uygulanır. Aileden gelen genetik yapıyla ilgili bir kıllanma söz konusu ise bu kozmetik tedavi yöntemleriyle giderilmelidir. Bu durumda hastaya lazer epilasyon gibi yöntemler tavsiye edilebilir. Eğer tüylenme bir hastalık nedeniyle meydana geliyorsa ona ait ayırıcı tanı koyularak uygun tedaviye başlanır. Polikistik over gibi hastalıkların tüylenme yaptığı hastalara yaşam tarzlarını değiştirmeleri, aşırı kiloları varsa bunları vermeleri, spor yapmaları ve gerekli görülürse verilen ilaçları düzenli olarak kullanmaları tavsiye edilir. Metabolik hastalıkların neden olduğu ve bazı hormonların üretimini sağlayan bezlerin neden olduğu aşırı tüylenme sorunu ile de bir takım ilaç tedavileriyle mücadele edilebilir. Yapılan tedaviler son halini alan, sertleşip kalınlaşan kılların dökülmesini sağlamaz. Tedavi yalnızca yeni kıl oluşumunu engeller. Bunlarla epilasyon ile kurtulmak mümkündür.
Bir kadının erkeksi görünmesi, onun için hiç hoş bir durum olmayacaktır. Bazı kadınların erkeklerde olduğu gibi sakalları ve bıyıkları çıkabilir. Erkeksi kıllanmanın yanısıra, aşırı tüylenme değişik nedenlerle de olabilir. Ülkemizde erkeklerin geneli kadınlardaki tüylerden hiç hoşlanmazlar. Bu dünya da böyledir fakat ülkemiz erkekleri gerek temizlik gerek inanç gereği kadınların bu konuda kendilerine özen göstermelerini beklerler. Zaten bizim topraklarımızdaki hanımlar yüzyıllardır epilasyon konusunda hassastırlar ve çeşitli yöntemlerle tüylerle mücadele etmişlerdir. Kadınlarda tüylenmenin nedenleri değişiklik gösterir. Bazı kadınlar ırk olarak tüylenmeye meyillidir. Bazıları kanser gibi değişik hastalıklar sonucunda tüylenmeye başlar. Yine ilaç kullanımı ve hamilelik gibi dönemlerde vücutta hormon dengelerinin değişmesi tüylenmeye neden olan diğer etkenlerdir. Yapı itibari ile tüylenmeye müsait olanların tüylenmesi doğal tüylenmedir. Herhangi bir nedene dayanmaz. Tamamen genetik yapıyla ilgilidir. Bu tüylenmenin önüne geçmek için ağda, epilatör ve laser epilasyon gibi yöntemler kullanılabilir. Daha karışık ve zor tüylenme sorunları ile karşı karşıya kalan kadınlar mutlaka doktor yardımı almalıdır.
Kadınlar tüylenme sorunu ile doktora gittiğinde doktor ilk olarak hastanın hikayesini dinler. Fizik muayenesini yapar ve gerekli laboratuar testlerini yaptırır. Bunlar yardımıyla tüylenmenin nedenini bulmaya çalışır. Basit bir tüylenmeden mi kaynaklı, hormonal bir bozukluk mu, başka bir hastalığın gösterdiği reaksiyon mu ya da hayatı tehlikeye sokabilecek tümör gibi ciddi bir sorun mu var, bunlar araştırılır. Yaptığı araştırma sonucunda elde ettiği veriler ışığında tanı koyar ve hastaya gerekli tedavi uygulanır. Aileden gelen genetik yapıyla ilgili bir kıllanma söz konusu ise bu kozmetik tedavi yöntemleriyle giderilmelidir. Bu durumda hastaya lazer epilasyon gibi yöntemler tavsiye edilebilir. Eğer tüylenme bir hastalık nedeniyle meydana geliyorsa ona ait ayırıcı tanı koyularak uygun tedaviye başlanır. Polikistik over gibi hastalıkların tüylenme yaptığı hastalara yaşam tarzlarını değiştirmeleri, aşırı kiloları varsa bunları vermeleri, spor yapmaları ve gerekli görülürse verilen ilaçları düzenli olarak kullanmaları tavsiye edilir. Metabolik hastalıkların neden olduğu ve bazı hormonların üretimini sağlayan bezlerin neden olduğu aşırı tüylenme sorunu ile de bir takım ilaç tedavileriyle mücadele edilebilir. Yapılan tedaviler son halini alan, sertleşip kalınlaşan kılların dökülmesini sağlamaz. Tedavi yalnızca yeni kıl oluşumunu engeller. Bunlarla epilasyon ile kurtulmak mümkündür.
5 Nisan 2014 Cumartesi
Aguzi
Aguzi Nedir?
Aguzi tat alma duyusunun kaybolmasıdır. Tat alma duyusunun kaybolması kişilerin sağlığı ve yaşam kalitesini olumsuz şekilde etkilemektedir. Dil ucundaki küçük tümseklerin birçoğu tat alıcıları içermektedir. Tat alma hücreleri harekete geçtiği zaman üç özelleşmiş tat siniri aracılığı ile beyine mesaj gönderir ve beyinde özel tatlar tanımlanır. İnsanlarda farklı türlerdeki tat hücreleri dilin her tarafına yayılmıştır.
Aguzi tat alma duyusunun kaybolmasıdır. Tat alma duyusunun kaybolması kişilerin sağlığı ve yaşam kalitesini olumsuz şekilde etkilemektedir. Dil ucundaki küçük tümseklerin birçoğu tat alıcıları içermektedir. Tat alma hücreleri harekete geçtiği zaman üç özelleşmiş tat siniri aracılığı ile beyine mesaj gönderir ve beyinde özel tatlar tanımlanır. İnsanlarda farklı türlerdeki tat hücreleri dilin her tarafına yayılmıştır.
Agramatizm
Agramatizm Nedir?
Söz dizimi açısından doğru cümleler kurarak konuşabilme yeteneğinin olmamasıdır. Kelimelerde bazı harflerin atlanması şeklinde beliren telaffuz bozukluğudur. Agramatizm hastalığına yakalanan çocuk ya da erişkinler konuşurken kelimeleri bağsız ve gelişi güzel sıralamaktadır. Normal olarak çocuk 2 ya da üç yaş arası kelimeden cümleye geçmektedir. Bu cümlede yavaş ilişki düzen, bağlılık unsuru ile zenginleşmektedir.
Söz dizimi açısından doğru cümleler kurarak konuşabilme yeteneğinin olmamasıdır. Kelimelerde bazı harflerin atlanması şeklinde beliren telaffuz bozukluğudur. Agramatizm hastalığına yakalanan çocuk ya da erişkinler konuşurken kelimeleri bağsız ve gelişi güzel sıralamaktadır. Normal olarak çocuk 2 ya da üç yaş arası kelimeden cümleye geçmektedir. Bu cümlede yavaş ilişki düzen, bağlılık unsuru ile zenginleşmektedir.
Hamileliğin 40. Haftası
Hamileliğin 40. Haftası
Bu uzun ve zahmetli sürecin sonuna geldiniz. Tebrikler. Artık bebeğinizi kucağınıza almanın zamanı geldi. Şiddetli ve düzenli olarak artan kasılmaların başlaması ile birlikte nişan bozulması ve suyunuzun gelmesi halinde hemen doktorunuz arayarak hastaneye gitmelisiniz. Doğum başladığı zaman rahim ağzı yavaş yavaş açılmaya başlar ve bu açıklık 10 cm kadar olduğu zaman doğumun ilk evresi tamamlanmış olur. Normal doğuma karar veren anne adayları NTS ile yağılan inceleme sonucunda bebeğin sağlık durumunun iyi olması sonucu biraz daha bekletilmektedir. Bu zaman içinde doğum gerçekleşmediği takdir de suni sancı verilerek normal doğum beklenmektedir. Suni sancı sonucunda hala doğum gerçekleşmiyor ise sezaryenle doğum gerçekleştirilmektedir. Hamileliğin 40. haftasında bebeğiniz 3300 gr ağırlığında 51 cm boyundadır. Bebeğiniz hazır vaziyette beklemektedir. Cildi pembemsi bir renkte, saçları ve tırnakları uzamaya devam etmektedir. Gelişimini tamamlayan bebeğinizin hareket alanı iyice daralmıştır. Doğumdan sonra akciğerleri gelişmeye devam ederek sürfaktan üretimi yapar ve hava keselerini açık tutarlar. Doğumdan sonra bebeklerin ilk altı ay sadece anne sütü verilemesi en sağlıklı beslenme şeklidir. Anne sütü ile beslenen bebekler her türlü enfeksiyona karşı daha korunmalıdır. Ayrıca anne sütü ile beslenen bebeklerde beyin gelişimi daha iyi, ishal ve solunum yolları enfeksiyonu, alerjik hastalıklar, ileri yaşlarda kanser gibi hastalıklar daha az görülmektedir. Bebeğinizi emzirme sırasında meme ucunun uyarılması ile rahimde kasılmalar olacaktır. Emziren annelerin rahmi daha kısa zamanda toparlanır ve kanama da kontrollü olur. Dokuz ay gibi uzun bir süreçten sonra dünyanın en güzel mucizesini kucağınıza almanın keyfi bütün acılarınız ve çektiklerinizi bir anda unutturacaktır. Kendinizi toparladıktan sonra onunla geçireceğiniz günlerin hayalini kurmaya başlayacaksınız. Bebeğinizin her anı, hareketleri size ayrı bir keyif verecektir. Hamileliğin 40. haftası gerçekleşen gelişmeler genel itibari ile bunlardır. Bebeğinizi kucağınıza aldığınızda çektiğiniz bütün acıları, sıkıntıları unutacaksınız. Bebeğinizle birlikte sağlıklı ve mutlu bir ömür dileğiyle...
Bu uzun ve zahmetli sürecin sonuna geldiniz. Tebrikler. Artık bebeğinizi kucağınıza almanın zamanı geldi. Şiddetli ve düzenli olarak artan kasılmaların başlaması ile birlikte nişan bozulması ve suyunuzun gelmesi halinde hemen doktorunuz arayarak hastaneye gitmelisiniz. Doğum başladığı zaman rahim ağzı yavaş yavaş açılmaya başlar ve bu açıklık 10 cm kadar olduğu zaman doğumun ilk evresi tamamlanmış olur. Normal doğuma karar veren anne adayları NTS ile yağılan inceleme sonucunda bebeğin sağlık durumunun iyi olması sonucu biraz daha bekletilmektedir. Bu zaman içinde doğum gerçekleşmediği takdir de suni sancı verilerek normal doğum beklenmektedir. Suni sancı sonucunda hala doğum gerçekleşmiyor ise sezaryenle doğum gerçekleştirilmektedir. Hamileliğin 40. haftasında bebeğiniz 3300 gr ağırlığında 51 cm boyundadır. Bebeğiniz hazır vaziyette beklemektedir. Cildi pembemsi bir renkte, saçları ve tırnakları uzamaya devam etmektedir. Gelişimini tamamlayan bebeğinizin hareket alanı iyice daralmıştır. Doğumdan sonra akciğerleri gelişmeye devam ederek sürfaktan üretimi yapar ve hava keselerini açık tutarlar. Doğumdan sonra bebeklerin ilk altı ay sadece anne sütü verilemesi en sağlıklı beslenme şeklidir. Anne sütü ile beslenen bebekler her türlü enfeksiyona karşı daha korunmalıdır. Ayrıca anne sütü ile beslenen bebeklerde beyin gelişimi daha iyi, ishal ve solunum yolları enfeksiyonu, alerjik hastalıklar, ileri yaşlarda kanser gibi hastalıklar daha az görülmektedir. Bebeğinizi emzirme sırasında meme ucunun uyarılması ile rahimde kasılmalar olacaktır. Emziren annelerin rahmi daha kısa zamanda toparlanır ve kanama da kontrollü olur. Dokuz ay gibi uzun bir süreçten sonra dünyanın en güzel mucizesini kucağınıza almanın keyfi bütün acılarınız ve çektiklerinizi bir anda unutturacaktır. Kendinizi toparladıktan sonra onunla geçireceğiniz günlerin hayalini kurmaya başlayacaksınız. Bebeğinizin her anı, hareketleri size ayrı bir keyif verecektir. Hamileliğin 40. haftası gerçekleşen gelişmeler genel itibari ile bunlardır. Bebeğinizi kucağınıza aldığınızda çektiğiniz bütün acıları, sıkıntıları unutacaksınız. Bebeğinizle birlikte sağlıklı ve mutlu bir ömür dileğiyle...
4 Nisan 2014 Cuma
Suda Doğum Nasıl Olur?
Suda Doğum Nasıl Olur?
Suda doğum için kullanılacak su steril olmalıdır. İçme suyunu yakın derecede olmalıdır. Suda doğum için geliştirilmiş özel küvetlerde bir takım filtre sistemleri bulunur. Su bu filtrelerden geçtikten sonra kullanılır. Filtrelerin belirli dönemlerle bakımı yapılır ve küvete gelen su test edilerek steril olup olmadığı ölçülür. Suda doğumda kullanılacak suyun sıcaklığı 32 ila 36 derece arasında olmalıdır. Suda doğum yapılan özel küvetlerin kendi termostatları ve ısıtıcıları bulunur. Bunun yardımıyla suyun sıcaklığı istenilen derecede sabitlenir. Bebek için su soğuk ya da sıcak olmalıdır. Suda doğumdan önce, annenin kendisini psikolojik olarak doğuma hazırlaması gerekmektedir. Bu yöntemle ilgili önceden bilgi sahibi olması rahat ve güvende hissetmesini sağlar. Doktorunun ve çevresinde suda doğum yapmış diğer kişilerin tavsiyelerini dinlemesi de kendisini hazırlamasına yardımcı olur. Hamilelik süresince spor yapmalı, nefes egzersizleri yapmalı ve çok fazla kilo almaktan kaçınmalıdır. Hemen her doğumda olduğu gibi suda doğumdan önce de anne adayının fizyolojik açıdan doğuma uygun olup olmadığını anlamak için kan testleri ve gerekli görülürse kültür testleri de yapılır. Anne adayının sağlıklı olması son derece önem arz eder. Doğum için sadece anne adayı değil bebeğin de sağlıklı olup olmadığı hamilelik süresince kontrol edilir. Doğum öncesi bebeğin kalp atışları dinlenir ve sağlıklı olup olmadığına bakılır. Doğuma başlamadan önce anneye damar yolu açılır. Damar yolu açıklamasının nedeni doğum sırasında karşılaşılabilecek herhangi bir olumsuz durumda, hızlı bir şekilde, açılan bu damar yolundan ilacı verebilmektir. Eğer anne doğumun yapılacağı gün büyük abdestini yapmadıysa lavman yapılarak bağırsaklarının temizlenmesi sağlanır çünkü suda kirlenme olursa enfeksiyon riski artacaktır.
Doğum için herşey yolunda gidiyorsa rahim ağzı 4-5 cm açıldıktan sonra anne adayı suyun içerisine sokulur. Suda vücut gevşer. Dolayısıyla rahim ağzı kasları da gevşer. Bu da doğumun kolaylaşmasını ve doğum esnasında daha az ağrı duyulmasını sağlar. Suda doğum normal doğumdan daha az ağrı verir. Böylelikle ağrı kesici ihtiyacı da olmayabilir.
Herhangi bir nedenden ötürü bebek doğum kanalında ilerleyemez ve suda doğum gerçekleştirilemezse anne ve bebeğin hayatını tehlikeye atmamak için anne adayı derhal sudan çıkarılır ve normal ya da sezaryen doğumla doğum gerçekleştirilir.
Suda doğum için kullanılacak su steril olmalıdır. İçme suyunu yakın derecede olmalıdır. Suda doğum için geliştirilmiş özel küvetlerde bir takım filtre sistemleri bulunur. Su bu filtrelerden geçtikten sonra kullanılır. Filtrelerin belirli dönemlerle bakımı yapılır ve küvete gelen su test edilerek steril olup olmadığı ölçülür. Suda doğumda kullanılacak suyun sıcaklığı 32 ila 36 derece arasında olmalıdır. Suda doğum yapılan özel küvetlerin kendi termostatları ve ısıtıcıları bulunur. Bunun yardımıyla suyun sıcaklığı istenilen derecede sabitlenir. Bebek için su soğuk ya da sıcak olmalıdır. Suda doğumdan önce, annenin kendisini psikolojik olarak doğuma hazırlaması gerekmektedir. Bu yöntemle ilgili önceden bilgi sahibi olması rahat ve güvende hissetmesini sağlar. Doktorunun ve çevresinde suda doğum yapmış diğer kişilerin tavsiyelerini dinlemesi de kendisini hazırlamasına yardımcı olur. Hamilelik süresince spor yapmalı, nefes egzersizleri yapmalı ve çok fazla kilo almaktan kaçınmalıdır. Hemen her doğumda olduğu gibi suda doğumdan önce de anne adayının fizyolojik açıdan doğuma uygun olup olmadığını anlamak için kan testleri ve gerekli görülürse kültür testleri de yapılır. Anne adayının sağlıklı olması son derece önem arz eder. Doğum için sadece anne adayı değil bebeğin de sağlıklı olup olmadığı hamilelik süresince kontrol edilir. Doğum öncesi bebeğin kalp atışları dinlenir ve sağlıklı olup olmadığına bakılır. Doğuma başlamadan önce anneye damar yolu açılır. Damar yolu açıklamasının nedeni doğum sırasında karşılaşılabilecek herhangi bir olumsuz durumda, hızlı bir şekilde, açılan bu damar yolundan ilacı verebilmektir. Eğer anne doğumun yapılacağı gün büyük abdestini yapmadıysa lavman yapılarak bağırsaklarının temizlenmesi sağlanır çünkü suda kirlenme olursa enfeksiyon riski artacaktır.
Doğum için herşey yolunda gidiyorsa rahim ağzı 4-5 cm açıldıktan sonra anne adayı suyun içerisine sokulur. Suda vücut gevşer. Dolayısıyla rahim ağzı kasları da gevşer. Bu da doğumun kolaylaşmasını ve doğum esnasında daha az ağrı duyulmasını sağlar. Suda doğum normal doğumdan daha az ağrı verir. Böylelikle ağrı kesici ihtiyacı da olmayabilir.
Herhangi bir nedenden ötürü bebek doğum kanalında ilerleyemez ve suda doğum gerçekleştirilemezse anne ve bebeğin hayatını tehlikeye atmamak için anne adayı derhal sudan çıkarılır ve normal ya da sezaryen doğumla doğum gerçekleştirilir.
Dil Bağı Nedir? Dil Bağı Ne İşe Yarar?
Dil Bağı Nedir? Dil Bağı Ne İşe Yarar? Dil bağı dilin altında bulunan bir parçadır. Bir ayna karşısında dilimizi yukarı doğru kaldırdığımızda kolaylıkla görülebiliriz. Dil bağının görevi dilin hareket alanını sınırlamaktır. Dil bağı olmasaydı dilimiz arkaya kaçarak soluk borumuzu tıkayabilir ve kendi dilimiz boğularak ölmemize sebep olabilirdi. Dil bağı her insanda bulunan ve bazen boyut ve şekil itibari ile değişiklik gösterebilen bir yapıdır. Kimi insanlarda dil bağı kısa ve kalın olur. Kısa dil bağı olan kişilerde dilin hareket kabiliyeti azalır. Dilin yapabileceği hareketler kısıtlanır. Özellikle bebeklerde dil bağının kısa olması anneyi emmesini engelleyebilir. Bebekler anneyi ememediğinde ya da dillerini dışarı çıkaramadıklarında bu durum ortaya çıkar. Dil bağı ameliyatı dediğimiz küçük bir cerrahi işlem ile bu sorun giderilebilir.
3 Nisan 2014 Perşembe
Nistagmusun Tedavisi Nedir?
Nistagmusun Tedavisi Nedir?
Hastalıkta farklı tedaviler uygulanmaktadır. Uygulanan tedavilerde öncelikle bu hastalıkla yaşamayı öğrenmelidir. Nistagmus hastası için rahat bir yaşam şarttır. Göz titremeleri azaltılmalıdır. Hastaya rahatlık sağlayacak, görmeyi arttıracak, görme kalitesini arttıracak ve görmenin artması sonucu titreme de azalacaktır. Ayrıca cerrahi müdahalede yapılmaktadır. Bu ameliyatlarda gözdeki gerginlik azaltılarak gözün rahatlaması sağlanmakta, görüntüyü gören noktada tutmakta, titremenin sıfırladığı ya da azaldığı noktada gözleri tutmaya yönelik ameliyatlar yapılmaktadır.
Hastalıkta farklı tedaviler uygulanmaktadır. Uygulanan tedavilerde öncelikle bu hastalıkla yaşamayı öğrenmelidir. Nistagmus hastası için rahat bir yaşam şarttır. Göz titremeleri azaltılmalıdır. Hastaya rahatlık sağlayacak, görmeyi arttıracak, görme kalitesini arttıracak ve görmenin artması sonucu titreme de azalacaktır. Ayrıca cerrahi müdahalede yapılmaktadır. Bu ameliyatlarda gözdeki gerginlik azaltılarak gözün rahatlaması sağlanmakta, görüntüyü gören noktada tutmakta, titremenin sıfırladığı ya da azaldığı noktada gözleri tutmaya yönelik ameliyatlar yapılmaktadır.
Hamileliğin 39. Haftası
Hamileliğin 39. Haftası Artık gebeliğin sonlarına iyice yaklaştınız ve her an doğuma hazırsınız. Bu hafta da bebeğinizin hareketleri daha da azalması, kanamanızın olması, hafif akıntı ve sızıntı şeklinde suyunuzun gelmesi doğumuzun başladığını gösterebilir. Bu gibi belirtileri göz ardı etmek hem sizi bebeğinizi riske sokabilir. Hemen doktorunuzla görüşmeli ve uyarılarını dikkate almalısınız. Bebek rahim içinde sıkışık olmasından dolayı hareketleri iyice yavaşlar. Bebeğinizin hareketlerini sürekli takip etmelisiniz. Doktorunuza giderek bebeğin pozisyonu ve her hangi bir açılma olup olmadığını kontrol ettirmelisiniz. Son gülerinizde oldukça ağırlaşmış olacak ve şiddetli kasılmalar yaşacaksınız. Mide yanması ve kabızlık şikayetleriniz devam edeceği için bol sıvı tüketmeli ve lifli gıdalar yemelisiniz. Bu dönemde bebeğinizde kilo almanın dışında bir değişiklik olmayacaktır. Boyu 50-51 cm civarında kilosu 3220-3250 kadar olmaktadır. Bebeğiniz doğum kanalına girmiş ve dünyaya gelmek için beklemektedir. Bağışıklık sistemi tam olarak gelişmeyen bebeğiniz plasenta aracılığı ile anneden antikor almaya devam etmektedir. Antikorlar doğumdan sonraki 6 ay süresince bebeğinizi hastalıklardan koruyacaktır. Anne sütü ile de alınan antikorlar bebeğinizin en iyi koruyucudur. Bu nedenle anne sütü çok önemlidir. 39. Haftada bebeğinizin tüyleri tamamen dökülmüş, erkek bebeklerde testis torbaları inmiş, tırnakları parmak uçlarını geçmiştir. Vücut ısısını korumak için yağ depolamaya devam etmekte, göbek kordonu 55 cm uzunluğunda, 1-2 cm kalınlığındadır.
Anne ve baba adayları doğumun nasıl olacağı konusunda kararsız kalmaktadır. Normal doğum ile sezayen arasında çelişki yaşamaktadır. Bu konuda doğuma doktorunuz ile birlikte karar vermelisiniz. Anne adayında doğum kanalı yeterli ise, çatı darlığı yok ise, bebek aşırı büyük değil ise ve anne normal doğum yapmak istiyor ise normal doğum yapmalıdır. Bebeğin ters olması, bebeğin iri olması ve farklı olumsuzluk var ise normal doğumdan kaçınmalıdır.
Anne ve baba adayları doğumun nasıl olacağı konusunda kararsız kalmaktadır. Normal doğum ile sezayen arasında çelişki yaşamaktadır. Bu konuda doğuma doktorunuz ile birlikte karar vermelisiniz. Anne adayında doğum kanalı yeterli ise, çatı darlığı yok ise, bebek aşırı büyük değil ise ve anne normal doğum yapmak istiyor ise normal doğum yapmalıdır. Bebeğin ters olması, bebeğin iri olması ve farklı olumsuzluk var ise normal doğumdan kaçınmalıdır.
2 Nisan 2014 Çarşamba
Retina Dekolmanı Neden Olur?
Retina Dekolmanı Neden Olur?
Gözün ön ve arka çapı arttıkça gerilir ve bu gerilmeden dolayı gerilme alanı incelerek bozulmaya başlar. Genetik veya dejeneratif hastalıklarda ve enfeksiyonlarda retina etrafında incelme ve bozulma olmaktadır. Retina Dekolmanı olan hastalar acil olarak tedavi edilmediği takdirde kısmi ya da tam olarak görme kaybına neden olmaktadır.
Gözün ön ve arka çapı arttıkça gerilir ve bu gerilmeden dolayı gerilme alanı incelerek bozulmaya başlar. Genetik veya dejeneratif hastalıklarda ve enfeksiyonlarda retina etrafında incelme ve bozulma olmaktadır. Retina Dekolmanı olan hastalar acil olarak tedavi edilmediği takdirde kısmi ya da tam olarak görme kaybına neden olmaktadır.
1 Nisan 2014 Salı
Hamilelikte Varis Oluşumu Nasıl Engellenir?
Hamilelikte Varis Oluşumu Nasıl Engellenir?
Hamilelikte dolaşım sistemindeki kan miktarı artar. Damarlarda kanı yukarı iten damarlarda meydana gelen esneme ve rahimin günden güne büyümesiyle yaptığı baskı sonucu, kan birikimi meydana gelir. Bu kan birikimi de varis oluşumlarına sebep olabilir. Hamilelikte çok sık rastlanılan bir sorundur. Hamilelikte varis oluşumunu engellemek için bir takım önlemler alınabilir. Uzun süre hareketsiz kalmaktan kaçınmak gerekir. Yine bir yerde uzun süre oturmamak gerekir. Sürekli oturmanızı gerektiren bir işiniz varsa her 30-45 dakika da bir 5 dakika işinize ara verip dolaşmanız gerekir. Bunun yanısıra oturuşa da dikkat etmek gerekir. Kan dolaşımını güçleştiren bacak bacak üstüne atmak, bağdaş kurmak gibi pozisyonlardan kaçınmak gerekir. Hareketsizlik ister oturarak ister ayakta olsun varis oluşumunu kolaylaştırır. Uzun müddet ayakta beklemek de bacaklar üzerindeki baskıyı arttıracaktır. Eğer ayakta beklemeniz gereken bir durum var ise bulunduğunuz yerde yürüyormuş gibi hareket yaparak kasların ve kan dolaşımının çalışmasını sağlamalısınız. Uzanıp dinlendiğinizde ayaklarınızı bükmeden oturun ve altına bir yastık koyarak vücuttan biraz daha yukarıda olmalarını sağlayın. Böylece kan akışı daha rahat gerçekleşecektir. Hamilelikte varis oluşumunu engellemek için yediğimize, içtiğimize de dikkat etmek gerekir. Bol su içmek, çok tuzlu ve çok yağlı yiyeceklerden kaçınmak beslenme ile ilgili alabileceğimiz önlemlerdir. Çok tuzlu ve çok yağlı yiyecekler damar yapılarına zarar verirler. Çok düz ayakkabılar giymek ve yüksek topuklu ayakkabı giymek varislerin oluşmasını kolaylaştırır. Ayağımızın doğal yapısına uygun ve rahat ayakkabılar tercih edilmelidir. Bunun yanısıra hamilelik çorabı da denilen varis çorapları da varis oluşumunu azaltır. Günde en az 20 dakika yürümek ya da hamilelik egzersizleri yapmak da varis oluşumunu engellemeye yardımcı olur.
Hamilelikte dolaşım sistemindeki kan miktarı artar. Damarlarda kanı yukarı iten damarlarda meydana gelen esneme ve rahimin günden güne büyümesiyle yaptığı baskı sonucu, kan birikimi meydana gelir. Bu kan birikimi de varis oluşumlarına sebep olabilir. Hamilelikte çok sık rastlanılan bir sorundur. Hamilelikte varis oluşumunu engellemek için bir takım önlemler alınabilir. Uzun süre hareketsiz kalmaktan kaçınmak gerekir. Yine bir yerde uzun süre oturmamak gerekir. Sürekli oturmanızı gerektiren bir işiniz varsa her 30-45 dakika da bir 5 dakika işinize ara verip dolaşmanız gerekir. Bunun yanısıra oturuşa da dikkat etmek gerekir. Kan dolaşımını güçleştiren bacak bacak üstüne atmak, bağdaş kurmak gibi pozisyonlardan kaçınmak gerekir. Hareketsizlik ister oturarak ister ayakta olsun varis oluşumunu kolaylaştırır. Uzun müddet ayakta beklemek de bacaklar üzerindeki baskıyı arttıracaktır. Eğer ayakta beklemeniz gereken bir durum var ise bulunduğunuz yerde yürüyormuş gibi hareket yaparak kasların ve kan dolaşımının çalışmasını sağlamalısınız. Uzanıp dinlendiğinizde ayaklarınızı bükmeden oturun ve altına bir yastık koyarak vücuttan biraz daha yukarıda olmalarını sağlayın. Böylece kan akışı daha rahat gerçekleşecektir. Hamilelikte varis oluşumunu engellemek için yediğimize, içtiğimize de dikkat etmek gerekir. Bol su içmek, çok tuzlu ve çok yağlı yiyeceklerden kaçınmak beslenme ile ilgili alabileceğimiz önlemlerdir. Çok tuzlu ve çok yağlı yiyecekler damar yapılarına zarar verirler. Çok düz ayakkabılar giymek ve yüksek topuklu ayakkabı giymek varislerin oluşmasını kolaylaştırır. Ayağımızın doğal yapısına uygun ve rahat ayakkabılar tercih edilmelidir. Bunun yanısıra hamilelik çorabı da denilen varis çorapları da varis oluşumunu azaltır. Günde en az 20 dakika yürümek ya da hamilelik egzersizleri yapmak da varis oluşumunu engellemeye yardımcı olur.
Hamileliğin 38. Haftası
Hamileliğin 38. Haftası
Doğumun her an gerçekleşeceği bir döneme girmiş bulunmaktasınız. Halk arasında karnı burnunda dedikleri zaman gelmiştir. Bebeklerin ancak yüzde 5 i zamanında doğmaktadır. Bu nedenle gebelikte 38. haftada doğum yapma olasılığı oldukça yüksektir. Tüm aile fertleri dört gözle doğumu beklemektedir. Bu dönemde bebeğin kilosu 3 kg aştığı için hareketleri iyice yavaşlamaktadır. Bu dönemde bebeğin hareketlerini takip etmek çok önemlidir. Bebek uzun süre hareket etmiyorsa, anne tatlı gıdalar tüketmeli ve ardından bebeğin hareketlerini takip ederek tepki vermesini beklemelidir. Her hangi bir tepki vermiyor ve hareket etmiyor ise doktorunuzla görüşmeli ve NST ile bebeğinizin hareketlerini ölçerek sağlık durumunu takip ettirmelisiniz. Hamileliğin 38. haftası bebeğinizin boyu 50 cm kilosu ise 3100-3200 civarına ulaşmıştır. Isı düzenlenmesi ve glikoz ihtiyacı için yağ depolamaya devam eder. Bebeğin parmakları ile tutma refleksi iyice gelişmiş, tüyleri azalmış, yutma ve emme refleksi gelişmiştir. Tüm organları tamamen gelişimi ve dış dünya için hazır vaziyete gelmiştir. Gebelik döneminde yaşanan tüm şikayetler doğum sonrası ortadan kalkacaktır. Bu şikayetlerden biri de vajinal akıntılardır. Vajinanın doğal florasında ve pH değerinde olan değişiklikler sonucu akıntılar çoğalarak akıntıya sebep olmaktadır. Bu akıntılar yoğun şekilde sarı, yeşil renkli, kötü kokulu bir akıntı ise doktorunuza danışmalısınız. Gerek görülür ise fitil ya da ağızdan alınan ilaçlar kullanmanızı önerebilir. Bunun yanı sıra pamuklu çamaşırları tercih ederek, günlük ped kullanarak kendinizi daha rahat hissedebilirsiniz. Ayrıca sıkı ve sentetik çamaşırlar yerine hamile bayanlar için hazırlanmış karın bölgesini ve genital bölgeyi sıkmayan rahat kıyafetleri tercih etmeli dar kıyafetlerden, dar pantolonlardan kaçınmalısınız. Sentetik kumaşlar bu bölgeyi nemli kalmasına ve kendinizi rahatsız hissetmenize sebep olmaktadır.
Doğumun her an gerçekleşeceği bir döneme girmiş bulunmaktasınız. Halk arasında karnı burnunda dedikleri zaman gelmiştir. Bebeklerin ancak yüzde 5 i zamanında doğmaktadır. Bu nedenle gebelikte 38. haftada doğum yapma olasılığı oldukça yüksektir. Tüm aile fertleri dört gözle doğumu beklemektedir. Bu dönemde bebeğin kilosu 3 kg aştığı için hareketleri iyice yavaşlamaktadır. Bu dönemde bebeğin hareketlerini takip etmek çok önemlidir. Bebek uzun süre hareket etmiyorsa, anne tatlı gıdalar tüketmeli ve ardından bebeğin hareketlerini takip ederek tepki vermesini beklemelidir. Her hangi bir tepki vermiyor ve hareket etmiyor ise doktorunuzla görüşmeli ve NST ile bebeğinizin hareketlerini ölçerek sağlık durumunu takip ettirmelisiniz. Hamileliğin 38. haftası bebeğinizin boyu 50 cm kilosu ise 3100-3200 civarına ulaşmıştır. Isı düzenlenmesi ve glikoz ihtiyacı için yağ depolamaya devam eder. Bebeğin parmakları ile tutma refleksi iyice gelişmiş, tüyleri azalmış, yutma ve emme refleksi gelişmiştir. Tüm organları tamamen gelişimi ve dış dünya için hazır vaziyete gelmiştir. Gebelik döneminde yaşanan tüm şikayetler doğum sonrası ortadan kalkacaktır. Bu şikayetlerden biri de vajinal akıntılardır. Vajinanın doğal florasında ve pH değerinde olan değişiklikler sonucu akıntılar çoğalarak akıntıya sebep olmaktadır. Bu akıntılar yoğun şekilde sarı, yeşil renkli, kötü kokulu bir akıntı ise doktorunuza danışmalısınız. Gerek görülür ise fitil ya da ağızdan alınan ilaçlar kullanmanızı önerebilir. Bunun yanı sıra pamuklu çamaşırları tercih ederek, günlük ped kullanarak kendinizi daha rahat hissedebilirsiniz. Ayrıca sıkı ve sentetik çamaşırlar yerine hamile bayanlar için hazırlanmış karın bölgesini ve genital bölgeyi sıkmayan rahat kıyafetleri tercih etmeli dar kıyafetlerden, dar pantolonlardan kaçınmalısınız. Sentetik kumaşlar bu bölgeyi nemli kalmasına ve kendinizi rahatsız hissetmenize sebep olmaktadır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)