16 Mayıs 2014 Cuma
Kürtaj İçin Lokal Anestezi Mi, Genel Aneztezi Mi Tercih Edilmeli?
Kürtajın genel anestezi altında yapılması tavsiye edilmektedir. Fakat lokal ve genel anestezinin birbirlerine karşı avantajı ve dezavantajlarını bilmek gerekir. Bu avantaj ve dezavantajların bir kısmı hastadan hastaya farklılık göstermektedir. Basit bir örnek verecek olursak daha önce doğum yapmamış bir hanım ya da daha önceki doğumları sezaryen ile doğum yapmış bir kadın için genel anestezi tercih edilmelidir. Genel anestezi ile kürtaj yapılacak ise işlemden 4 saat önce hastanın ağızdan bir şey yememesi ve içmemesi istenir. Daha önce normal doğum yapmış ya da kürtaj yaptırmış kişilerde lokal anestezi tercih edilebilir. Lokal anestezide rahim ağzı bir takım uyuşturucu maddeler ile uyuşturulur, genel anestezide damar yolu ile bir takım anestezik ilaçlar verilerek hasta uyutulur. Her iki anestezi türü ile de işlem kısa sürmesine karşın lokal anestezi 5 ila 15 dakika arasında tamamlanmaktadır. Genel anesteziden sonra ise 30 dakika kadar hastanın kendine gelmesi beklenir. Anestezi türü seçimi için doktorunuzla ortak karar almanız en mantıklı hareket olacaktır.
Hamilelikte Dondurma Yenir Mi?
Hamilelik özel bir dönemdir ve kadınlar bu dönemde kendilerinin özel olduklarının farkına varılmasını ve bu dönemdeki isteklerine cevap verilmesini ister. Hamilelikte kadınların canı değişik yiyecek ve içecekler çekebilir. Biz buna aşerme diyoruz. Dondurma normal zamanda bile severek yenilen bir yiyecektir. Hamilelik döneminde bu istek daha da artar. Zaten hamilelikte dondurmaya aşeren kadınların sayısı oldukça fazladır. Peki Hamilelikte Dordurma Yemenin Sakıncası Var Mı?
Dondurma sütten yapılan bir çeşit soğuk tatlıdır. Sütten yapıldığı için içerisinde protein ve kalsiyum bulundurur. Kalsiyum, anne karnındaki bebeğin kemik gelişimi için faydalıdır. Ayrıca içerdiği protein ile de bebeğin temel beslenme ihtiyacı karşılanır. Enerji bakımından da zengin bir yiyecektir. Bu bakımdan annenin ihtiyacı olan enerjiyi alamadığında onun için iyi bir destekleyici olacaktır. Hamilelikte dondurma yemek; doğru zamanda, doğru miktarlarda ve doğru ürünle yapılırsa faydalıdır. Doğru üründen kastımız dondurmaların temizliği ve çeşitliliğidir. Bazı dondurmalar su, şeker ve gıda boyasından ibarettir. Bu tür meybuz tarzı dondurmaların anne için bir faydası yoktur aksine buzlu oldukları için üşütüp hasta olmalarına neden olabilir. Ambalajsız açık satılan dondurmalar da tercih edilmemelidir. Dondurmayı abartmamak haftada 1-2 defa yemek gerekir. Her gün yenirse gereksiz kalori alımına dolayısıyla aşırı kilo almaya neden olabilir. Ayrıca yine dondurmayı canımızın her istediği saatte değil günün belli saatlerinde yemek gerekir. Gece dondurma yememek ve gündüz ise yemekten en az 2 saat geçtikten sonra yenmelidir. Açken yenilen bir dondurma kan şekerinin yükselmesine neden olacaktır. Bu da beraberinde başka rahatsızlıkları ortaya çıkarabilir. Ayrıca dondurmayı dolaptan çıkarttıktan sonra 5 dakika bekletip sonra tüketmek daha faydalıdır. Çok soğuk bir dondurma üşütüp hasta olmamıza ya da boğaz ağrısı gibi rahatsızlıklara neden olabilir.
İlgili aramalar: hamilelikte dondurma yenir mi? gebelikte dondurma yemenin sakıncası var mı? hamileyken dondurma yenilir mi?
15 Mayıs 2014 Perşembe
Kaç Kez Kürtaj Yapılabilir?
Kürtaj yaptırmak için herhangi bir sayı sınırlaması yoktur. Fakat altı çizerek söylüyorum kürtaj bir doğum kontrol yöntemi değildir ve sonuç olarak kürtaj işlemi cerrahi bir operasyondur. Cerrahi operasyonlarda istenmeyen durumlar nadir de olsa ortaya çıkmaktadır. Kürtajı da sık yaptırmak riski sık göze almaktır. Kürtaj, bir estetik operasyon değildir. Olan sadece size değil içinizdeki canlıya da olmaktadır. Bu sebeple cinsel ilişki bir keyif olsa da kürtaj için keyfiyetten uzak durulmalı, kişisel korunma yöntemleri mutlaka ilişki sırasında uygulanmalıdır. Kürtajın sınırı yok diye de her defasında kürtaja başvurmak herkesi yıpratır.
br /> İlgili aramalar: kaç kez kürtaj yapılabilir? kürtajın sınırı var mıdır? kürtaj için bir sayı sınırlaması var mı? kaç defa kürtaj olunabilir? bir kadın kaç defa kürtaj olabilir?
Rinoplastiden Sonra İz Kalır Mı?
br /> Estetik burun ameliyatlarından sonra iz kalır mı korkusu neredeyse tüm hastalarda yaşanmaktadır. Burun ameliyatları iki teknikte yapılmaktadır. Açık burun ameliyatları ve kapalı burun ameliyatları, açık ameliyatlarda burun delikleri arasındaki tabanda ufak bir iz kalmaktadır, kapalı ameliyatlarda ise dışta hiçbir iz kalmamaktadır. Estetik ameliyatlarda yapılan dikişler çok ince iplerle ve sık olarak yapıldığı gibi görünmeyen bölgelerden ya da ciltteki çizgilerden kesi yapılarak izler belirsizleştirilmektedir. Estetik cerrahlar bu konuda oldukça başarılı ameliyatlar yapmaktadır. Hastaların bu konuda endişe duyması çok normaldir, ancak estetik yapan cerrahı doğru seçmek çok önemlidir. Çok yaygın olan burun estetiği ameliyatlarında alınan iyi sonuçlar bu konuda estetik cerrahların başarısını da ortaya koymaktadır.
Ağdadan Sonra Ne Yapmalı?
Bayanların istenmeyen tüyler için uyguladıkları en yaygın yöntemlerden biri ağdadır. Ağda cilt için zararlı değildir, önemli olan ağda sonrasında yapılması gerekenlere dikkat etmektir. Ağda yapıldıktan sonra doğal olarak ciltte kızarıklıklar olmaktadır. Bunun sebebi ağda yapılırken cildin üstündeki ölü deride ciltten sökülmektedir. Alttan çıkan parlak ve yumuşak deri güneşten daha fazla etkilenerek cilt lekelerine maruz kalmaktadır. Bu lekelerin oluşmasını engellemek için ağda sonrası en az 24 saat güneşe maruz kalmamaktır. Güneşe çıkmak zorunda kalırsanız mutlaka koruyucu krem kullanmalısınız. Ağda yapılan bölgelerde gözenekler açık olduğu için mikrop kapma olasılığı daha yüksektir. Bu nedenle ağda yapılan bölgelerin temiz tutulmasına özen gösterilmelidir. Banyo yapmak, kese yapmak, denize girmek, havuza girmek ya da saunaya girmek sakıncalıdır. Ağda öncesi ve sonrası yapılacak bakımlara dikkat ederek istenmeyen tüylerinizden kurtulabilirsiniz. Hijyene önem verilerek son zamanlarda kullanılıp atılan spatula ve bezler hijyen sağlamaktadır. Sir ağda sonrası bacaklar ağda yağları ile temizlendikten sonra yıkanmaktadır. Temiz ve pürüzsüz bir cilt için ağda en kolay yöntemlerden biridir.
İlgili aramalar: ağdadan sonra ne yapmalı? ağda sonrası ne yapılır? ağda yaptırdıktan sonra nasıl bakım yapılır? ağda sonrası bakımı nasıl olur?
Bebeklerde Yarık Dudak Neden Olur?
Ana rahminde zaten yarık olan dudak ve damak 6 ila 10 hafta içerisinde birleşmektedir. Bu birleşme normal olmadığı zaman yarıklar kalıcı olmaktadır. Bu dönemde ultrason cihazı ile belirlenebilmektedir. Tam olarak nedeni bilinmese de kalıtımsal, akraba evlilikleri, hamilelik sırasında alınan ilaçlar, stres, röntgen ışınları, vitamin eksikliği, travmalar nedenler arasında sayılmaktadır. Yarık dudak ameliyatı doğumdan hemen sonra 2-3 ameliyatla geçirilebilmektedir. Önemli olan bebekler yaşını doldurmadan bu ameliyatların yapılmasıdır. Ameliyat ekip olarak yapılmaktadır. Doğumsal anomalinin birçok sebebi olsa da kesin kanıtlanan bir sebebi bulunmamaktadır. Çocuğun beslenmesi ve konuşmasını etkilediği gibi psikolojik olarak da etkilemektedir. Ameliyat edilemeyen çocuklar ilerideki yaşlarında hayata küsmektedir. Bu durumda anne ve babalara düşen en büyük görev ameliyat dönemini geçirmeden tedavisini yaptırmaktır. Bazı anne ve babalar bu durumdan kendilerini sorumlu tutmaktadır. Bu düşünce oldukça yanlış bir düşüncedir. Tıbbı bu derece ilerlediği günümüzde dudak yarıkları büyük bir başarı ile tedavi edilmektedir.
İlgili aramalar: yarık dudağın nedenleri nelerdir? yarık dudak neden olur?
14 Mayıs 2014 Çarşamba
AHA (Alfa Hidroksit Asit)
Alfa hidroksit asitler cildi yüzeye çıkarıcı özellikleri ile bilinmektedir. Kısaca cildin dokusunu değiştirmektedir. Hücre yenilenmesinde kullanılmaktadır. AHA toksik yani zehirli değildir. Üzüm, elma, şeker kamışı gibi meyvelerde doğal olarak bulunmaktadır. AHA’ların etkisi zamanla artmaktadır ancak kullanıma son verildiği zaman cilt problemleri yeniden ortaya çıkmaktadır. Ciltteki kırışıklıları azaltarak cildin genel görünümünü düzeltmektedir. Kozmetik ürünlerde kullanılarak cildi güzelleştirmek ve kırışıklıkları önlemek için kullanılmaktadır.
Agoni
Her hangi bir canlı varlığın hayati faaliyetlerinin kesin olarak sona ermesidir. Yani canlı varlıkların ölümüdür. Ölümden önce kısa ya da uzun olmak üzere agoni adı verilen bir can çekişme devresi yaşanmaktadır. Bu devrede dolaşım ve solunum sistemlerinde iyileşmesi mümkün olmayan değişiklikler meydana gelmektedir. Agoni devresi birkaç dakika ya da birkaç gün sürebilmektedir.
11 Mayıs 2014 Pazar
Kürtaj Sırasında Bebek Acı Çeker Mi?
Bebek anne karnında hayata gelen bir mucizedir. Bebeğin anne karnında geliştiği sırada kürtaj yoluyla dışarı alınması günümüzde halen tartışmalardaki yerini korumaktadır. Bebeğin yaşama hakkının elinden alındığını savunanlar, daha da ileriye gidip tecavüz sonucu bile olsa ne pahasına olursa olsun bebeğin dünyaya gelmesi gerektiğini savunanlar, yasal sınırına kadar kürtaja yeşil ışık yakanlar ve kürtaja daha ileri zamanlara kadar da yeşil ışık yakanlar var. Kürtaj ile bebeğin yaşam hakkı elinden alındığı bir gerçektir fakat yine de kürtaja başvurulmaktadır. Kimse kürtaj sırasında bebeğin acı çekmesini istemez hatta bunu düşünmek bile istemez. Bir İngiliz tıp dergisi bebeğin doğmayana kadar anne karnında acı çekmediğini savunmaktadır. Acı duygusuyla dünyaya geldikten sonra tanıştığını belirtmektedir. Dergiye göre; Bir bebeğin beyin gelişiminin tamamlanması onun acı duygusunun olduğu anlamına gelmiyor. Anne karnı güvenli bir yapı olduğundan bebek burada acı duygusunu bilmiyor. Bebeğin acı hissetmesi için psikolojik gelişimini de tamamlaması ve dış dünyadaki uyaranlarla temasa geçmesi gerekiyor. Ülkemizde yasal olarak 10 haftaya kadar gebelik sonlandırılabiliyor. Bu dönemde bebeğin kalp atışları duyuluyor ancak beyin gelişimi tamamlanmamış oluyor. Beyin gelişimi olmayan bir bebeğin acı çekmesi düşünülemez. Kürtaj genel yada lokal anestezi ile yapılır. Annenin kürtaj sırasında acı çekmemesi için anestezi şarttır. Bebeğe anestezi ya da ağrı kesici ilaç vermek anneye zarar verebileceğinden dolayı verilmez. Bebeğin ağrı kesiciye ihtiyacı olmadığı açıklanmaktadır.
İlgili aramalar: kürtaj sırasında bebek acı çeker mi? kürtajda bebek acı duyar mı? kürtaj yapılırken bebek acı hisseder mi?
Aktinomikoz
Ağızda bulunan ve havasız ortamlarda yaşabilen mantarların sebep olduğu bir hastalıktır. Hastalığa teşhis koyulması için öncelikle mantarın teşhisi koyulmalıdır. Tedavisi ise hastalığın bulunduğu bölgeye göre değişmektedir. Hastalık tedavi edilmediği takdirde apandisite ve akciğerlere kadar yayılmaktadır. Hastalığın tedavisi ise damar yolu ile her gün penisilin verilmesidir. Hastalık bazen diş çekiminden sonra ortaya çıkar ve yavaş gelişir. Sık görüldüğü bölgeler ise karın boşluğu ve göğüs organlarında bulunur.
10 Mayıs 2014 Cumartesi
Akromiyon
Omuz ucu ya da omuz çıkıntısıdır. Omuz ağrısı en sık görülen fiziksel rahatsızlıklardan biridir. Omuz geniş bir hareket yelpazesi oluşturan eklemlerden oluşmaktadır ancak çok farklı problemlere karşı savunmasızdır. Akromiyon; gece ağrısı, güç ve hareket kaybı, kol kaldırılması sonucu oluşan ağrılar, dinlenme ile geçmeyen omuz ağrısı gibi şikayetlerle daha çok kendini gösterir. Oluşan bu ağrı sonucu fiziksel hareketler kısıtlanmaktadır.
Bebek Hastayken Aşı Yapılır Mı?
Hasta çocuklara aşı yapılması doktorların çoğu tarafından sıcak bakılmayan bir durumdur. Bazı doktorlar basit hastalıklarda aşı yapılmasının bir sakıncası olmadığını savunsa da kimsenin çocuğunu böyle bir durum için riske sokmak isteyeceğini düşünmüyorum. Çocuklarda aşıdan sonra ateş yükselmesi çok sık rastlanılan bir reaksiyondur. Çocuğunuzun basit de olsa ateşli bir hastalık geçirdiği dönemde aşı yaptırmanız onun daha da ateşlenmesine hatta havale geçirmesine neden olabilir. Bu tür istenmeyen durumlara rastlanılmaktadır. Kendi çocuğumu aşı için götürdüğümde doktor muayenesinde ateşinin biraz yüksek olduğu söylendi. Aşı için 5 gün beklemem gerekti fakat biraz sabırla kazasız belasız geçirdik. Çocuklarınızın aşısını mutlaka zamanında yaptırın fakat hastayken mutlaka iyileşmesini bekleyin. Aşının tek yapacağı sorun ateş yüksekliği değildir. Genelde şişlik, kızarıklık gibi yan etkileri olsa da alerji, ishal, kusma ve benzeri daha ağır yan etkileri de olabilir. Zaten ishali olan bir çocukta ishalin aşı sebebiyle daha ağır geçmesi ciddi bir sorundur ve hayati tehlikesi bile vardır. Unutmayalım ki aşı dediğimiz şey aslında hastalığın mikrobunun bağışıklık sisteminin üstesinden gelebileceği kadar düşük dozda vücuda enjekte edilmesidir. Böylece bağışıklık sistemi vücuda giren mikrobu tanıyor ve onunla nasıl mücadele edeceğini öğreniyor. Hastayken bebeğe aşı yaptırmak, mücadele sırasında bağışıklık sisteminin aynı anda 2 cephede savaşması anlamına gelir. Buradan mantık yürüttüğümüzde bile çocuğumuzu böyle bir mücadelenin merkezi haline getirmememiz gerektiği umarım anlaşılmıştır. Bebeğinizle sağlıklı ve mutlu günler dilerim.
8 Mayıs 2014 Perşembe
Alfa Fetoprotein (AFP) Nedir?
Hamilelikte anne karnındaki bebeğin karaciğerinde üretilen bir proteindir. Anne karnındaki bebekte üretilen bu proteinin görevi henüz bilinmemektedir. Karaciğerde üretilen AFP bebeğin kanına geçmekle kalmıyor, amnion suyuna ve anne karnına da geçer. AFP testi gebeliğin 16 ila 20 haftaları arasında yapılması iyi sonuç vermektedir. Tüm hamile bayanlara yapılması gereken bir testtir. Bu testin amacı bebekte oluşabilecek hastalıkları taramaktır.
Gebelikte Stresin Zararları
Anne adayları gebelik döneminde bazı durumlardan dolayı üzüntü, sıkıntı ve stres yaşayabilmektedir. Bu durumun anneye zararından çok anne karnında olan bebeğe zararı vardır. Çünkü yapılan araştırmalarda anne karnındaki bebeğin, annenin durumundan etkilendiği sonucuna ulaşılmıştır. Annenin yaşadığı hüzün, asabiyet, mutluluk, heyecan, korku gibi duygular bebeğe hormonlar vasıtası ile geçmektedir. Anne bir duyguyu yaşarken o duyguya özel bir hormon salgılar ve bu hormon kan dolaşımı ile bebeğe geçer. Bu da bebeğin bu duyguyu yaşamasına neden olur.
Peki, annenin yaşadığı stres bebekte nasıl etkiler oluşturur?
Yukarıda da belirttiğimiz gibi annenin içinde bulunduğu ruh hali bebeği doğrudan etkilemektedir. Bu durum araştırmalarla sabittir. Annenin yaşadığı yüksek streste aynı şekilde bebeği doğrudan etkilemekte ve bazı olumsuz sonuçlar oluşturmaktadır. Bu sonuçlar ise; düşük ihtimalinin artması, bebeğin erken doğması, bebeğin doğumundaki ağırlının az olması, zihinsel bazı bozukluklar, duygusal problemler, asabiyet gibi sorunlardır.
Anne adayının kendi sağlığı ve bebeğinin sağlığı açısından stres, üzüntü, bunalım gibi duygular içine girmemesi gerekmektedir. Bu duygular doğrudan bebeği etkilediği için de bu durumlara acil bir şekilde çözüm üretilmesi gerekir. Öncelikle dikkat etmeniz gereken ilk şey sizi strese ve üzüntüye sokan etkenlerden kurtulmanızdır. Bu konuda yakınlarınızdan yardım almanız yararlı olacaktır. Düzenli ve sağlıklı beslenme, düzenli uyku, doktorunuzun önerdiği bir egzersiz programı bu gibi ruhsal durumlar için sizin alabileceğiniz önlemlerden bazıları. Fakat durumunuz ile kendiniz baş edemiyorsanız bu durumda bir psikologa gitmenizde yarar olacaktır.
Gebeliğin Etkileri
Gebelik özellikle bayanları çok derinden etkileyen ve bu esnada bütün duygularının ön plana çıktığı bir evredir. Bayanlar genellikle gebelik halinde psikolojik olarak da destek almalıdırlar. Çünkü bu dönemde her söyleneni daha fazla duygusal olarak almakta ve söylenebilecek ufacık bir lafa karşı bile çok çabuk etkilenebilmektedir.
Bayanlar iki can taşıdıkları gebelik dönemlerinde hassas oldukları için anneye söylenecek sözlere çok dikkat etmek gerekmektedir. Kötü sözlerden kaçınılmalı ve yapılacak olan hareketlerimize bile çok dikkat etmeliyiz. Ayrıca bu durumların dışında bayanlar bu dönemlerde sürekli olarak isteklerde bulunabilirler. Bu istekler mutlaka yerine getirilmelidir. Çünkü bu durumlarda bayanların herhangi bir isteğinin yapılmaması halinde bayanların direk olarak etkileneceği ve bu durumda herhangi bir etkilenme sonucunda doğacak olan çocuğunda etkileneceğini bildiğimiz için mutlaka gebelik döneminde istediklerini yerine getirmeliyiz. Gebelik döneminde hassas olan bayanlara mutlaka ufak sürprizler yapılmalı ve gönülleri hoş tutulmalıdır. Çünkü annenin mutlu olması bebeğin daha sağlıklı olmasını sağlayacaktır.
Başka bir etki ise bayanlarda kilo alma problemi olacaktır. Kilo alma problemini bayanlara yansıtmamamız en önemli husustur. Çünkü bayanların mümkün olduğunca moralinin yüksek tutulması gerekmektedir. Gebelik dönemi bayanların aldığı kilolarla ilgili herhangi bir takıntısı oluştuğunda bunu gidermek için onlara iltifat etmeyi denemeniz gerekmektedir. Bunu yapmanız eşinizin ve doğacak olan çocuğunuzun sağlığı için daha yararlı olacaktır.
7 Mayıs 2014 Çarşamba
Akson
Sinir hücrelerinin en belirgin ve uzun olanıdır. Uzun boru şeklinde bir yapıya sahip olan akson çok uzak yerlere ulaşmaktadır. Bel bölgesinde bulunan omurilik hücresinden çıkan ve ayağa kadar uzanan aksonun boyu 80 cm kadar ulaşmaktadır. Aksonlar genellikle dışlarında bir yağ kılıfı ile sarmalanılarak çevreden izole edilmektedir. Bu izolasyon ne kadar kalın olursa hızı o oranda artmaktadır.
2014 Karın Germe Ameliyatı Fiyatları
5 Mayıs 2014 Pazartesi
Alel
Bir karakter üzerinde farklı ya da aynı yönde etkili olan, iki veya daha fazla olan genlerden her biridir. Özellikle bir kromozomun bir lokusundaki iki veya daha fazla seçenekli gen çeşidini anlatmak için kullanılmaktadır. Kromozomlardaki genler alel denilen genlerden oluşmaktadır. Aynı karakteristik özelliği kodlayan ancak farklı kodlar taşıdığı için farklı özelliklerin ortaya çıkmasını sağlayan genlerden her biri alel’dir.
Koltukaltı Kokusu Nasıl Giderilir?
Koltuk altına sıkılan deodorantlar ve roll-on'lar koltukaltı kokusunu geçici olarak ortadan kaldırırlar. Reklamlarda bu ürünler sanki koltuk altı kokularını tamamen ortadan kaldırıyormuş gibi lanse edilse de durum hiç de öyle değildir. Bu ürünler ya koltukaltında terlemeyi önleyen ya da teri emen bir takım kimyasallar içerir. İçerilerinde kimyasal maddeler bulunduğundan bu ürünlerde dikkatli kullanılmalıdır. Bilindik markaların dışına pek çıkmamak da fayda vardır. Bazılarının içerdiği kimyasallar cildimize zarar verebilir. Koltuk altı kokusunu gidermek için öncelikle koltukaltımızın terlemesinin önüne geçmekte fayda vardır. Bunun için sıcak havalarda daha ince giyinmek faydalı olacaktır. Bunun dışında günlük duşumuzu almalı ve koltukaltı kıllarını uzatmamalıyız. Bazı hastalıklarda insanlarda aşırı terlemeye neden olur. Bu tür hastalıklar için doktora danışılmalıdır. Bunun dışında bazı ameliyatlar ile koltukaltı ter bezleri azaltılıp terlemenin en aza indirilmesi mümkündür.
4 Mayıs 2014 Pazar
Koltuk Altı Neden Kokar?
Ter, vücudumuzdaki fazla tuzu ve zehirli maddeleri dışarı atmak için gerekli bir eylemdir. Özellikle yaz aylarında görülen terlemeler sonucu vücutta kötü kokular meydana gelebilir. Koltuk altı dediğimiz, kolumuzun gövdemizle birleştiği yerin alt tarafı(omuzun altı) diğer bölgelere göre daha ağır kokunun olduğu bölgeler arasındadır. Koltuk altının kokması bu bölgenin terlemesinden ve havasız kalmasından dolayı meydana gelir. Zaten dikkat edersek vücutta kötü kokunun öncelikli nedeni terleme ve havasızlıktır. Koltuk altı bölgesindeki kılların uzun olması kötü kokuyu daha da arttıracaktır. Burada kokuya sebep olan aslında terleme ve havasızlık değil koltuk altındaki nemli ortamda üreyen bakterilerdir. Ter içerisinde bakteriler için besin kaynağı olan mineraller ve yağlar bulunur. Terleyen bir bölge havalanmaz ise kurumaz, kurumaz ise de bakteri oluşumuna zemin hazırlar. Böylelikle koku oluşur. Koltuk altı neden kokar sorusunun en büyük cevabı bu olsa da yediğimiz yiyecekler, ten yapımız ve bazı hastalıklar bu kokuyu daha ağır bir hale getirerek bizi zor durumda bırakabilir. Böyle bir durumda bir doktora danışmak en iyisidir.
2014 Alın Germe Ameliyatı Fiyatları
Yaşlılığın ilk bakışta farkedilen en büyük işaretlerinden bir tanesi yüzdeki kırışıklıklardır. Yaşın ilerlemesi ile alında oluşan kırışıkların giderilmesi için kozmetik açıdan yapılan girişimler bir yere kadar cevap verebilir fakar iir yerden sonra çözümü cerrahidir. Estetik cerrahlar tarafından çok sık yapılan bir ameliyattır. Alında kırışıklık olması, çatık kaşlara sahip olmak ve kaş düşüklüğü olan kişiler yorgun ve kızgın bir yüz ifadesine sahip olurlar. Bu durum kişileri daha da yaşlı göstermektedir ve bu durum kişileri psikolojik olarak da etkilemektedir. Hastalar hem fiziksel hem psikolojik açıdan rahatlamak için bıçak altına yatmaktan çekince duymazlar. Çok pahalı bir ameliyat olmasa da alın germe ameliyatı fiyatları 3 aşağı 5 yukarı bir çok merkezde aynıdır. Yine de, hastane kalitesi ve cerrahın başarısına göre alın germe ameliyatı fiyatları 1000 dolar ile 3000 dolar gibi fiyat aralıkları ile yapılmaktadır.
3 Mayıs 2014 Cumartesi
Hamilelikte Tırnak Morarması
Hamilelik döneminde tırnaklarda morarma sık rastlanılan bir durum değildir ve hamilelikle ilişkilendirilmesi oldukça zordur. Tırnaklarda morarma var ise genellikle hamilelik dışında başka bir nedenden dolayıdır fakat bebeğin gelişimiyle birlikte içeride organlara ve damarlara yapacağı basınç da buna neden oluyor olabilir. Bebeğin baskısıyla olma ihtimali epey düşüktür. Bu sebeple hamilelikte tırnak morarmasından ziyade tırnak morarmasının genel sebeplerine bakalım.
Eğer tırnağınızı sert bir şekilde bir yere çarpar, darbeye maruz bırakır ya da kapı arası ve benzeri bir yerde sıkıştırırsanız morarır. Bu tip morarmalar bir süre sonra kendiliğinden iyileşir. Sadece iyileşme sürecini hızlandırmak için doktora gidebilirsiniz.
Tırnakta morarmanın diğer önemli bir nedeni tırnakların olduğu bölgedeki kan dolaşımının bozulmasıdır. Buna bebeğin içeride yapmış olduğu baskı sebep oluyor olabilir. Astım ve bronşit gibi solunum hastalıkları da tırnak morarması nedenleri arasındadır. Bu kişiler vücutlarına yeterli oksijeni alamazlar ve bunun bir sonucu olarak kan değerleri kötüleşir. Yeteri oksijeni bulundurmayan kan da sadece tırnaklarda değil tüm vücutta morarmalara sebep olabilir.
Bunların dışında tırnak morarması ihmal edilmemesi gereken bir sağlık sorununun işareti olabilir. Özellikle hamilelikte tırnak morarması olduğunda bu sorunu derhal doktorunuza bildirin. Sizden bazı tetkikler isteyip morarmanın nedenini araştırmak isteyecektir.
Yapraklar Yeşerip Hayat Tazelenirken Cildinizi Onarın
Bahar geldi çattı. Mevsim geçişleriyle baş gösteren fiziksel değişikliklerle de karşı karşıya kaldık. Bu değişikliklerin şüphesiz en büyüğü cildimizde yaşanıyor. Mevsim geçişlerinde cildimizin nem dengesinde önemli değişiklikler yaşanır. Cildi kuruluktan pul pul dökülen de vardır, cildinin çok yağlı olmasından şikayet eden de. Siz de büyük ihtimalle bu sorunların birinden şikayetçisiniz. Cildinizde meydana gelen bu değişikliklerin önüne geçmek için tek bir yol var, o da cilt bakımı. Ne öneriyorsun dediğinizi duyar gibiyim. Anlatayım:
Yeni çıkan cilt bakım ürünlerini hepimiz deniyoruz, takip ediyoruz ama cildimizi uzun zamandır tanıyan ve koruyan bir marka var: Vaseline! 140 yılı aşkın süredir bizimle birlikte olan, nesilden nesile geçen bu ürün bize gerçek nemlendirmeyi sağlıyor. Vaseline markası şimdi de, üçlü saflaştırma yöntemiyle geliştirdiği Türkiye’deki en saf Vaseline Nemlendirici Jel’i bize sunuyor.
Vaseline Nemlendirici Jel, 3 kat saflaştırılmış formülü sayesinde piyasadaki diğer kremlere göre çok daha iyi sonuçlar veriyor. Üstelik sadece cilt nemledirmede değil; yara bakımı, pişikler, dudak bakımı gibi durumlarda da iyileştirici etki gösteriyor.
Son olarak, size çok mutlu olacağınız bir haber daha vereceğim: Hepimizin bayıldığı Vaseline’in Cocoa Butter losyonu ve kremine şimdi de Nemlendirici Jel’i eklendi! Bu harika ürünü cildinizi ve dudaklarınızı nemlendirmek için her gün kullanabilirsiniz.
Siz de bahar gelirken taptaze bir cilde kavuşmak istiyorsanız Vaseline Nemlendirici Jel’e tüm marketlerden ve eczanelerden ulaşabilirsiniz.
Bir boomads advertorial içeriğidir.
Afaki
Katarak cerrahisi ile göz merceğinin çıkarılması durumudur. Katarak göz içindeki merceğin bazı sebeplerden dolayı şeffaflığını kaybederek bulanıklaşmasıdır. En sık yaşa bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Bunun yanı sıra sigara kullanımı, göz ve kafa travmaları, ağır hastalıklar, Metabolik hastalıklar ve beslenme bozuklukları sonucu da ortaya çıkmaktadır. Ender olarak da doğumsal olabilmektedir.
Hamilelikte Tırnak Kırılması
Hamilelik döneminde vücut hormon dengesindeki değişiklikten dolayı kimi hanımlarda tırnaklar hızlı bir şekilde uzar. Tırnakların hızlı uzaması sonucu tırnaklar yeteri sağlamlığa sahip olmayabilir, tırnaklarda incelme ve kırılmalar görülebilir. Doğum sonrası kendiliğinden eski haline dönecek bu durum için bazı önlemler almak mümkündür.
Gebelikte tırnak kırılmasından şikayet ediyorsanız öncelikle beslenmenize önem vermeniz gerekir. Tekdüze beslenmek yerine dengeli beslenmek hem sizin sağlığınız hem de bebeğinizin sağlığı için oldukça önemlidir. Şimdi tırnaklar için neler yapabileceğimize bir bakalım. Aslında bir B grubu vitamin olan Biotin ya da H vitamini olarak bildiğimiz cildi, saçları ve tırnakları güçlendirip güzelleştiren vitamini doktorunuza danışarak kullanabilirsiniz. Fındık, ceviz, badem, soya fasulyesi, yumurta, mantar, muz, avokado, et, tavuk, mantar, kuruyemişler, kaşar peyniri, süt ve tahıllı yiyeceklerde bulunan bu vitamini yeteri kadar aldığınızdan emin olun. Kalsiyum ve biotin desteği oldukça iyi gelecektir.
Tırnaklar için özel olarak üretilmiş bazı nemlendirici kremleri kullanmak tırnaklarınızın daha esnek olmasını sağlar. Böylece kırılmalar önemli ölçüde azalacaktır.
Ayrıca bu dönemde; tırnaklarınızı ısırıyor ya da yiyorsanız bu kötü ve bir hanımefendiye yakışmayan alışkanlıklardan hemen sonsuza dek vazgeçin. Elinizde çok fazla deterjan ve sabun gibi kimyasallara maruz bırakmayın. Elleriniz ve tırnaklarınız her daim kuru ve temiz olsun. Hamilelikte tırnak kırılması sorunu için tırnaklarınızı da fazla uzatmayın çünkü tırnaklar ne kadar uzun olursa o kadar kolay kırılır. Yatağınıza uyumak için girmeden bir 5 dakika önce tırnaklarınıza bir bakım kremi sürün.
Aerofaji
Aerofaji hava yutma anlamına gelmektedir. Çeşitli nedenlerden kaynaklanan ve gürültülü geğirtiler gösteren karmaşık bir olgudur. Bu hastaların incelemelerinde geğirtilerden önce hava yutarak yemek borusuna dolduğu görülmektedir. Havanın önemli bir bölümü kaltr ve ağızdan gürültülü şekilde çıkarılmaktadır. Aerofaji bazen karın ve göğüs boşluğunu etkileyen hastalıklara bağlı olmaktadır. Bunun bilincinde olmayan hasta gaz oluşumunun fazlalığı ve sindirim bozukluğu olarak algılamaktadır.
2 Mayıs 2014 Cuma
Doğum Sırasında Görülebilen Riskler
Anne adayları normal doğumu tercih etmelerine rağmen bazı durumlar da sezaryene başvurulmaktadır. Bebek bazı durumlardan dolayı doğum kanalına ilerleyemezse, Rahim ağzı yeterince açılmazsa veya bebeğin kalp atışlarının yavaşlaması ve nefes alıp alamadığı konusunda uzmanların endişeleri ve gözlemleri mevcutsa acil olarak sezaryen ile bebeğin çıkarılması gerekmektedir. Ayrıca normal doğum veya sezaryen doğumdan sonra bazı sebeplerden dolayı durdurulamayan kanamalar gözükmektedir. Durdurulamayan kanamalara günümüzde ender rastlanmaktadır. Fakat böyle bir durumla karşılaşıldığı zaman ayrı bir operasyon yapılması gerekmektedir. Ayrıca doğumdan sonra bebeğin eşiği çıkmazsa ayrı bir operasyon yapılmasına ihtiyaç duyulacaktır. Bebeğin eşiğinin çıkmaması sorunu da günümüz de ender rastlanmaktadır.
Normal doğum ve ya sezaryen doğumlar da genel anestezi verilmesine bağlı olarak doğum yapıldıktan sonra uyanamama gibi sorunlar da görülmektedir. Fakat günümüz de ameliyatlar son teknoloji ile yapılmasından ve anne adaylarının genç olmasından dolayı uyanamam gibi bir durum söz konusu bile değildir.Sezaryen doğumlarda ise yine doğum esnasın da ve doğumdan sonra bazı ender sorunlarla karşılaşılmaktadır. Sezaryen doğumdan sonra yara yerinin açılması, yara yerinin yangı kapması, yine çok ender görülen idrar torbasının yangı kapması ve yaralanması ve ya çok riskli ve zorlu bir ameliyat ya da çok hızlı bir ameliyat geçirildiyse, buna bağlı olarak bağırsak yaralanmaları veya idrar kanalının yaralanması gibi sorunlar meydana gelebilmektedir.
1 Mayıs 2014 Perşembe
Hindistan Cevizi Yağının Faydaları
Günümüzde sağlığa faydalı olduğu söylenen fakat faydası olmayan o kadar çok yağ vardır ki bunların çoğunda zaten etiketinde belirttikleri maddenin ne kendisinden ne de yağından eser yoktur. Bu kadar sağlıksız yağın içerisinde hindistan cevizi yağı sizin için bir alternatif olabilir.
Hindistan cevizi yağı kalp sağlığına iyi gelir, bağışıklık sistemini güçlendirir ve size bol miktarda enerji sağlar. Önemli bir artısı da tadının güzel olmasıdır :) Hindistan cevizi yağı cildiniz için biçilmiş kaftandır. Losyon olarak kullanır cildinize sürerseniz cildinize tazelik ve nem kazandırır. Kuru ciltler için denemeniz gerekir. Kuru cilde sahip olan ve hindistan cevizi yağı kullanmış bir çok kişinin hindistan cevizi yağı hakkında olumlu görüşü vardır. Pul pul dökülen bir cildiniz varsa hindistan cevizi yağını cildinize sürün ve hafifçe ovalayarak yedirin. Yine çatlamış dudaklar için bakım kremi arıyorsanız bu yağı sürün. Aynı şekilde tırnak bakımı içinde kullanın. Dudaklarınızda güzel bir tat ve koku da bırakacaktır. Bu yağın yaşlanmayı geciktirici etkisi de vardır. Ayrıca tamamen doğal hindistan cevizi yağını göz makyajınızı temizlemek için de kullanabilirsiniz. Gerçekten de makyaj temizleme konusunda çok etkilidir. Saç bakımı içinde tavsiye edilen bir üründür. Saçlarınıza sürdüğünüz yağı 10 dakika bekletip daha sonra şampuanla saçınızı yıkayabilirsiniz. Cilt yaralarına sürüldüğünde iyileşme sürecini hızlandırdığı da söylenmektedir.
Hindistan cevizi yağı piyasada çok kolay bulunan bir yağ değildir ve sahtesi de çoktur. Tamamen doğal bir ürün değilse beklediğiniz etkiyi alamayacağınızı unutmayın.
Sezaryenden Sonra Yapılanlar
Sezaryen bir doğum yöntemidir fakat aynı zamanda ameliyattır. Sezaryen ameliyatından hemen sonra bebek ısıtıcı altında temizlenmelidir. Eğer yolunda gitmeyen bir şey varsa ve gerekiyorsa ameliyat odasında çocuk doktoru tarafından muayene edilmelidir. Gerek yoksa daha sonra serviste annenin yanında da muayene edilebilir. Bazen daha ciddi sorunlarda bebeğin yoğun bakım ihtiyacı olur. Bu tür durumlarda bebek varsa hastanenin kendi bünyesindeki yoksa da dış merkezdeki bir yenidoğan servisine transfer edilir.
Eğer bu işlemlere gerek duyulmuyorsa bebek gayet sağlıklı ise ameliyattan sonra anneye teslim edilir ve anne ile teması sağlanır. Sezaryenden sonra genellikle 6-7 saat sonra annenin sulu gıdalar yemesine izin verilir fakat bu saate kadar ağızdan hiçbir yiyecek içecek alınmaz. Yine de bu süre hastadan hastaya ve doktordan doktora değişebilmektedir. O yüzden doktorun direktiflerine göre hareket ediniz.
Genellikle ameliyattan 6 saat sonra idrar sondası çıkarılır ve hastanın ayağa kalkmasına izin verilir. Ameliyattan hemen sonra altı ve on iki saat süreyle serum ve damardan serum uygulaması yapılır. Bu çok önemli bir işlem olmaktadır. Hastanın kendini daha çabuk toparlaması ve güç kazanması için yapılır. Anneye ağrıları için ağrı kesici verilir. Ciltte kesi olduğu için ağrılar olur. Günümüzdeki ağrı kesiciler daha etkili olduğundan ağrıları daha iyi hafifletir. Hep 6 saat diyoruz ya sezaryenden sonra yürümek için de bu 6 saatlik süreyi beklemeliyiz. Biraz karın bölgesinde ve kasıklarda ağrımız olabilir fakat bu normaldir. Sezaryenin ertesi günü ağrılar baya bir geriler. 1-2 hafta içerisinde rahat bir şekilde yürümeye başlanabilir. Sezaryen ameliyatından sonra bazı çiftlerde kan uyuşmazlığı görülebilir. Kan uyuşmazlığı olan çiftlerde bebeğin kanına bakılır eğer bebeğin kan gurubu + ise sezaryen yapmış olan hastaya kan uyuşmazlığı iğnesi yapılmalıdır. Bebeğin kan grubu anne ile aynı çıkarsa kan uyuşmazlığı iğnesi yapılmasına gerek yoktur.
Çoğunlukla ameliyattan 24 saat sonra veya 48 saat sonra yara yerindeki bandaj açılır. Bu konuya doktor karar vermektedir. Bandajı çıkarmadan önce doktorunuza danışınız.
Sezaryen Öncesi Hazırlıklar
Sezaryen olmak için hastaneye gidilmeden önce yapılması gereken bazı hazırlıklar vardır. Bunlar ameliyat olacak kişilerin yapması gereken hazırlıklara benzemesine rağmen yine de farklılıklar göstermektedir. Bunların nedeni sezaryen işleminde doğum gerçekleşmesinden dolayıdır. Söyleyeceğimiz hazırlıklar tarihi belirlenmiş sezaryenler için geçerli olmakta, ani sezaryenler için bu hazırlıklar yapılmamalıdır.
Çoğu zaman doktorlar ameliyat olacak hastalara, ameliyattan önce duş almasını önerir. Bu hijyen açısından çok önemli bir husus olmakla beraber, enfeksiyon riskini de beraberinde getirmektedir. Bu gibi nedenlerden dolayı hastadan sezaryen öncesi duş alması istenir. Sezaryen ameliyatına bir hafta veya birkaç gün kala genital bölgeye veya karına ağda(traş) yapılması münasip değildir çünkü burada ağda veya traş sonrası oluşacak yaralar ameliyat sırasında enfeksiyon kapabildiği için doktorlar tarafından tavsiye edilmemektedir. Gerekirse bunu hastane personeli yapacaktır.
Önemli hastalıkları olan hastalar ,örneğin diyabeti,guatrı,hipertansiyonu olan hastalar mutlaka hastaneye yatış yapacaklarsa bu ilaçları yanlarına almalılardır.
Bir diğer önemli husus ise hastaneye yatış yapacak hastaların yanlarına ameliyat çantası almaları gerekmektedir.Bu çanta içinde bebeğe lazım olacak eşyalar ve hastalara lazım olacak eşyalar olmalıdır.Ayrıca sezaryen yapmak için hastaneye gidecek hastalara o ana kadar yapılan tahliller ve gebelik dosyasının, hastanın yanında götürmesi çok önemli bir husus olmaktadır.
Ameliyata 1 gün kala gebe bayanın hiçbir şekilde alkol ve sigara ve doktorun tavsiye ettiği ilaçların dışında hiçbir ilaç almaması gereklidir.
30 Nisan 2014 Çarşamba
Kadınlarda Yumurta Dondurma İşlemi Nasıl Yapılır?
Kadınlarda üreme hücresine yumurta adı verilir. Bu yumurta dondurup saklanabilme özelliği sağlamaktadır. Yumurta hücreleri daha sonra istenildiğinde kullanılmaya devam edilebilir. Kadınların yumurta üretimi doğumdan sonra da devam etmektedir. Bu yumurta üretimi menepoza kadar devam etmektedir. Bu yumurtalardan alınan örnekler saklanırsa istenilen zamanda tüp bebek yöntemi ile tekrar kullanılabilmektedir. Yumurta aslında bir hücredir. Yani vücudun bir parçasıdır. Vücudumuzun en büyük hücresi olan yumurta dondurulduktan sonra yıllarca bozulmadan saklanabilmektedir. Bu işlemler sonucunda yıllar sonra tekrar kullanılmak için çözme işlemi yapılarak tekrar kullanılabilir hale getirilmektedir. Bu çözme işleminden sonra tüp bebek tedavi yöntemi ile yumurta erkekten alınan sperm ile döllenir ve yumurta artık anne rahmine yerleştirilerek gelişim süreci başlar. Yumurta dondurma işlemi genellikle ani dondurmalar ile yapılmaktadır ve yumurta ne kadar hızlı dondurulursa o kadar sağlıklı kalmakta ve yıllarca kendini koruyabilmektedir. Bu yöntem genellikle kullanılmamaktadır. Fakat ileride risk oluşturabilecek bir durum düşünüldüğünde Bu koşulda mutlaka kadından alınan yumurta dondurulmalıdır. İleride erken menopoz olacak bir ihtimal var ise bu nedenden dolayı dikkatli olunmalı ve mutlaka bu işlem yapılmalıdır.
Yumurta dondurma işlemi genelde erken yaşlarda yaptırılırsa daha garanti olur çünkü doğurganlık yaş ilerledikçe azalmaktadır. Bu nedenden dolayı ne kadar erken yumurta dondurulursa çocuk olması o kadar kolay ve daha az maliyetli olur.
Hamilelikte Risk Faktörleri
Günümüz de tıbbın ilerlemesiyle anne adayları, hatta hamile olmayan bayanların bile artık uzmanlar tarafından yapılan tetkikler sonucu kişinin hamileliğinin az riskli mi yoksa çok riskli mi olacağı anlaşılabilmektedir. Risk faktörleri, anne adaylarının ve ya anne olmak isteyen kişilerin jinekolojik olarak muayene edildikten sonra hangi risklerin olduğu rahatça gözlemlenmektedir. Örneğin rahim ağzında oluşan tümörler, gebe bayanın erken doğum veya düşük yapma riskini arttırmaktadır. Yumurta kistlerine bakılarak hamileliğe engel teşkil edeceği gibi hamilelik dönemin de risk oluşturacak şekilde yumurta kistleri bayanlarda görülebilmektedir.
Ayrıca kişinin annesinin, ablasının ve ya kardeşinin hamilelik dönemlerin de yaşadıkları riskler ve sorunlar da uzman doktorlar tarafından dikkate alınmaktadır. Bunun yanı sıra ailesin de şeker hastalığı olan kişi ve ya genç yaşta kalp rahatsızlığı olan bir aile ferdinin olup olmaması da uzmanlar tarafından sorulmakta ve not edilmektedir. Bundan sonra anne adayına veya anne aday adayına herhangi bir hastalığı olup olmadığı sorulmaktadır. Ciddi kalp rahatsızlığı, hipertansiyon ve ya şeker hastalığı olan bayanlar da hamilelik riski daha fazla olmaktadır. Ayrıca kişinin kilosu dikkate alınmaktadır. Kişi aşırı kiloluysa hamilelikte sorun oluşma riski fazla olacağı gibi, az kiloluysa da bu da hamilelik dönemin de bazı sorunların oluşmasına neden olabilmektedir. Bu gibi bilgilerin öğrenilmesiyle, kişi hamile kalmadan hamilelik riskinin ne derecede olacağı bilinmektedir.
29 Nisan 2014 Salı
Gebelikte Zeka Testi
Gebelik sırasında yapılan ikili test, üçlü test gibi testlere genel olarak “zekâ testi” adı verilmektedir. Bu testlerin asıl ismi ise “doğum öncesi tarama testi” olarak geçmektedir. Halk arasında ki ismi zekâ testleri olsa da bu testler bebeğin zekâsını ölçmek için değil, bebeğin kromozom bakımından bir bozukluğu olup olmadığını, down sendromu olup olmadığını belirlemek için yapılmaktadır. Gebelik sırasında, bebeğin zekâ seviyesinin ölçülebileceği herhangi bir test ve benzeri uygulama bulunmamaktadır. Doğum öncesi tarama testlerinde olumsuz bir sonuç çıkmayabilir. Lakin olumsuz bir sonuç çıkmasa bile bebekte bazı zekâ geriliği oluşturacak durumlarda vardır. Yani bu testler sadece bazı kromozomsal hastalıkları belirleyebilmektedir. Gebelik döneminde oluşan bazı hastalıklarda anne rahmindeki çocuğun zeka geriliğine sebep olabilir. Yani bu testlerden alınacak sonuçlar çocuğun zekâ geriliğini anlamada tam anlamıyla yeterli olmayacaktır.
Doğum öncesi tarama testlerinden ikili test 11. hafta ile 14. hafta arasında yapılmaktadır. Üçlü veya dörtlü test ise gebeliğin 16. haftası ile 20. haftası arasında yapılır. Bu yapılan testlerde yanılma payı da bulunmaktadır. Yani test sonuçlarına göre normal gözüken bir bebeğin hasta olma ihtimali, anormal gözüken bir bebeğinde normal doğma ihtimali vardır. Testlerin yanılma paylarını azaltmak için bazı uygulamalarda bulunmaktadır. Amniyosentez gibi yöntemlerle yanılma payları azaltılabilir. Bu testleri başvuracağınız bir kadın doğum uzmanı sayesinde öğrenebilir ve daha detaylı bilgi sahibi olabilirsiniz.
28 Nisan 2014 Pazartesi
Hamilelikte Avuç İçlerinde Kızarıklık
Gerek hamilelik döneminde olsun gerekse hamilelik dışındaki diğer zamanlarda olsun avuç içi kızarıklıkları genellikle karaciğer kaynaklı hastalıkların bir belirtisi olarak karşımıza çıkar. Tabi ki bu her zaman ortada bir karaciğer hastalığı olduğuna kesin olarak işaret etmez. Hamilelikte avuç içi kızarıklık, ortada hiçbir sağlık sorunu yokken hamileliğin kendi doğasından dolayı görülebilir. Hamilelikte görülen bu kızarıklıklar bazen kaşıntı da yapar. Genelde avuç içleri kızarsa da bazen ayak içleri de kızarabilir. Hamilelikte ortaya çıkan avuç içi kızarıklığı hormonsal nedenlere dayandırılır. Kanda bulunan ötrojen hormonunun artması sonucu görüldüğü düşünülmektedir. Bazen kızarıklıkla birlikte şiddetli kaşıntılar da ortaya çıkar. Bu tür durumlarda doktorunuzun tavsiye edeceği bir krem kullanarak rahatlayabilirsiniz. Krem sürerek bu sıkıntıdan kurtulamadıysanız tekrar doktorunuza bu durumu anlatmalısınız. Doktorunuz gerekli tahlillerinizi yaptıracak sizde kızarıklık ve kaşıntının sebebini arayacaktır. Böylelikle uygun tedaviyi vererek sizin bu zorlu süreci daha kolay atlatmanızı sağlayabilir.
Hamilelikte Kramplar
Gebelikler sırasında ortaya çıkan Kramplar sık görülen bir durumdur. Gebe bayanların krampların geldiğini önceden hissetmesi durumunda alabilecekleri en iyi önlem sol tarafa doğru yan yatış pozisyonuna geçmeleridir. Bu pozisyondayken bacaklarını yukarı doğru kıvırmaları, hem bebek, hem de anne adayı açısından en rahat pozisyondur ve krampların etkisinin çok daha az olmasını, kısa süreli olmasını sağlar. Hamilelik sırasında sırt üstü yatış pozisyonu iç organlarına ve özellikle toplardamarın üzerinde var olan baskının iyice artmasına sebep olmaktadır ve bu durum yaşanacak krampların daha fazla ve daha uzun süreli olmasına sebep olacaktır. Bu nedenlerle yan yatış pozisyonu iç organların en rahat olacağı pozisyon olarak, krampların daha az şekilde ve daha kısa süreli yaşanmasında etkilidir.
Bununla birlikte sürekli yan yatmak mümkün olmadığından, çeşitli yastıklarla desteklenmiş bir sırt üstü yatış pozisyonu da aralıklarla kullanılmalıdır. Gebeliklerde yaşanan krampların nedenleri, normal yaşam sırasında görülen kramplardan biraz daha farklıdır. Özellikle gebeliğin son dönemlerine doğru, bebeğin kalsiyum, magnezyum gibi minerallere olan ihtiyacının artması ve anne adayının bu mineralleri yeterli miktarda almıyor olması yaşanacak krampların nedeni olabilir. Gebeliğin ilerlemesine bağlı olarak bebeğin büyümesiyle beraber, toplardamar sistemine olan basının ve sıkıştırmanın artması ve dolayısıyla, bacaklardaki kan dolaşımının azalması kramp nedenlerinden bir diğeridir. Krampların sık ve uzun süreli yanması durumunda mutlaka bir uzmandan yardım ve öneri alınmalıdır.
Gebelikte Diyet Yapılır Mı?
Gebelik döneminde her ay anne adayı belirli ölçülerde kilo alır. Diyetin hamilelik döneminde yapılması doğru değildir fakat gebe kalmaya karar vermeden önce ideal kiloya ya da yakın bir ağırlığa ulaşıp sonrasında gebe kalmak yerinde bir hareket olacaktır. Aşırı kilonuz varken gebe kalmanız hem sizin için hem de bebeğin sağlığı açısından sıkıntılar oluşmasına neden olabilir. Fiziksel anlamda da aşırı kilolarla karnınızdaki bebekle zorlanırsınız. Fazla kilolarınız var ve gebe kaldıysanız doktorunuzun ile birlikte bir diyetistenden yardım alarak günlük ihtiyacınız olan besinleri eksiksiz alarak daha fazla kilo almadan gebeliğinizi geçirebilirsiniz. Hatta birazda ileri giderek hafif sporlar ve hafif egzersizler yardımıyla zayıflayabilirsiniz. Unutmayın ki ağır bir gebelik diyeti uygulamak hem sizin sağlığınızı hem de bebeğin sağlığını tehlikeye atabilir. Bu riski göze almak fırtınalı havada bebeğinizle uçurumun kenarında durmayı göze almaktan farklı değildir. Vücudunuzun karbonhidratlara, yağlara, vitaminlere, minerallere ve proteine belirli oranlarda ihtiyacı vardır. Bunların her birinin eksikliği siz de ve bebekte çeşitli sorunlara neden olabilir. Bu sorunlar bebeğiniz doğduktan sonra telafisi olamayacak sağlık sorunları da olabileceğinden doktorunuzun bilgisi dışında kesinlikle hamilelikte diyet yapmaya çalışmayın.
İlgili aramalar: hamilelikte diyet yapılır mı? gebelikte diyet yapmak zararlı mıdır? hamilelikte zayıflamaya çalışmak bebeğe zarar verir mi?
26 Nisan 2014 Cumartesi
Adenit
Boyundaki lenf damarlarının şişmesi ile meydana gelen iltihaplı şişmeye adenit denir. Mikro organizmalar üst solunum yolu, dişlerden ya da travma yolu ile nadir olarak da kan yolu ile lenflere ulaşmaktadır. Hafif vakalarda klinik tanı yeterli olmaktadır. Ancak antibiyotik tedavisine cevap vermediği zaman iğne aspirasyonu gerekmektedir. Büyüme devam ettiği zaman değişik tedavi yöntemlerine başvurulacaktır.
Presbiyopininin Tedavisi Nedir?
Bu konuda birçok tedavi yöntemi bulunmaktadır, ancak bu tedavilerin bazılarında avantaj, bazıları ise dezavantaj vardır. Tüm dünyada kullanılan en güvenilir yöntem olarak Kamra göz içi multifokal mercek operasyonları ile presblasik lazer tedavileri başarı ile yapılmaktadır. Presbiyopinin tedavi seçenekleri arasında cerrahi tedavi, Kamra Inlay tedavisi, Multifokal göz içi lens tedavisi, presbylasik tedavi, Monovizyon excimer lazer tedavisi, akomodatif lensler tedavi yöntemleri arasında yer almaktadır.
Üzüm Çekirdeğinin Faydaları
Üzümün çok faydalı olduğunu hepimiz biliriz ama bazılarımız çekirdeğini sevmezler. Hatta sırf çekirdeğini sevmedikleri için çarşı pazar çekirdeksiz üzüm arayanlarımız vardır. Halbuki üzüm çekirdeği o kadar faydalıdır ki Avrupa'nın bazı bölgelerinde ilaç olarak satılmaktadır. Üzüm çekirdeğinin bileşiminde bol miktarda prosiyanidin bileşimi bulunur. Sadece içeriğindeki bu madde ile yüzlerce hastalığa karşı bir koruma sağlayabilirsiniz. Bu madde antioksidan özelliktedir ve bilinen en kuvvetli antioksidan maddelerdendir. Öyle ki bazı bilimsel çalışmalar sonucu E2 vitamininden yaklaşık 50 kat güçlü olduğu görülmüştür. Bu madde hücreleri ve damarları yeniler. Hastalıkların bir çoğunu antioksidan maddelere sahip besinleri tüketerek önlemek mümkündür. Damarları canlandırması çok önemlidir çünkü damarlarımız vücudumuzun en uç noktasına kadar giderek oralara kan yani ihtiyaç duydukları besini, oksijeni taşırlar. Damarların zayıflaması, yaşlanması, taşıdığı kanı sızdırması hastalıkların başlamasına neden olacaktır. Kanın vücutta düzgün bir şekilde akmaması kalp kasına zarar verebilir. Ödemleri giderir.
Diş eti kanamalarını önler.
Gözdeki kanlanmaları önler. Görmeyi iyileştirir. Daha keskin bir bakış sağlar. Göz kamaşmasını da önler. Uzun süre bilgisayar başında kalanlar göz sağlığı için üzüm çekirdeğinden mutlaka faydalanmalıdır.
Fazla iş yapmadığınız halde gece yorgunluğu yaşıyorsanız üzüm çekirdeği aradığınız şey.
Bacaklarda şiş, karıncalanma hissi ve kramplara iyi gelir.
Cilt sağlığı ve güzelliği için de önemlidir. Cilt sarkmalarını ve kırışıklıkları önler. Cildin elastikiyetini ve yapısını muhafaza etmesine yardımcı olur. Kozmetik sanayinde de üzüm çekirdeğinin özü kullanılır. Cildiniz solgun ve cansız görünüyorsa mutlaka deneyin. Bir şey kaybetmezsiniz.
Kanser hastalıklarına yakalanma şansını azaltır.
Kalp sağlığınız için de üzüm çekirdeğinden faydalanın. Kalp krizi geçirme riskinizi azaltın.
Yüksek tansiyon ya da diğer adıyla hipertansiyon sorunu olanlar tüketmelidir.
Şeker sorunu yaşayanlara da tavsiye edilir.
Vücutları kolay kanayan ve kolay moraranlar kullanmalıdır.
Hemoroid ve varis gibi hastalıkların tedavisinde üzüm çekirdeği faydalı bir ilaçtır.
Tüm bu faydaların tamamına yakını üzüm çekirdeğinin sadece 2 özelliğinden ileri gelir. Bunlar; antioksidan ve damar onarıcı özellikleridir. Vücuda giren zehirli maddeleri etkisizleştiren antioksidanlar ve vücudu ayakta tutan damarlarımız.
Bu yazıdan sonra üzüm yerken çekirdeğini ayıklamanın ne kadar büyük bir ahmaklık olduğunu anlaşmışsınızdır umarım. O kadar para verdikten sonra insanın sapını bile yemesi lazım :) En iyisi bir daha ki sefere biraz acımsı olsa da iyice çiğneyerek çekirdeğini de mutlaka tüketin.
24 Nisan 2014 Perşembe
Akomodasyon Nedir?
Gözde uyum bozukluğu olarak açıklayabiliriz. Gözün yakın ve uzak arasındaki cisimleri gören noktasına dönüştürmek için yapılan netleştirmedir. Akomodasyon birçok sıkıntılara sebep olmaktadır. Günün sonunda görülen baş ağrıları, gözlerde çabuk yorulma, okumaya isteksizlik, uzaklık tahmininde tutarsızlık, okuma sırasında karşıya baktığı zaman görmeyi toparlayama gibi sıkıntılar yaratmaktadır. Akomodasyon bozukluğunu fotoğraf makinesindeki netleştirmeye benzetebiliriz.
2014 Göğüs Büyütme Ameliyatı Fiyatları
Bazı kadınların göğüsleri ya küçük ya da hiç yok gibi bir şeydir. Göğüsler kadın için önemlidir. Erkeklerin kadında dişiliği ön plana çıkardığı için ilk baktıkları yerlerden bir tanesi de göğüsleridir. Kadınlarda bunu bildiği için silikonlu sütyenler takarak ve benzeri taktiklerle bu açağı kapatmaya çalışmaktadır. Fakat bunlar tam anlamıyla bir çözüm değildir. Kesin çözüm için küçük çapta ya da büyük çapta tıbbi müdahale şarttır. Küçük göğüslerinden şikayetçi olan bayanların özellikle ilgi gösterdiği göğüs büyütme operasyonları birçok estetiysen tarafından yapılmaktadır. Göğüs büyütme ameliyatı fiyatları $1750'dan (yaklaşık 3500 TL) başlayarak $4500'a (yaklaşık 9000 TL) kadar değişmektedir. Ameliyatın yapılacağı hastane ve doktora göre fiyat değişimleri görülmektedir. İstenilen ölçülerde yapılan ameliyatlar sonucu hastalar kısa zamanda iyileşerek istedikleri görüntüye kavuşmaktadır.
23 Nisan 2014 Çarşamba
Kilolu Bebek Sağlıklı Bebek midir?
Sağlıklı bir bebeğin kilosunun her şarta normal standartlar arasında olması gerekmektedir. Çok kilolu bebek demek sağlıklı bir bebek olduğu anlamına gelmemektedir. Bunun en belirgin örneği gebelikler sırasında yaşanan diyabet yani şeker hastalıklarına bağlı olarak, bebekte görülen olağandışı irileşmedir. Bu tür bebekler dört kilo ve hatta bazen daha da üzerinde bir ağırlıkla doğabilirler ve hem doğumdan hemen sonra, hem de ilerleyen dönemlerde birçok sağlık sorunlarıyla karşı karşıya kalabilirler. Bebeğin doğum esnasındaki kilosuyla, sağlık sorunları arasında her zaman doğrudan bir ilişki vardır denilemez. Bazı durumlarda çok kilolu olmasına rağmen sağlıklı bir şekilde gelişip büyüyebilir, bazen de kilosu düşük veya normale yakın olan bebekler birçok sağlık sorununa sahip olabilir. Burada ki yaklaşım her bebeğin durumunu etkileyen faktörlerinde hesaba katılarak, kendi kişisel yapısına göre olmalı ve değerlendirilmelidir.
Kilosu fazla olarak doğmuş veya tam tersi olarak kilosu düşük olarak doğmuş tüm yeni doğan bebeklerde her zaman saf anne sütü ile beslenmesi gerekmektedir. Yeni doğan bebeklerdeki ilk ağırlık, gelecek için çok doğru bilgilerin oluşturulmasını sağlayamayabilir. Önemli olan düşük veya yüksek kilolu doğmuş olsa da ilerleyen dönemdeki gelişim aşamasıdır. Kilolu veya düşük kilolu olarak doğmuş olan bir bebeğin sağlıklı olup olmadığı özellikle doğumdan sonraki ilk haftalarda anne sütü ile beslenirken halen kilo alıp almadığının takip edilmesi önemli bir bulgudur.
Hamilelikte Ultrason Sakıncalı mıdır?
Yaklaşık otuz yıldır kullanılmakta olan Ultrasonografi, birçok hastalığın ön bulgularının yapılmasında ve özellikle hamileliğin safhalarının incelenmesinde yüksek önemde veri sağlayan araçlardır. Sürekli gelişmeye devam eden bir teknoloji olan ultrasonografi teknolojisinin anne ve bebek sağlığı üzerinde oluşturduğu, herhangi bir olumsuz etki günümüze kadar yapılan çalışmalarda tespit edilmemiştir.
Ultrason Anne ve bebek sağlığı üzerinde yüzde yüz olarak olumsuz etki yaratmamaktadır. Halk arasında bazı yanlış bilgilerin dolaşması, ultrason konusunda yanlış bir kanının oluşmasına da yol açmıştır. Bir ışın teknolojisi olmayan ultrasonografi, ses dalgalarının görüntüye dönüştürülmesi teknolojisidir. Gebelikler sırasında en az dört safhada ultrason kullanılması, bebeğin sağlıklı gelişip gelişmediğinin anlaşılabilmesi ve aynı zamanda hamileliğin annenin sağlığında oluşturduğu olumlu ve olumsuz etkilerin anlaşılabilmesi için gerekli görülmektedir. Gebeliğin ilk dönemlerin özellikle altıncı hafta dolaylarında girilen ultrason sonucu gebeliğin rahim içerisinde olup olmadığı ve bebeğin kalp atışlarının belirlenmesi için önemlidir.
İkinci olarak 12 ile 14. Haftalar arasında bebeğin sağlıklı gelişip gelişmediğini ve bazı anomalilerin ortaya çıkmasına sebep olabilecek ense kalınlığı gibi ölçümlerin yapıldığı ultrasonografidir. Bu ultrason sonucu bebekte oluşabilen birçok anomali tespit edilerek gerekli önlemlerin alınması hem bebek hem de anne sağlığı açısından büyük önem taşımaktadır. Üçüncü olarak 22. İle 24. Hafta arasında yapılan ultrasondur ve bebeğin tüm organlarının detaylı şekilde incelenmesini sağlayan ultrasondur. Bebeğin gelişimin izlenmesi açısından çok önemli bir rol oynamaktadır.
İlgili aramalar: gebelikte ultrason çektirmek sakıncalı mı? hamilelikte ultrason bebeğe zarar verir mi?
22 Nisan 2014 Salı
Papatyanın Faydaları
Papatya, bitkisel sağlık alanında çok eski dönemlerden günümüze kadar güvenle kullanılan bir bitkidir. Mayıs papatyası gibi türleri çok hoş kokar ve çoğumuz zaten bu koku sebebiyle bu çiçeğe aşığızdır. Bitkisel ürün satanlarda ve aktarlarda papatyayı kolaylıkla bulabiliriz fakat piyasada bulunan papatyaların neredeyse tamamı gerçek papatya değildir ve papatyanın içerdiği esas işimize yarayacak etken maddeleri içermezler. Papatyaya benzeyen kanaryaçiçeği gibi bitkiler papatya sanılarak kullanıldığında zehirlenmelere daha da kötüsü ölümlere neden olabilir. Bu sebeple güvenilir markalar dışında papatya kullanılmaması hayati önem taşır. Açıktan satılan papatyaların alınması tavsiye edilmez. Papatyaya neredeyse birebir benzeyen fakat içeriğindeki maddeler incelendiğinde papatya olmadığı anlaşılan pek çok bitki vardır. Hesap sorulabilirlik açısından markalı ürün kullanmak gerekir. Papatyanın faydaları sıralanırsa;
Papatyanın insanları rahatlatıcı, gevşetici, yatıştırıcı bir etkisi vardır. Bağırsak gazlarını giderir. Gaz sancısı sorunu yaşayan bebeklerde de yine markalı bilindik ürünler olması kaydıyla kullanılabilir. Karın ağrısı ve krampa iyi gelir. Mide rahatsızlıklarında kullanılabilir. İshali keser. İltihap kurutucudur. Ödem ve şişlikleri tedavi etmeye yardımcı olur. Hanımlar makyajını demlenip ılıtılmış papatya suyuyla temizleyebilirler. Cildi temizler ve ödem oluşmasını önler. Göz kapağı iltihaplarında suyu ile kompres yapılabilir. Saçları da canlandırır. Saçınızı kaynatılıp ılıtılmış papatya suyuyla yıkarsanız daha canlı saçlara kavuşabilirsiniz. Buğu yaparak sinüzit, nezle gibi hastalıklarda kullanabilirsiniz. Ateş düşürücüdür. Uykusuzluk sorununa faydalıdır. Kadınlarda adet düzensizliği şikayeti durumunda kullanılabilir.
Tüm bu mucizevi faydaları olan papatyayı demleyip içiyorsak günde 2-3 bardaktan öteye gitmemek gerekir. Mide bulantısı yapar ve başka sağlık sorunlarına da sebep olabilir. Hamile hanımlarda ağız yolu ile kullanılması tavsiye edilmez. Hamileler papatya yağını çatlakları önlemede ve tedavide kullanabilir, suyu ile ciltlerini temizleyebilirler.
Hamilelikte Depresyon Neden Olur?
Hamilelikte depresyonun oluşmasını kolaylaştırıcı ve aynı zamanda neden olan birçok etken vardır. Anne adayının kişilik özellikleri, çevresinden hamilelik sürecine ne kadar destek aldığı, hamilelik sürecini bekleyip beklemediği, bu duruma eşiyle birlikte nasıl karar verdiği gibi nedenler, bu etkilerden bazı önemli olanlarıdır. Anne adayının yaşamında daha önce bir takım travmatik olayların yaşanması veya depresyon gibi sinirsel bir rahatsızlığı daha önce geçirmiş olması hamilelik süreci ve sonrasında görülecek bir depresyonun, görülme riskini arttırmakta olan nedenler arasındadır. Hamilelik sırasında yaşanan depresyonlarda, bir takım endişeler, sıkıntılar ve takıntılar ortaya çıkmaktadır. Anne adaylarının gebelik süreçlerinin etkilerinin kolay veya daha zor şartlar altında olması kişiden kişiye değişen bir faktördür. Bazı gebeliklerde aynı süreç içerisinde bir takım sıkıntıları farklı şekillerde yani daha sıkıntılı veya daha kolay geçirebilirler.
Anne adayının çevresel faktörlerine, o an içerisinde bulundukları duygu durumlarına ve özellikle yakın çevresinden aldıkları desteklere bağlı olarak değişkenlik gösterirler. En önemli bulgular arasında olan hassasiyet, anne adaylarının yaklaşık yüzde sekseninde görülen bir bulgudur. Bunun yanı sıra, kaygılar, endişeler, korkular, sıkıntılar, güvensizlik hissi ve benzeri şikayetler anne adayları arasında yoğun şekilde görülmektedir.
Gebelikler sırasında anne adaylarının yaşadığı depresyonun şiddeti, aynı zamanda tedavi sürecinin belirlenmesinde de rol oynar. Orta şiddette görülen bir depresyonda çoğunlukla ilaç kullanımı gerekebilir. Şikayetlerin artmasına bağlı olarak mutlaka bir uzmana başvurulması gerekmektedir.
21 Nisan 2014 Pazartesi
Meyan Kökünün Faydaları
Meyan kökü sağlığa faydaları bitkilerden bir tanesidir ve oldukça önemli bir yere sahiptir. Bilhassa alternatif uzakdoğu tıbbında meyankökü hemen her bitkisel formülün içerisinde kendine yer bulmuştur. Yine batıda da meyan kökü bitkisel tedavi formüllerinde formülün vücut tarafından emilimini kolaylaştırmak için kullanılırdı. Dünyanın en kaliteli meyanı ülkemizde yetişmesine rağmen ülkemizde hakettiği değeri görmemekte, tarlalarda bahçelerde çıkan istenmeyen bir ot olarak görülmektedir. İstenmeyen ot olarak görülen meyan bitkisinin özleri bazı laboratuarlarda ayrıştırılarak değerinin onbinlerce katına satılmaktadır. Meyan kökü öksürüğü giderir, boğazı yumuşatır, bağışıklık sistemini güçlendirir, enfeksiyona karşı vücudu korur, mide rahatsızlıklarına, özellikle gastrite ve mide ülserine iyi gelir. Krampları çözer, kabızlığa karşı oldukça faydalı bir bitkidir. Böbreküstü bezi hastalıklarında etkilidir. Virüslere ve virüslerin neden olduğu hastalıklara karşı da etkili bir silahtır. Düzenli kullanıldığında sivilceleri azaltır. Ateş düşürür. Karaciğerin zehirli atıkları süzmesine yardım eder. Öyle ki içerisinde bulunan bazı kimyasal maddeler ayrıştırılıp Hepatit ve Siroz gibi önemli hastalıkların tedavisinde kullanılmaktadır. Meyan kökünden yapılan meyan şerbeti çok güzel tadı olan serinletici bir içecektir. Bu içecek aşlama adı altında satılmaktadır. Meyan şerbetini satanlara da aşlamacı denilmektedir. Meyanın çayı da ağız içinde çıkan yaralara iyi gelir. Nezleyi atar. Sesi güzelleştirir. Dolaşım sistemini en ufak ayrıntısına kadar temizleyerek damar tıkanıklığı önler. Mikrodolaşımı da hızlandırdığından hücreleri yenileyerek cildi güzelleştirir, saçları canlılaştırır. Görüldüğü üzere meyan kökünün faydaları say say bitmiyor. Bir bitkiden çok her derde deva bir ilaca benzer.
Aldehit
Karbonil gurubunun baş bağlarından akıl gurubu diğerinin de hidrojenle doyurulmasından oluşan bileşiklere Aldehit adı verilmektedir ve karbonil gurubu molekülün ucunda bulunmaktadır. Adlandırma yapılacağı zaman karbon atomlarını numaralandırmaya bu uçtan başlanmaktadır. Aldehit yüksek sıcaklıklarda alkollerin dehidrojenasyonundan elde edilmektedir ve adı da buradan gelmektedir. Kendine has özel bir kokusu bulunmaktadır.
20 Nisan 2014 Pazar
Boyun Fıtığı Ameliyatla Kesin Geçer Mi?
Boyun fıtığında ameliyata 10 hastadan sadece birinde başvurulmaktadır. Ameliyatın amacı omurilik ve sinirler üzerine baskı uygulayan fıtıklaşmayı tamamen ortadan kaldırmaktır. Fıtığın neden olduğu baskılardan kurtulunca ağrılar, uyuşmalar ve güç kayıpları da ortadan kalkar. Hasta sağlıklı haline kavuşur. Şu an ki tıp imkanlarıyla hastalar ameliyat olarak kesin sağlığa kavuşabilirler. Fıtığın ameliyatla geçmeyeceği söylentileri tamamen uydurmadır. Aksine bel fıtığı tedavisinde kullanılan yeni cerrahi teknolojiler ile olası komplikasyonların da önüne geçilmektedir. Ameliyat için mikrocerrahi gibi yeni ameliyat teknikleri kullanılırsa ve doktorunuz da deneyimliyse başarı hemen hemen kesindir. Fakat ameliyat sonrası dikkat etmeniz gereken kurallara uymazsanız, doktorunuzun önerilerini önemsemez ve uygulamazsanız sağlığa kavuşmanız mümkün olmayabilir.
İlgili aramalar: boyun fıtığı ameliyatla geçer mi? boyun fıtığı için ameliyat şart mı? boyun fıtığında ameliyat kesin çözüm sağlar mı?
Boyun Fıtığı Fizyoterapi İle Geçer Mi?
Boyun fıtığı tedavisine ilk olarak korse uygulaması, bölgesel enjeksiyon, ilaç tedavileri, kızıl ötesi ışınlar, sıcak uygulamalar, ultrason ve egzersizlerde başlanmaktadır. Fıtık ancak çok ileri bir düzeye ulaşmamışsa fizik tedavi ile tedavi edilebilir. Boyun fıtığında ameliyata son çare olarak bakılır. Boyun fıtığının 1. ve 2. evrelerinde traksiyon dediğimiz çekme cihazına bile bağlanmaya gerek kalmadan uygun pozisyonlar verilerek, elektroterapi ile, kas güçlendirici fizik tedavi hareketleri ve hastaya önerilerde bulunularak tedavi edilebilir.
br /> İlgili aramalar: boyun fıtığı fizik tedavi ile geçer mi?
18 Nisan 2014 Cuma
Bel Fıtığı Ameliyatı Olmalı Mı?
Ciddi bel fıtığı sorunu yaşayanların çoğu, çevresindeki insanlardan, bel fıtığı ameliyatının çok riskli ve çok zor olduğu, bel fıtığı ameliyatı olanların düzelmediği, ameliyatın çözüm olmadığı gibi bir düzine asılsız ya da fazla abartılı cümleler duymuştur. İnsanlar abartmayı severler ve abartarak anlattıkları bir durumu anlattıkları kişilerde çevrelerine abartarak anlatınca ortaya "abartının abartısı" gibi içinden çıkılmaz bir durum ortaya çıkıyor. Sağlık konusunda bu konuda çok sıkıntı vardır. Falanca kırıkçı un ufak olmuş kemiği tedavi ediyor, bel fıtığı ameliyatı olup da iyileşen yokmuş, filanca adam eliyle böbrek taşını düşüyormuş doktorlar bile ona gidiyormuş gibi ipe sapa gelmez hikayeleri çevrenizde duyarsınız. Günümüzde tıbbında hergün yeni teknikler yeni alet ve cihazlar keşfedilmekte ameliyatlar daha başarılı, daha acısız ve daha kolay yapılmaktadır. Bel fıtığı da günümüzde mikrocerrahi denilen bir yöntemle daha az kesi ile ve daha başarılı gerçekleşmektedir. Mikrocerrahi yöntemiyle başarılı bir doktor tarafından yapıldıysa başarı oranı çok yüksektir. Söylenildiği gibi sakat kalma, felç olma gibi tehlikeleri yoktur. Her ameliyatın bir riski vardır ve bazı ameliyatlarda risk biraz daha fazladır. Bel fıtığı ameliyatının riski ve komplikasyonu azdır. Eğer doktor kontrolünde uzun süre fizik tedaviye rağmen bel fıtığından kurtulamadıysanız doktorunuz da onay veriyorsa ameliyattan çekinmemelisiniz. Tedavi edilmedikçe ağrılarınız artacak ve yaşam kaliteniz azalacaktır. Günün birinde hareket dahi edemeyecek hale gelebilirsiniz. Fıtığınız sinirlere baskı yapacağından bacaklarınızda ve diğer bölgelerde ağrılara ve uyuşmaları neden olabilir. Ağrılarla yaşamak zorunda değilsiniz.
Bel Fıtığı Tedavisinde Fizik Tedavi Ne Kadar Sürer?
Bel fıtığında fizik tedavi süresini etkileyen bazı faktörler vardır. Bunlar;
Kişinin kas ve iskelet sisteminin yapısı başarıyı ve süreyi etkiler.
Fıtığın ilerleme düzeyi başarı oranına ve tedavi süresine etki eder. (Son aşamaya gelmiş fıtıklarda bile dikkat ve işbirliği ile %90'lara varan başarılar elde etmek mümkündür.)
Hastanın tedaviye göre günlük yaşamını düzenlemesi ve tedaviye bağlılığı önemlidir.
Ağır spor yapmamak, ani hareketlerden kaçınmak, uzun süre oturmamak, uzun süre ayakta kalmamak gibi kurallara uymak gerekir. Yukarıdaki tüm durumlar bizim için olumlu gelişirse fizik tedavi ortalama 15-20 gün sürer. Bu zaman zarfı sonunda genelde %80-%85 civarında bir iyileşme görülür. Bu iyileşme oranı, tedaviden 15 gün sonra %90-95 gibi bir düzeye ulaşır. Bu rakamlar hastadan hastaya farlılık gösterse de genel olarak çok fazla bir sapma görülmez. Tedaviyi planlayan doktor, fizik tedavinin ne kadar süreceği konusunda hastayı bilgilendirmesine yardımcı olur.
İlgili aramalar: bel fıtığında fizik tedavi ne kadar sürer? bel fıtığı tedavisinde fizik tedavi kaç gündür?
Tüp Bebek Tedavisinde Başarı
Tüp bebek tedavisinde başarı sizinde elinizdedir. Başarı için öncelikle stresten uzak olmalı ve kendinizi motive etmelisiniz. Bunun için bir doktora başvurup bu konu hakkında detaylı bilgi almanız gerekmektedir. Yeterli bilgi aldıktan sonra tüp bebek konusunda hazır olduğunuzu hissetmeniz gerekir. Daha sonra başarının en büyük faktörlerinden doğru hastanede ve doğru doktor seçimi oldukça önemlidir. Tüp bebek ayrı bir deneyim gerektirir. Özellikle tüp bebek üzerine yoğunlaşmış ve tıptaki yenilikleri yakından takip eden vizyon sahibi klinikler tercih edilmelidir. Seçim aceleye gelmemelidir.
Tüp bebek tedavisine başladıktan sonra bazı dikkat edilmesi gereken unsurlar vardır. Tedavi sürecinde eğer kronik bir hastalığınız veya her zaman sürekli gelen bir hastalığınız var ise ve bu hastalık ile ilgili ve devamlı kullanmanız gereken bir ilaç varsa bunları doktorunuza sormanız ve gerekli bilgi almanız gerekmektedir. Ayrıca daha önce ağır bir hastalık geçirmiş iseniz ve bu hastalık ile ilgili ilaçlar kullanmışsanız bunu da doktorunuza bildirmeniz gerekmektedir. Ayrıca tüp bebek tedavisine başlamadan önce rahatlatıcı bir takım ilaçlar vardır. Doktorunuzun verdiği dozda ve söylediği saatlerde bu ilaçları kullanmalısınız. Tedaviden önce kadının durumu doktor tarafından iyi analiz edilmelidir. Annenin yumurtalıklarında bir sorun varsa başarıyı etkileyecektir. Daha öncesinde rahim kanseri ya da kist gibi nedenlerle ameliyat olmuşsa bu da sıkıntı olabilir. Annenin yaşı 35'in üzerindeyse başarı şansı azdır. Annenin aşırı şişman ya da aşırı zayıf olması da başarı şansını azaltır. Erkekte ağır bir kısırlık problemi varsa bunun da başarıya etkisi araştırılmalı gerekirse tedavi görmelidir.
Tüm çabalara rağmen tüp bebekte başarı yakalanamıyorsa bunun altında yatan genetik nedenler, çevresel faktörler gibi nedenlerde olabilir. Dünyamız giderek sağlıksız bir yere dönüşmekte, bırakın tüp bebek sahibi olmayı normal yolla doğum oranları bile azalmıştır. Yenilen hazır gıdalar, radyasyon, çevre kirliliği, evde kullanılan kimyasal maddeler gibi faktörler kadın doğurganlığını her geçen gün azaltmaktadır.
17 Nisan 2014 Perşembe
Bel Fıtığında Fizyoterapi(Fizik Tedavi) İşe Yarıyor Mu?
Bel fıtığında fizik tedavi ile başarılı olmak, fıtığın ilerleme derecesine, hastanın kas-iskelet sistemi yapısına, hastanın doktorun sözünden çıkmamasına bağlıdır. Gerekirse günlük hayatını da tedaviye göre şekillendirmesi gerekir. Tüm bu başarıyı etkileyen faktörler olumluysa bel fıtığı son evreye kadar ilerlemiş olsa bile neredeyse tamamını fizik tedavi ve rehabilitasyon ile yenmek mümkündür. Bunun dışında 1. 2. ve 3. evre bel fıtıklarında %100'e yakın bir başarı kazanılabilir. Fizik tedavi sırasında ağır sporlardan kaçınmalıdır.
Tüp Bebekte Estrofem Kullanımı
Tüp bebek tedavisine başlamadan önce öncelikle bu tedavi için vücudu hazırlamak gerekir. Vücudu hazırlamak gerekir dediğimizde hormonların ve vücuttaki diğer tepkilerin ve işleyişleri düzenli hale getirilmesi lazımdır. Bunlar gerek ilaçlarla gerekse aşılarla mümkündür.
Tüp bebekte estrofem kullanımı tüp bebek tedavisinden önce tüp bebek tedavisinde ekleme amaçlı yapılmaktadır. Tedavinin olumlu sonuç vermesi için estrofem kullanımı gereklidir ve neredeyse tüm doktorlar estrofem kullanımı desteklemektedir. Fakat bazı doktorlara göre estrofem kullanımı bebek oluşumu başladıktan sonra oluşuma zarar verebiliyor ve bebeği olumsuz etkiler de bulunabiliyor. Baz doktorlara göre ise bu testler sonucu ortaya çıkabileceğini ve kullanımı yararlı olacağını söylüyorlar. Fakat genel olarak estrofem kullanımı riske girmeden daha risksizden sonra iptal edilir ve onun yerine daha etkisiz ilaçlar kullanılır.
Bu ilaçlarında elbet yan etkisi vardır fakat çocuk yerine anneye yan etkisi olması genellikle sürecinde bebeği korumak amaçlı yapılır. Bu ilaçların ve estrofem kullanımının nasıl kullanılacağı hakkında doktorlardan ayrıntılı bilgi alınması lazım çünkü genel olarak her vücuda ve tedaviye göre ayrı süreler ve dozajlar uygulanır
Bel Fıtığı Fizik Tedavi İle Geçer Mi?
Bel fıtığının tedavisinde ameliyat dışındaki fizik tedavi gibi diğer yöntemlerle başarılı olmak için fıtığın tamamen kopmamış olması gerekir. Eğer fıtık parçası tamamen kopmamışsa, bunu kurtarmak ve iyileştirmek günümüz teknolojisi ile önemli ölçüde mümkündür. Hasta hiç fıtık sorunu yaşamamış gibi normale dönülebilir. Fakat fıtık tedavi edildikten sonra mevcut durumun korunması ve doktorla irtibatın koparılmaması gerekir. Örnek verecek olursak; ağır yük kaldırmış, fıtık olmuş ve fıtık tedavisi görüp düzelmiş bir hastanın bundan sonraki hayatında ağır yük kaldırmaktan ve çok ağır olmasa da yük kaldırırken uyulması gereken basit kurallara uyması gerekir. Eğer tedavi görür ve tedaviden sonra doktor önerilerine uyarsanız bir daha fıtık sorunu yaşamazsınız. Bel fıtığı doğru fizik tedavi ile iyileşebilir fakat bunu fıtık konusunda tecrübeli bir fizyoterapistle çözmelisiniz.
İlgili aramalar: bel fıtığı fizik tedavi ile geçer mi? fıtığa fizyoterapi iyi gelir mi? fıtık fizik tedaviyle iyileşir mi?
16 Nisan 2014 Çarşamba
Fıtık Ameliyatsız Geçer Mi?
Bel fıtığınnın tedavisinde doktorlar tarafından öncelikle hastaların iskelet ve kas sistemleri incelenir. Günlük hayatının nasıl geçtiği ve gün içerisinde ne tür işler yaptığı öğrenilir. Daha sonra hastayı muayene ederek elde ettiği bulgularla, tanı koymayı destekleyecek laboratuar tetkikleri ve radyolojik tetkikler istenir. Tanı koyduktan sonrada saptanan tanıya uygun olan tedavi başlanır. Eğer hastanın fıtığı tamamen koparak omurilik boşluğuna düşmemiş durumdaysa, mekanik enerji uygulayan bir takım cihazlarla ile eklem araları açılıp fıtıklar tedavi ediliyor. Fıtığın tedavisinde yalnızca elektro terapi ya da fizik tedavi kullanılarak başarılı olmak mümkün değildir. Bel fıtığı ve boyun fıtığının etkin tedavisinde mutlaka doğru ve hastaya göre uygulanan bir transyon yöntemi başarılı tedavi için gereklidir.
İlgili aramalar: bel fıtığı ameliyat olmadan iyileşir mi? bel fıtığı için ameliyat şart mı? fıtık ameliyatsız düzelir mi?
Hangi Pişik Kremi
Bebekleri olan anne ve babaların en büyük sorunlarından biri de hiç şüphe götürmez bir gerçek ki pişik sorunudur. Bebeklerin sık sık pişik olması anne ve babaları özel önlem almaya zorlamaktadır. Bebeklerinin pişik olmasını engellemek için de farklı yollar denemektedirler. Bu yollardan biri de pişik kremleri kullanmaktır. Pişik kremleri genel olarak nemlendirici ve temizleyici özelliklerdedir. Fakat pişik kremi seçerken dikkat edilmesi gereken bazı durumlar vardır. Bu durumları biraz anlatmaya ve size yardımcı olmaya çalışalım.
Öncelikle pişik sorununu çözmek için alkol içeren sıvılar kullanılmamalıdır. Mesela kolonya gibi sıvılarla pişik sorununu çözmeye kesinlikle çalışmayın. Pişikli bölgeyi temizlemek için de kesinlikle sabun ve benzeri maddeler kullanmayın. Pişik oluşan bölgeyi kuru, serin ve mümkünse açıkta tutmaya çalışın.
Pişik kremi seçerken çok dikkatli olunması yönünde, doktorlar tarafından yapılan açıklamalar var. Yani bazı pişik kremlerinde sağlık sorunu oluşturabilecek maddeler bulunmaktadır. Özellikle de kortizon hormonu içeren pişik kremlerini kesinlikle tercih etmemelisiniz. Çünkü kortizon hormonu bebeğinizin böbrekleri için oldukça tehlikeli bir maddedir. Ayrıca pişik kremi içerisinde alkol olmamasına dikkat etmelisiniz. Bunun dışında, bebeğinizin altını değiştirirken alkollü ıslak mendil yerine ılık suyla ıslatılan bir bez kullanmanız pişik riskini en aza indirecektir. Pişik kremi alırken de renksiz ve parfüm içermeyen kremleri tercih etmelisiniz. Pişik kremlerinde çinko oksit içeren kremler bebeğiniz için daha yararlı olacaktır. Eğer kullandığınız pişik kremi ve aldığınız önlemler yeterli değilse doktorunuza başvurmanız en iyi yol olacaktır. Çünkü doktorunuz bebeğinizin cilt hassasiyetini ve sağlık durumunu daha iyi bilecektir. Pişik olmaması için sadece krem kullanmak yeterli değildir. Alkolsüz bilinen bir marka ıslak mendil ya da suyla nemlendirilmiş biz bez kullanılması, bebeğin altını belirli aralıklarla değiştirmek(dışkı ve idrarın uzun süre cilde teması pişik yapar), her alt değişiminde 10-15 dakika poposunun oda sıcaklığında açık bırakılıp hava alması önemlidir. Pişik kremini bazı anneler sadece pişik olduğunda kullanılıyor sanıyor fakat pişik kremi her alt değişiminde sürülmelidir.
Gelelim şimdi hangi pişik kremi markasını seçeceğimize. Biraz bedava reklama girecek ama araştırmalarım sonucu annelerin en memnun kaldığı pişik kremlerini sıralayacağım.
Bübchen
Sudocrem (Çinko oksitli)
Chicco
Sebamed
Nivea (Yağlı olduğundan idrar ve dışkının cilde temasını önler)
Bepanthen (Zor pişiklerde bile oldukça etkili)
Travazol (Zor pişiklerde bile oldukça etkili)
İlgili aramalar: hangi pişik kremi kullanılmalı? hangi marka pişik kremi kullanıyorsunuz? bebeğim için hangi pişik kremini seçmeliyim?
15 Nisan 2014 Salı
Gebelikte Dar Kıyafetler Giymek Bebeğe Zarar Verir Mi?
Gebelik sırasında bebeğin ve annenin en rahat edebileceği şekilde, bol ve pamuklu kıyafetler tercih edilmelidir. Estetik görünmek amacını taşıyan korseler, dar badiler ve benzeri kıyafetler, göbek kısmını sıkıştırarak bebeğin ve annenin zarar görmesine sebep olabilecek, yaşamsal tehlikeler oluşturabilirler. Bu nedenle daha zayıf ya da toplu görünmek amacıyla gebelik sırasında dar kıyafet ve korseler asla kullanılmamalıdırlar.
Dar kıyafetlerin haricinde; gebelik korsesi ve gebelik kemeri gibi araçları, hamileliklerde bir takım sorunlar yaşayan kadınların uzman önerisi doğrultusunda kullanması gerekir. Piyasada satılmakta olan hamilelik korsesi, hamilelik kemeri gibi ürünler, göbeğin desteklenmesini sağlar. Bu destek, gebeli sırasında çok sık görülen çatlakları önler. Fakat uzman bir doktora kesinlikle kullanılmamalıdır.
14 Nisan 2014 Pazartesi
Suda Doğan Bebek Boğulmaz mı?
Suda doğum yaptırmak isteyen hanımların en çok merak ettikleri sorulardan bazıları; "suda doğunca bebek nasıl nefes alır" ya da "suda doğan bebek boğulmaz mı" gibi sorulardır. Bebek doğumdan sonra doğum kanalından çıktığı an da kafası havayla temas eder ve "solunum refleksi" devreye girer. Bebek artık nefes alıp vermeye, akciğerlerini kullanmaya başlar. Fakat suda doğumda anne rahmindeki ile aynı sıcaklıktaki bir suyun içerisine gireceği için "nefes alma refleksi" uyarılmaz. Bebek suyun içerisinde olduğu süre boyunca ihtiyacı olan oksijeni göbek kordonu ile alır. Nefes almaya çalışmadığı için boğulma tehlikesi yaşamaz. Ta ki sudan çıkarılarak annesinin kucağına alınır o zaman nefes alıp vermeye başlar. Bebekler bazen doğum kanalından geçtiği sırada oksijen almasını zorlayan bir durum nedeniyle strese girer ve suyun altında nefes almaya başlayabilirler. Bu da ciğerlerine su kaçmasına sebep olur. Bu sebeple doğumdan önce bebeğin kal atışlarının iyi izlenmesi gerekir.
Suda Doğumun Faydaları
Suda doğum, normal bir doğumdan daha kısa sürer. Özellikle ilk doğumunu suda gerçekleştiren kadınlar ile normal olarak gerçekleştirenler kadınlar arasında oldukça fazla zaman farkı olur. Doğumun kısa sürmesi anne adayı için çok büyük bir avantajdır. Doğum için girilen suyun sıcaklığı hem anneyi rahatlatır hem de kasların gevşemesini sağlar. Bu da ağrı eşiğini yükselterek daha huzurlu bir doğum geçirilmesini sağlar. Ağrı kesici ilaçlar daha az kullanılır. Doğum sırasında meydana gelebilen vajinal yırtıklara suda doğumda daha az rastlanır. Doğumu kolaylaştırmak için perinenin kesilmesi ve doğumdan sonra tekrar dikilmesi ihtiyacı daha az olur. Suda doğumda kanama da daha az gerçekleşir. Bebek açısından da suda doğumun daha iyi olduğu savunulmaktadır. Bebek anne karnındaki sudan, küvet içerisindeki suya geçiş yapıp daha sonra karaya çıkar. Bu aradaki yumuşak geçişin bebek açısından da doğumu daha huzurlu ve mutlu bir hale getirdiğine inanılmaktadır. Bu kanıtlanmış bir durum değildir fakat çok sayıda doktor bunu benimsemiştir.
Suda Doğum Daha Mı Kolay Oluyor?
Eğer normal bir gebelik süreci yaşıyorsanız ve bebeğinizde de herhangi bir anormal durum söz konusu değilse suda doğum yapmak normal doğumdan daha kolaydır. Rahim ağzı 4-5 cm açıldıktan sonra doğum yapmak üzere suya girildiğinde doğum daha da kolaylaşır. Sıcak su kasları gevşetir, anneye de rahatlatır. Hem anne rahatladığı için daha az ağrı hisseder hem de gevşeyen kaslarla birlikte doğum kanalı rahat açılır ve bebek daha kolay dışarı ulaşır. Vajina ağzının yırtılması doğumlarda görülen bir durumdur. Suda doğumda buna daha az rastlanır. İlk defa suda doğum yapan bir anne adayı ile ilk defa normal doğum yapan bir anne adayını karşılaştırdığımızda, suda doğumun normal doğumdan 1-1,5 saat daha kısa sürdüğünü görüyoruz. İki doğum şeklinin arasındaki süre farkı 2. ve sonraki doğumlarda pek olmuyor. Suda doğumun diğer bir güzel tarafı annenin de bu süreçte aktif rol oynamasıdır. Bu da doğumu çok daha güzel hatırlamasını sağlıyor.
İlgili aramalar: suda doğum daha mı kolay oluyor? suda doğum yapmak zor mu? suda doğum mu normal doğum mu? suda doğum yapmak normal doğumdan kolay mı?
Akinezi
Akinezi vücudun tamamını ya da bir bölümünü hareket ettirememektir. Akinezinin birçok nedeni bulunmaktadır. Sinir sisteminde oluşan bir felç sonucu olabildiği gibi vücudun o bölümünü hareket ettirdikleri zaman ağrıya bir tepki ya da bir akıl hastalığı sonucunda da olmaktadır. Akinezinin başlıca belirtisi Parkinson hastalığıdır. Hastalar konuşmama, sessizlik ve hastanın içe dönük olması da bunun sonucudur.
13 Nisan 2014 Pazar
Hamilelikte Demirin Önemi Nedir?
Hamilelikte demir elementinin belirli miktarda alınması gerekir. Demir hamilelik döneminde vücutça pek kullanılmamasına rağmen anne ve bebek sağlığı açısından oldukça önemlidir. Bu nedenle demir eksikliği durumunda demir takviye mutlaka yapılmalıdır. Demiri doğal yollarla almak da mümkündür fakat gebelik sırasında doğal yollarla demir ihtiyacını karşılamak oldukça zordur. Doğal yollarla demir ihtiyacını karşılamak için kırmızı et, beyaz et (özellikle hindi eti), ton balığı, yumurta gibi protein ve demir yönünden zengin yiyecekler yiyebilir. Bunlarda bulunan demirin emilimi, kuru gıdalardan alınan demirin emiliminden daha kolay gerçekleşir. Bunun yanısıra kuru üzüm, kuru incir, kuru erik, kuru dut gibi kuru meyvelerde de demir bol miktarda bulunur. Yağlı tohumlar dediğimiz fındık, badem, ceviz gibi yiyecekler de tüketilebilir. Yeşil yapraklı sebzelerde de demir bolca bulunur. Demirin vücut tarafından kolay emilmesini sağlamak için C vitamini ile birlikte alınması gerekir. Demir eksikliği kansızlığa neden olur. Bu da erken doğum ya da düşük doğum ağırlıklı doğuma sebep olabilir. Yine demir eksikliği hamilelikte saç dökülmesine, yorgunluğa, cildin renginin solmasına ve dikkat konsantrasyon yetersizliği gibi sorunlara da neden olur. Hamilelikte demir ihtiyacını karşılamak için demir ihtiva eden demir ilaçlarıyla günlük 30 mg takviye yapılmalıdır. Demir eksikliğine bağlı kansızlık var ise bu miktar 120 mg/gün'e kadar çıkabilir.
Doğum Korkusu Nasıl Yenilir?
Anne adaylarının bir çoğu özellikle ilk gebeliklerinde doğum korkusu yaşarlar. Bu önemli bir konudur fakat doğum korkusunu yenmek için bir çok yöntem mevcuttur. Bilhassa sorun kişinin kendi içinde biter. Toplumumuzda genelde kadınlar doğum sırasında çekilen acılardan, ıstıraplardan bahsedilegelerek yetiştikleri için adeta doğum sırasında acı çekmeye kendileri şartlıyorlar. Oysa ki doğum yeterli sakinlik ve olgunlukla karşılanırsa hiç acı çekmeyeceğiniz bir doğal mucizedir. Sadece insanlar değil hayvanlarda doğuruyorlar. Siz hiç izlediğiniz belgesellerde hayvanların doğum yaparken çığlıklar attığını, ortalığı yıktığını gördünüz mü :) Yani demek istediğimiz bu korku yapay bir korkudur ve genelde anne adayları buna şartlandığı için genel anestezi ile uyutulup sezaryenle doğum yapma yoluna kaçmaktadırlar. Oysa ki insan fizyolojisi gereği normal yolla doğurmalı ve bunu korkuyla değil sevinçle karşılamalıdır. Doğum korkusunu yenmek için doğumu kafanızda büyütmemeli ve bir kadının gerçekleştirdiği en büyük mucize olduğunu bilmelisiniz. Doğum korkusunu yenmek için profesyonel psikolojik destek alabilirsiniz.
İlgili aramalar: doğum yapacağım çok korkuyorum ne yapmalıyım? doğum yapacağım korkusunu nasıl yenerim? doğum korkusu için ne yapabilirim? doğum korkusu nasıl yenilir? doğum stresi nasıl geçer?
2014 Dudak Kalınlaştırma Fiyatları
Dudak yapısı ince olan ya da yaşlanma ile dudaklardaki yağ dokusu miktarının azalması ile ince dudaklara sahip olan kişiler dudak kalınlaştırma ameliyatına başvurabilmektedir. Ameliyat vücuttan alınan kalıcı materyaller kullanılarak yapıldığı gibi yabancı maddeler kullanılarak da yapılmaktadır. Dudakların çok ince olması seksapel görünümü azaltır. Dolgun dudaklı kadınlar genelde erkekler tarafından daha seksi bulunurlar. Kadınlar da bunun farkında oldukları için daha kadınsı görünmek adına bu dudaklarını kalınlaştırmak isterler. Tabi bunu yaparken abartmamak gerekir. Bazı kadınlarda bu tarz estetik operasyonlar bir sapkınlık halini alır. O kadar abartırlar ki dudakları ördek gagasını andırır. O yüzden size yakışan bir dudağınızın olması yeterlidir. Abarttığınız taktirde siz güzel olduğunuzu düşünseniz bile çevrenizdekilerin ne kadar kötü göründüğünüz hakkındaki dedikodulara mani olamazsınız. Ülkemiz hanımları kendilerine yakışanı bildiklerinden fantastik girişimlerde bulunmuyorlar. Giderek daha fazla yapılan bir estetik operasyon olan dudak kalınlaştırma ameliyatı fiyatları 1000 TL ile 3000 TL arasında değişiklik göstermektedir.
İlgili aramalar: dudak kalınlaştırma ameliyatı fiyatı, dudak dolgusu, dudak büyütme fiyatları, dudak estetiği ücretleri
12 Nisan 2014 Cumartesi
Kürtajdan Sonra Adet Kanaması Gecikir Mi?
Kürtaj işleminde sonra adet kanamasında gecikme görülür. Kürtajdan yaklaşık 30-45 gün sonrasında ilk adet kanaması görülür. Bu süre rahimin eski halini alması ve vücuttaki hormon düzeylerinin gebelikten önceki halini alması için gereken bir zamandır. Eğer kürtajdan sonraki 45 gün içerisinde adet görmediyseniz mutlaka doktorunuza giderek bu durumu doktorunuzla paylaşmalısınız. Doktorunuz buna yönelik test ve tedavi başlayabilir.
İlgili aramalar: kürtajdan sonra adet gecikmesi olur mu? kürtaj yaptırdıktan sonra adet kanaması olmaması normal midir?
Kızlık Zarı Bozulmadan Kürtaj Yapılır Mı?
Kızlık zarı ülkemizde bekaretin simgesi olarak algılanmaktadır fakat aslında kızlık zarı bekaret göstergesi olamaz. Bir hanım bakire olduğu halde hamile kalabilir. Kızlık zarı üzerinde adet dönemindeki kanın boşalmasını sağlamak amacıyla var olan küçük bir delik vardır. Bu delikten dışarı sıvı çıkabildiği gibi pekala da bu delikten içeri de sıvı girebilir. Cinsel ilişki sırasında kızlık zarı bozulmamış olsa da bu delikten içeri girebilecek spermler eğer yumurtaya ulaşırsa gebeliği başlatabilir ve bakire olduğu halde bir hanımın gebe olmasına neden olabilir. Genelde vajina üzerine boşalmalarda bu tip gebeliklere rastlanır.
Kızlık zarına zarar vermeden kürtaj yaptırmak her hastada mümkün olmayan bir durumdur. Kızlık zarı kadından kadına farklılık gösterir. Kimi kadınlarda cinsel ilişki sırasında bile yırtılmayacak kadar esnek olurken kimilerinde ise çok kırılgan bir yapıya sahiptir. Kızlık zarına zarar vermeden kürtaj yapabilmek için kızlık zarının ortasındaki küçük delik kullanılır. Bu delikten doktor işlemleri gerçekleştirir. Eğer kızlık zarındaki delik çok küçükse ya da ortasında septa dediğimiz deliği ikiye bölen bir parça var ise işlem sırasında kızlık zarı zarar görebilir ya da tamamen bozulabilir. Eğer tıbbi aletlerin kürtaj sırasında zarar vermeyeceği yapıda bir kızlık zarınız var ise bakire kalarak da kürtaj yaptırabilirsiniz.
İlgili aramalar: kızlık zarı bozulmadan kürtaj yapılır mı? kızlık zarı kürtaj sırasında bozulur mu? kürtaj kızlık zarını bozar mı?
Daha Önce Kürtaj Yapıldığı Anlaşılır Mı?
Kürtaj, gebeliğin müdahale ile sonlandırılmasıdır. Gebeliğin dışarıdan müdahale ile sonlandırılıp vücudun gebelikten çıkması 3-4 hafta sürer. Gebelik süresince kadınlarda gebelik hormonu dediğimiz Beta HCG hormonu salgılanır. Bunun da normal düzeye dönmesi için kürtajdan sonra en az bir 3 hafta geçmesi gerekir. Eğer kürtajdan sonra başka bir doktora gider ve gebelik testi yaptırırsanız kürtaj yaptığınız anlaşılabilir. Çünkü testte bakılan kan değerlerinde gebelik hormonu düzeyi yüksek çıkacaktır. Bunun dışında bir diğer anlama yöntemi rahim içi genişliği iledir. Gebelik süresince rahim genişler ve doğumdan sonra yavaş yavaş eski haline döner. Tamamen eski küçüklüğüne dönmesi bir ay gibi bir zaman alır. Bir aydan sonra hem hormon düzeyleri normale hem de rahim genişliği normale döneceğinden, kürtaj yaptırıp yaptırılmadığı doktora da gidilse anlaşılmayacaktır.
İlgili aramalar: daha önce kürtaj yapıldığı anlaşılır mı? daha önce çocuk aldırdığım belli olur mu? daha önce kürtaj yaptırdığımı anlarlar mı?